Rekabetin Korunması
GİRİŞ
Rekabet, temelde teşebbüsler arası bir yarıştır. İki veya daha çok işletmenin, diğer işletmeler karşısında kendi ürün veya hizmetlerinin tercih edilmesi konusunda gerçekleştirdiği faaliyetler, yarışma, rakip olma halidir. Liberal ekonomi sisteminin ortaya çıkışı ile birlikte (serbest piyasa ekonomisi) fiyatın serbestçe düzenlenmesi, dolayısıyla rekabet sisteminin benimsenmesi kaçınılmaz olmuştur. Rekabet kuralları bu teşebbüslerin ekonomik şartlara göre serbestçe karar alabilmelerini sağlar. (Rekabetin korunması)
Rekabetin gerekliliği ve kurallarının gelişiminin temelinde yer alan düşünce, rekabetten beklenen faydadır. Devlet, rekabet kurallarını ve kurumlarını düzenleyip, kurumları bu kurallar çerçevesinde işletmediği takdirde serbest piyasa ekonomisinin zaman içinde ekonomik, sosyal ve siyasal alanlara olumsuz etkileri görülür. Bu durum tekelleşmelerin oluşmasına, paylaşımın bozulmasına, kaynakların savurganca kullanılmasına, teknolojik gelişmelerin ve kalkınmaların yavaşlamasına ve hatta engellenmesine neden olabilir, dolayısıyla gereken rekabet ortamı sağlanamamış olur.
Rekabet Hukukunun temel prensibine göre teşebbüs ve teşebbüs birlikleri, rekabeti ihlal edecek, engelleyecek, kısıtlayacak, ortadan kaldıracak anlaşmalar yapamazlar, karar alamazlar, uygulama yapamazlar, hâkim durumlarını kötüye kullanamazlar. Bu durum Kanunun 2. maddesinde kapsamlı olarak düzenlenmektedir. Rekabet Kurulu’nun gözetimi ve denetimi altında teşebbüs ve teşebbüs birliklerinin kanuna, tebliğe ve yönetmeliklere uygun hareket edip etmedikleri denetlenir. Bu denetimin temelinde tüketicinin piyasa ekonomisine güven duyması ve bu güvenle beraber tüketicinin doğru fiyata, doğru kalitedeki ürüne ulaşmasını sağlama amacı vardır. Bu çalışmada, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun temel amacını gerçekleştirmeye yönelik olan 2. madde hakkında bilgilendirmeler yapılacaktır.
1. REKABETİ SINIRLAYICI ANLAŞMA, UYUMLU EYLEM VE KARARLAR
4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun ana amacı, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları, piyasaya hâkim teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamaktır. (RKHK.m.1) Kanunun genel gerekçesini incelediğimizde, rekabetin sağlıklı bir biçimde yürütülmesi için gerekli olan önemli koşullardan birisinin gerekli hukuki alt yapının oluşturulması olduğunu görürüz. Rekabetle ilgili hukuki düzenlemelerin bulunmadığı bir ekonomik düzende, rekabetçi bir ortamın ve piyasa düzeninin varlığından söz edilemeyeceği açıktır. Bu nedenle Kanun, genel gerekçesinde ve 1.maddesinde belirtilen amacını gerçekleştirmek için:
- – Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşmaları, uyumlu eylemleri ve kararları,
- – Piyasada hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını,
– Rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukukî işlem ve davranışları,
– Rekabetin korunmasına yönelik tedbir, tespit, düzenleme ve denetlemeye ilişkin işlemleri kapsamına almıştır. (RKHK.m.2)
- maddenin kapsamını daha iyi anlayabilmek adına, maddede düzenlenen bu unsurları ayrı ayrı incelemek gerekir. İlk olarak “anlaşma” kavramına bakacak olursak, anlaşmayı teşebbüsler arasındaki açık veya örtülü mutabakat olarak tanımlayabiliriz. Bu anlaşmalar, fiyat, üretim, pazar ve müşteri gibi konularda bir şekil şartı aranmadan yapılabilmektedir.
