Makalemizde İnternet Hukuku konusunu inceleyeceğiz.
1.Giriş
Takvimler 1980’leri gösterdiğinde Türkiye’de yeni bir şeylerin tohumu atılmaya başlanmıştı bile. Öyle ki bu yenilik katlanarak büyüyen ve büyüdükçe gelişen, yenileşen bir uluslararası açılışa da kapı aralayacaktı. Bu yeniliğin Türkiye’ye ayak basmadan önce Dünya’ya ne zaman geldiğini anlamak için 1957’lere kadar gitmek gerekir.
2. İnternet Hukuku Tarihçesi
ABD Savunma Bakanlığının araştırma konularında parasal destek sağlamak amacıyla Advanced Research Project Agency (ARPA) adlı kurumu kurmasının üzerinden yaklaşık 63 yıl geçmiştir. Bu kurum, İleri Araştırma Projeleri Dairesinin kısaltılmış adıdır. Daha sonra adının başına “Defense” (savunma) sözcüğü de eklenerek DARPA haline gelmiştir. Peki bu daire kim tarafından, nasıl bir dönemde kurulmuştur?
Dönemin ABD Başkanı David Dwight Eisenhower, Sovyetlerin ilk Sputnik uydusunun uzaya gönderilişini izleyen ulusal kriz döneminde bu daireyi kurmuştur. Ona göre ARPA, askeri kollar arasında araştırma geliştirme programlarına karşı duyulan derin düşmanlığı ortadan kaldırmaya yetecektir.
60’lı yıllara gelindiğinde olası nükleer savaşlar sonrası haberleşme yolları sekteye uğrar yahut kesilir endişesi, uzmanları mütemadi bir alternatif iletişim ağı oluşturma gayreti içine sokmuştur. Bu yolla ARPANET şeklinde adlandırılan bir proje üzerine çalışılmaya başlanmıştır. Bu proje ile büyük bilgisayarlar birbirine bağlanmalı ve ne olursa olsun bu bağ kopmamalıdır. Bu bağlantı Kaliforniya ve Utah Eyaletlerinde gerçekleşmiştir.
Zamanla bu proje büyük başarıya ulaşmıştır. ABD’deki üniversitelerin tümü, ARPANET’e bağlanmaya başlar hale gelmiştir. Bu ağın büyümesi, daha kontrol edilebilir bir ortamın oluşması adına MILNET ve ARPANET şeklinde ikiye ayrılmıştır. MILNET, orduya ilişkin siteleri içerirken ARPANET, ordu dışında kalan yeni ve daha küçük siteleri içermektedir.
80’li yıllarda TCP/IP adında tüm bilgisayarların işletim sistemlerinde ortak olarak kullanılacak olan ve farklı bölgelerdeki milyonlarca bilgisayarın iletişime açıldığı bir protokol geliştirilmiştir.1985 yılı sonrası akademik kuruluşlarca benimsenen bu protokol, 1992 yılı sonrası ticari kuruluşların da kullanımıyla sahasını genişletmeyi başarmıştır. İşte bu yollardan geçerek büyük bir Network yapısı oluşup interneti ortaya çıkartmıştır.
Bu kelime, ağlar arası ağ yahut bilgisayar ağlarının ağı şeklinde Türkçeye çevrilebilir. Böylesi dünya çapında yaygın kullanım alanı bulacağı o günlerde kendini belli etmeyen iletişim ağı, bilgiye ulaşmada kolaylığı, hızı, güvenilirliği ile ve elbette ki herkesin ulaşabildiği bir yapı haline gelmesi ile ortaya çıktığı andan zamanla günümüze dek katlanarak önemini ve varlığını sürdürmektedir.
Öte yandan interneti bir yazılım olarak görmek pek doğru olmayacaktır. Çünkü internet, bir yazılımdan çok daha fazlasıdır. Bu duruma bir örnek vermek gerekirse, internetin ortaya çıktığı dönemde doğan bir bebek düşünün. Bu bebek yıllar içinde büyüyüp gelişecektir fakat olası bir dünya turuna çıkması belki de yıllarını alacaktır. Oysa aynı yılda doğan internet, 1985 yılını dünyada doğum tarihi olarak kabul ettiğimizde, geldiğimiz 2020 yılında 35 yaşındaki bir yetişkinden çok daha fazlası olacaktır, hem de uluslararası bir organizma olarak.
Bu dünyayı erken yaşta keşfetme ve bilgisayarlar arasındaki olağanüstü etkileşimi ile insanlara ‘ulak’ olma çabası taşıyan bu organizma, sanayi toplumundan bilişim toplumuna geçişin de habercisi ve ön modeli olmuştur.