Rekabet hukuku açısından anlaşma kavramını, özel hukuk anlamındaki anlaşma (sözleşme) olarak düşünmemeliyiz, bu iki kavram birbirlerinin tam karşılığını vermemektedir. 2. madde kapsamındaki anlaşma, her türlü uyuşmayı içerdiğinden özel hukuk hükümlerince geçerli olan sözleşme kavramından daha geniş yorumlanmalıdır. (Ateş, 2017)
TEKİNALP de anlaşmayı “teşebbüslerin veya teşebbüs birliklerinin rekabet riskini ortadan kaldırmak için herhangi bir şekilde görüş birliği içinde olmaları ve buna uygun hareket etmeleridir.” şeklinde tanımlamış ve bu kapsamda yapılan beyanların, görüş bildiren memorandumların, toplantı kararlarının, tutanakların, taahhütlerin, müşterek açıklamaların da anlaşma kapsamına alınabileceğini belirtmiştir. (Tekinalp, 2020)
“Uyumlu eylem” kavramı ise doğrudan Kanunda tanımlanmamıştır. 4. maddenin gerekçesinden ve öğretiden yola çıkarak uyumlu eylemi, teşebbüsler arasında bir anlaşmanın olup olmadığına bakılmaksızın, kendi aralarındaki bağımsız davranışları yerine geçen bir koordinasyon veya bir iş birliği sağlayan doğrudan veya dolaylı ilişkiler olarak tanımlayabiliriz. Uyumlu eylemin oluşması için birden fazla teşebbüsün bulunması, bu teşebbüsler arasında anlaşmayı, danışıklılığı gösteren bir ilişki bulunması ve bu anlaşmanın piyasadaki rekabeti engellemesi veya engelleme amacına yönelik bulunması gerekir. Anlaşmalardan ve kararlardan farklı olarak uyumlu eylemlerde irade uyuşmasının varlığı yanında uyuşma sağlanan olayın uygulama aşamasına geçilmiş olması gerekmektedir. (Orbay, 2007)
Alınacak kararların veya yapılacak / yapılmış olan eylemlerin daima yüksek dereceli kurullardan çıkması gerekmez, kararlar alınmadan toplantı zabıtlarına yazılması bile Kanun kapsamına girmeleri için yeterlidir. Yönetim kurulunda alınacak bir karar, bu kararların herhangi bir dijital ortamda paylaşılması (e-posta vb.), genel müdürlerin aldıkları kararlar, rekabeti engelleyecek nitelikte ise Rekabet Kurulunun denetimi ve gözetimi altına girer. Çünkü Rekabet Kanununda en önemli husus, teşebbüslerce “rekabetin ihlal edilmiş olduğu kanaati”dir. Bu kanaatin oluşmasına neden olacak her uygulama bu kanun kapsamındadır. Bu duruma öğretide “uyumlu eylem karinesi” adı verilmektedir. Piyasadaki fiyat değişmelerinin, arz ve talep dengesinin ya da teşebbüslerin faaliyet bölgelerinin, rekabetin engellendiği piyasalardaki durumlara benzerlik göstermesi, teşebbüslerin uyumlu eylem içinde olduklarına işaret edebilmektedir. Bununla birlikte teşebbüslerin ve teşebbüs birliklerinin somut delillere dayanmak koşulu ile uyumlu eylemde bulunmadıklarını ispatlayarak sorumluluktan kurtulmaları mümkündür.
2. TEŞEBBÜS VE TEŞEBBÜS BİRLİKLERİ
Rekabeti ihlal eden davranışları incelerken bu davranışlarda bulunan unsurları da incelemek gereklidir. Rekabet Kanunu, teşebbüsler arasındaki rekabetin ihlal edilip edilmediğini denetler ve düzenler. Teşebbüsler kendi aralarında yaptıkları anlaşmalarla, uygulamalarla, kararlarla, uyumlu eylemlerle hiçbir şekilde rekabeti bozamaz, ihlal edemez, engelleyemezler. Kanunda teşebbüslerin özellikle hâkim durumlarını kötüye kullanamayacakları, birleşme ve devralmalar için kurul onayına ihtiyaç duydukları hüküm altına alınmıştır.
Kanunun 3. Maddesine göre “teşebbüs”, piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimlerdir. “Teşebbüs birliği” ise teşebbüslerin belirli amaçlara ulaşmak için oluşturduğu tüzel kişiliği haiz ya da tüzel kişiliği olmayan her türlü birlikleri ifade eder. (RKHK m.3) Teşebbüs birlikleri için şirketlerin üye oldukları birlikler de diyebiliriz. Örnek vermek gerekirse; Fındık Üreticileri Birliği, Diş Hekimleri Odası, Ankara Sanayi Odası, Türkiye İhracatçılar Birliği, İstanbul İhracatçılar Merkezi vb. kuruluşlar teşebbüs birliği olarak kabul edilmektedirler. Rekabet Kurulu da teşebbüs kavramını Kanuna uygun olarak yorumlamıştır; kurulun 0036/401-227 sayılı 26.09.2000 tarihli kararına göre: “..ekonomik faaliyetleri sırasında piyasada bağımsız karar veremeyen gerçek ve tüzel kişilerin, birbirinden ayrı hukuki kişilikleri olsa dahi pay sahipliği ve karar alma süreçlerini etkileyebilme gücü bakımından kontrolü altında bulundukları gerçek veya tüzel kişilerle birlikte ekonomik bir bütün oluşturdukları ve tek bir teşebbüs sayılmaları gerektiği anlaşılmalıdır.” (Doğan, 2002) Bu tanımlamalara göre; teşebbüslerin bir araya gelerek oluşturduğu, tüzel kişiliği bulunmayan gruplar teşebbüs birliği olarak kabul edilecektir.
Yukarıda yapılan tanımlamalara göre teşebbüs ve teşebbüs birliklerine ilişkin temel unsurların “ekonomik faaliyette bulunma” ve “ekonomik bağımsızlık” olduğunu söyleyebiliriz. Hangi alanda ekonomik faaliyet gösterildiğin veya üretim aşamalarının RKHK yönünden bir önemi yoktur. (Güzel, 2003, s.14) Ekonomik bağımsızlık ise ekonomik faaliyette bulunan teşebbüsün yalnızca kendi iradesi ile karar alması ve politikalarını da bu yönde özgürce belirlemesi olarak ortaya çıkmaktadır. Başka bir kişi veya kuruluşun iktisadi kontrolü altında faaliyet gösterme halinde bağımsızlık unsurundan söz edilemeyecektir.
3. HÂKİM DURUM KAVRAMI ve HÂKİM DURUMUN KÖTÜYE KULLANILMASI
“Hâkim durum”, ancak somut olayın özelliklerine göre belirli ölçütlerle belirlenebilecek bir kavramdır. Kanunda hâkim durum değil, hâkim durumun kötüye kullanılması yasaklanmıştır. Kötüye kullanma kapsamına girebilecek faaliyetler Kanunda örnekleme yolu ile belirtilmiştir. Sınırlı sayı ilkesinin uygulanmamış olması, rekabet hukuku kurallarının temel anlayışına daha uygun olmuştur. Aşağıda örnekleme yoluyla sayılan faaliyetlerin bazılarına yer verilecektir.
Kanun, yine 3. maddesinde hâkim durumu tanımlamıştır. Bu maddeye göre hâkim durum; belirli bir piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücüdür (RKHK m.3). Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın 102. maddesinde de, bir veya birkaç teşebbüsün hâkim durumunu kötüye kullanmasının üye devletlerarasındaki ticareti etkilemesi durumunda ortak pazar anlayışıyla bağdaşamayacağı gerekçesiyle yasaklanmıştır. Kötüye kullanma özellikle şu hallerde ortaya çıkabilir:
– Haksız alış – satış fiyatlarının veya diğer haksız ticari şartların doğrudan ya da dolaylı olarak uygulanması,
– Tüketicilerin zararına olacak şekilde üretimin, pazarın veya teknik gelişmenin kısıtlanması,
– Ticari ilişkilerin diğer taraflarına eş değer işlemler için farklı koşullar uygulanarak teşebbüsleri rekabet açısından elverişsiz duruma getirilmesi,
– Sözleşmelerin tamamlanmasının, bu sözleşmelerin konusuyla alakası olmayan yan yükümlülüklerin diğer taraf veya taraflar tarafından kabul edilmesinin şarta bağlanması.