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin başat unsuru olmakla birlikte, toplumları da, onların yaşamlarını da çok boyutlu bir gelişme ve değişmeye zorlayan da bir unsur olmuştur.1965 yılında bilgisayarlar ilk kez birbiriyle konuşmaya başlamış, ilk bağlantı 1969 yılında 4 merkezde yapılmıştır. 1971’de Ağ Kontrol Protokolü (NCP) ile çalışılmaya başlanmış ve bir yıl sonra ilk kez elektronik posta (e-mail), ARPANET içinde kullanılır hale gelmiştir.
İnternette standardın belirlenmesine yönelik adımların atıldığı 1970’leri gördüğümüzde internet, artık sivil bir alana yayılmaya başlamıştır. Halk artık internetin varlığından haberdardır ilk sivil erişim şirketi de bu dönemde kurulmuştur. 70’lerin en popüler uygulaması e-mail olmuştur. ARPANET ise bugünün internet anlayışından bir hayli uzaktır. Oldukça yavaş, keyifsiz ve de zahmetlidir.
1972’de “Bilgisayar İletişimi” üzerine verilen konferans ile sivil bilim adamları ve gazeteciler aracılığı ile bilgisayarlarda iletişimin gerçekleşeceği halka duyurulmuştur. İnternet adı ise 1982 yılından sonra konulmuştur. 70’lerde e-mail, 80’lerde Newsgroup ve 90’larda World Wide Web, beğeni alan üç uygulama olmuştur. 60’lı yıllarda sadece askeri alanda varlık gösteren internet, 70 ve 80’lerde akademik çevreye yayılmıştır.90’larda www ile halka açılarak kamu malı haline gelmiştir. 90’larda görülen bu açılma, halka oldukça kolaylık sağlayan bir devrimdir.
Öyle ki www yokken internette dolaşmanın yolu, 10 rakamlı bağlantı adresi numarasının bilinmesini gerektirmektedir. Bu adres bulma sorunu,bu rakamların yerini www’nun alması ile 1984 yılına gelindiğinde DNS (Damain Name Server) hizmete girince çözülmüştür.
Peki Türkiye’ye internet ne zaman ayak basmıştır? 80’li yıllarda dünyaya yayılmaya başlayan internet, 1987 yılında Ege Üniversitesinin öncülüğünde kurulan TÜVAKA ile ülkemize ulaşmıştır. Fakat yalnızca akademik tabanlı bir ağ olmakla sınırlı kalmıştır. 1991’e gelindiğinde ODTÜ ve TÜBİTAK tarafından TR-NET adlı ortak proje oluşturulmuş, TÜVAKA’dan farklı olarak yalnızca akademik tabanlı bir ağ olmaktan çıkıp tüm sektörlerle interneti tanıştırmayı ve buluşturmayı amaçlamıştır.
İlk bağlantı ODTÜ-Washington arasında 64 Kbit/s hızıyla sağlanmış, Türkiye’nin gerçek anlamda internet teknolojisi ile tanışması ve internetin vatandaşların kullanımına açılması 12 Nisan 1993’te olmuştur. Ondandır ki 12 Nisan Türkiye’ye internetin gelişinin yıl dönümüdür.
Bulunduğumuz 2020 yılında ülkemizde 27 yaşına basmış interneti, başka ülkelerde daha yaşlı görmemiz mümkün olsa da, Türkiye’de de yapısı gereği büyük bir ivme ile gelişimini sürdürmektedir. ODTÜ ve BİLKENT Üniversitesinin Türkiye’nin ilk web sayfalarını yaptığı yıllarda Türkiye’de kurum ve firmalara internet hesapları verilmeye başlanmıştır.
İlk internet servis sağlayıcısı TR-NET hizmete girmiş,1996’da TURNET adlı ilk internet altyapısı devreye sokulmuştur. Aynı yıl “İnterneti Öldürmeyin” başlıklı ilk sanal miting gerçekleşmiştir.
Türkiye’de internet,yatırıma muhtaç bir alandır. Evet kullanıcısı çoktur. Hatta bu yılın TÜİK verilerine göre internet kullanımı,16-74 yaş grubundakilerde %79 oranını bulmuştur. Hanelerin internete erişim imkanının, ülke genelinde %90’ları bulduğu ifade edilse de yatırım, internete ulaşmanın ötesinde bir kavramdır.
3.Ülkemizde İlk İnternet Kanunu
Bu kadar geniş bir alanda kendini gösteren internetin elbette ki hayatın her alanına tebarüz eden hukukta da bir karşılığı olacaktır. Bugün adına bilişim dediğimiz yapının en kritik ayaklarından biri olan internet hakkında en kapsamlı çalışma,2007 yılında 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile olmuştur. 5651 sayılı Kanun ile ilk defa;
- İnternet aktörlerinin (içerik sağlayıcı, yer ve erişim sağlayıcı, toplu kullanım sağlayıcı) tanımı yapılmış ve bu aktörlerin hak ve sorumlulukları belirlenmiştir.
- Yasada suçlar bakımından erişimin engellenmesi usul ve esasları düzenlenmiştir.
- İnternet ortamında yayınlanan içerik nedeniyle haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilere ilişkin; içeriğin yayından çıkarılmasını sağlama ve cevap hakkı uygulamalarına ilişkin usul ve esaslara yer verilmiştir.
- Konusu suç teşkil eden (ve/veya küçükler için zararlı olan) içerik kapsamında filtreleme usulü öngörülmüştür.
- Türkiye’de internet ortamındaki yayınlardan kanunda belirtilen katalog suçlara ilişkin şikâyetlerin yapılabileceği internet bilgi ihbar merkezi (ihbarweb.org.tr) kurulmuştur.
5651 sayılı Kanununun 8 inci maddesinde erişimi engellenebilecek suçları katalog halinde saymıştır. İnternet ortamında yapılan ve içeriği aşağıdaki suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesine karar verilir. Bunlar:
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
- İntihara yönlendirme (madde 84),
- Çocukların cinsel istismarı (madde 103, birinci fıkra),
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190),
- Sağlık için tehlikeli madde temini (madde 194),
- Müstehcenlik (madde 226)
- Fuhuş (madde 227)
- Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228), suçları ve
- 25/7/1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar.
Ve işte o dönem, içinde bulunduğumuz,tam da şimdi, şuan yaşadığımız,adına Bilgi Çağı denen dönem… Bir zamanların Augustinus ve Cellarius’una bulunduğu zamandan selam gönderen Dijital Çağ…Bu çağla birlikte bugün dünya,global bir köy haline gelmistir.
Bunun sebebini sanırım şu istatistik açıklamaktadır: Dünya İnternet İstatistik Kurumu rakamlarına göre 90’lardan itibaren yayılmaya başlayan internet kullanımı,2002’de 604 milyonken 2005’te 938 milyon ve 2006’da 1.093 milyarları bulmuştur. McLuhan ile anılan küresel köy kavramı, işte bu sebeple bugün dünyayı küçük bir topluluk haline getirmeyi başaran internet ile daha bir anlam kazanmaktadır.
Tüm bu bilgileri bir tarafa koyduğumuzda ıskalanmaması gereken, adına Milenyum Çağı denen sosyal bir gerçeklikten de ufakça bahsetmek isterim. Bu yıla 1 Ocak 2001’de girilmesinin ardından 3.Milenyum Çağı olan 21.yy başlamıştır.
Bu dönemden geriye dönüp bakıldığında ülkemizde 1925-45’lerin sessiz kuşağı,46-64’lerin bebek patlaması ile anılan kuşağı,65-79’ların X ve 80-95’lerin Y kuşağını, nihayet 1996-2000 ve sonrasının (sınırları net olmamakla birlikte) Z kuşağını akla getiren ve sonrası için bir alfa kuşağından söz edilen tarihsel çizginin hızla erişilmez bir noktasında olduğumuzu anlamak güç olmasa gerektir.
Öte yandan kuşaklar arası ayrımı açma noktasında hiç olmadığı kadar etkin bir rol oynayan internet, geçmişin bir 10 yılını öngörmenin mümkün olduğu yılların aksine, dünyaya el sürdüğünden beri, geleceği tahmin etmede hayal gücünün sınırlarını zorlar hale gelmiştir.
4.Sonuç
Günümüzün Z kuşağını sarıp sarmalayan internet kavramı, yakın zamanda tarih sahnesinden silineceğe benzememekte, tüm sosyal ve ekonomik yapının temellendiği bir platform olmaktan vazgeçmeyecek gibi görünmektedir.
Ve elbette bu yazının size ulaşmasında,ekranlarınızdan bulunduğunuz yere varmasında da epey katkısı olduğu bir gerçektir.
KAYNAKÇA
- https://m.bianet.org/biamag/tarih/202254-hangi-cagda-yasiyoruz
- https://www.malumatfurus.org/milenyuma-1-ocak-2000de-girildigini-zanneden-kosemenler
- https://amp.onedio.com/haber/baby-boomers-x-y-z-su-an-hayatta-olan-kusaklarin-ozelliklerini-acikliyoruz-910456
- https://www.kobiyasam.com.tr/2020/07/09/z-kusagi-kuresel-koyun-kaygili-cocuklari/
- https://www.kureselhukuk.com/yeni-bir-cagin-habercisi-olarak-internet/
- https://bidb.itu.edu.tr/seyir-defteri/blog/2013/09/07/internet’in-tarih%C3%A7esi
- https://internet.btk.gov.tr/turkiye-de-internet-hukuku
- Özgür GÖNENÇ, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi| Istanbul University Faculty of Communication Journals, İnternet ve Türkiye’deki Gelişimi, 2003,sayı 16, syf 87-98