Bu maddede örnek olarak sayılan haller, RKHK m.6’da da hüküm altına alınmıştır.
TEKİNALP, kötüye kullanma hallerinin genel olarak karşımıza engelleme, sömürü ve pazar yapısını değiştirerek kötüye kullanma şeklinde çıktığını belirtir. Engelleme kapsamında; düşük fiyat uygulaması, mal vermeyi kesmek ve reddetmek, bilgi vermeyi, lisans vermeyi, rakibin imkânlara ulaşmasını reddetmek gibi davranışlar sayılabilmektedir. Sömürü ise tüketiciye karşı yapılan bir davranıştır, genellikle tüketici yüksek fiyatlara maruz bırakılması şeklinde görülür. Pazar yapısının değişmesinde de, hâkim işletmenin, büyük veya küçük işletmeleri ya da azlık payları satın alarak rakip işletmelerin piyasadan silinmeleri amaçlanır. (Tekinalp, 2000) Sayılan tüm bu örnekler, teşebbüslerin hâkim durumlarını kötüye kullanarak rekabeti ihlal ettiklerini göstermektedir.
Rekabeti sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylemler ve kararlar ile hâkim durumun kötüye kullanılması benzer davranışlar olarak görülse de, temel farklılıkları bulunmaktadır. Anlaşma, uyumlu eylemler ve kararlar genelde bir hukuki işlem şeklinde ortaya çıkarken, hâkim durumun kötüye kullanılması daha çok bir eylem şeklinde görülür. Yine Kanunun 5. Maddesinde anlaşma, karar veya uyumlu eylemlere ile bir muafiyet rejimi öngörülmüş iken hâkim durumun kötüye kullanılmasına yönelik eylemler için bir muafiyet rejimi bulunmamaktadır.
4. COVID-19 SALGINI DÖNEMİNDE REKABET HUKUKU
Covid-19 salgını ile birlikte birçok üründe görülen olağanüstü fiyat artışları, salgının rekabet gündemine olan etkisini akıllara getirmektedir. Özellikle temizlik ürünleri ve temel gıda ürünlerine gösterilen talep ile birlikte fahiş fiyatlar da orantılı şekilde ortaya çıkmıştır. Bu fiyat artışlarının büyük bir kısmı, talep artışını fırsat bilen üreticilerin, tüketici aleyhine olan davranışlarıyla arz-talep dengesizliğine neden olmalarından kaynaklanmıştır. Bu durum her ne kadar hâkim durumun kötüye kullanılması bahsini akıllara getirse de, dezenfektan, kolonya, maske ve temel gıda gibi ürünlerin genelde çok sayıda tedarikçisi bulunduğundan, burada hâkim durumun varlığından söz etmek kanaatimce yerinde değildir. Rekabet hukukunun, bu fiyat artışlarının önlenmesinde bir rol oynayabilmesi için bu davranışların RKHK kapsamına girmesi gerekir. Dolayısıyla Covid-19 döneminde fiyatların kontrol edilmesinde asli yetkili Ticaret Bakanlığı ile diğer bakanlıklar olmalıdır. KESİCİ ve SORKUN (2020) da Rekabet Kanunu’nda öngörülen türden bir hukuka aykırılık bulunmuyorsa, salt fiyat artışının Rekabet Kurulu’nun müdahalesine imkân tanıyamayacağı görüşündedir.
SONUÇ
Toplumsal barış ve refah için hem kamusal hem özel sektörde hâkim durumda bulunan teşebbüslerin mevcut rekabet ortamını önleyici veya bozucu pazar davranışlarının önlenmesi ana amaç olmalıdır. Bu amacın gerçekleşmesi için piyasanın güncel rekabet kurallarına ve kurumlarına sahip olması gereklidir. Rekabet kuralları dünyada ilk kez 1890 yılında Sherman Antitrust Act. ile uygulama alanı bulmuştur. Bu kuralların Türk Hukuk sistemine uyumlu hale getirilmesi ise zaman almıştır. 1982 Anayasasının 167. maddesi ile para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirlerin alınması ve piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğabilecek tekelleşme ve kartelleşmeleri önlenmesi devletin bir yükümlülüğü olarak hüküm altına alınmış olsa da, bu hüküm rekabetçi ortamın korunması ve düzenlenmesi için yeterli olmamıştır. Geniş kapsamda düzenlemeler getiren Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun kabul edilmesi ancak 1994 yılında mümkün olmuştur. Getirilen kuralların gereği gibi uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Rekabet Kurulu ise 1997 yılında faaliyete geçmiştir.
4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun amacı, ilk maddesinde de belirtildiği gibi, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabetin sınırlandırılması amacını taşıyan anlaşma, karar veya uyumlu eylemler ile piyasada hâkim durumda bulunan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarının engellenmesi, bunun için gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlamaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için de 2. madde kapsamında sayılan hususların incelikle denetim ve gözetim altında bulundurulması gerekir.
Son olarak, örnekleri sayılan kötüye kullanma halleri içerisinde yer almayan, yıkıcı fiyat ve fahiş fiyat uygulamalarının hâkim durumun kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmesinde her olayın somut şartlarına göre karar alınması gerekmektedir. Rekabet Kurulunun teşebbüslerin iktisadi politikalarına müdahalede tek merci olarak görülmemesi ve bu politikalarının Ticaret Bakanlığı gibi mercilerce de etkin şekilde değerlendirilmesi ve gerektiğinde müdahalede bulunulması gerekmektedir.
Rekabet Hukuku alanındaki tüm yazılarımız için bağlantıya tıklayınız.
Hukuk ve Bilişim Dergisi’nin tüm sayılarını ise bağlantıdan görebilirsiniz.
Yazar: İrem Naz YILDIZ
KAYNAKÇA
- Ateş, M. (Temmuz 2017) Rekabet Hukukundaki “Anlaşma” ve Borçlar Hukukundaki “Sözleşme” Kavramları Üzerine, Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, 16, 85-92
- Güzel, O. (2003). Rekabet Hukukunda Teşebbüs ve Teşebbüs Birlikleri, Rekabet Kurumu, https://www.rekabet.gov.tr/tr/Sayfa/Yayinlar/uzmanliktezleri?listedeAra=30.
- Poroy, R. Tekinalp, Ü. Çamoğlu, E. (2020) Ortaklıklar Hukuku, Vedat Kitapçılık, Ankara.
- Orbay O. N. (Haziran 2007) Rekabet Hukukunda Uyumlu Eylem Kavramı, Terazi Hukuk Dergisi, 2(10), 81-89.
- Ertürk, S. U. (2019) Birleşme Ve Devralmaların Rekabet Hukuku Yönü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Ankara.
- Anık, G. Rekabet Hukukunda Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması, İstanbul Barosu Dergisi, 2006.
- Tekinalp, Ü. (Şubat 2000) ATAD Kararları Işığında Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması Halleri, Rekabet Kurumu Perşembe Konferansları.
- Kesici, B. , F. (Mayıs 2020) COVID-19 Salgını Döneminde Gerçekleşen Fiyat Artışlarına Rekabet ve Haksız Rekabet Hukuku Enstrümanları ile Ne Şekilde Müdahale Edilebilir?, Lexpera Blog,
- Karamustafaoğlu. (Mayıs 2020) Covid-19 Salgının Türk Rekabet Hukuku Açısından Değerlendirilmesi, Erdem & Erdem Hukuk Postası.
- Avrupa Birliği Antlaşması ve Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma
- Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve Gerekçe Metni
Stajyer Avukat