Start-uplarda Şirketleşme Süreci
1. Start-Up Nedir?
Start-Up; Türkçe karşılığı olarak “Özgirişim” veyahut “Bebek Girişim” diyebileceğimiz, pazardaki bir sorunun çözümü için yenilikçi bir ürün, süreç veyahut hizmet geliştiren yüksek ölçekte büyüme hedefleyen ancak başarı oranı oldukça düşük olan bir oluşumdur. Fikrin filizlendiği ilk andan itibaren kendi doğruları ve kendi dinamikleri üzerinden ilerleyen, yüksek başarısızlık oranına karşın yüksek kazanç potansiyeli sunan bir yapıdır.
Start-Uplar, ülkemizde ve global düzeyde şirketleşerek, Unicorn haline gelmiş ve günlük hayattaki birçok soruna yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler getirmişlerdir. Öyle ki AirBnb, Getir, YemekSepeti gibi büyük şirketler, zamanında birer start-uplardı.
2. Şirketleşme Süreci Neyi İfade Ediyor?
Start-up süreci, bir fikre sahip bir kişinin veyahut bir ekibin, sahip oldukları bu fikri bir ürüne dönüştürmek için çalışmaları ile başlar. Çalışmaları neticesinde üretmiş oldukları ürünü, pazara sunmak için ayrı bir ticari kişilik oluşturmak zorundadırlar. Nitekim, girişimcilerin Start-up’ın filizlendiği andan itibaren birer tacir olduklarını ve tacir sıfatı ile ticari işletmelerini yönetmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda, ister tek bir girişimci ister bir ekip olsun, kendi ticari işletmelerini kurmak ve ayrı bir tüzel kişilik içerisinde faaliyetlerini gerçekleştirmeleri zorunluluktur.
Şirketleşme süreci ise bu aşamada başlar ve girişimci veyahut girişimcilerin, doğru şirket türünde, doğru faaliyet alanında şirket kurmaları gerekmektedir. Şirketleşme süreci yalnızca şirket türünün tespiti ve konu ve kapsamından ibaret olmayıp pay türlerinin oluşturulması ve şirketin temsil ve ilzamındaki doğru kurgu şirketin hızlı karar alabilmesini sağlayacaktır.
3. Türk Ticaret Kanunu’nda Şirket Türleri Nelerdir?
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 124’e göre; ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. İlgili fıkranın devamında kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ise sermaye şirketi olarak kabul edilmiştir.. 6102 sayılı Kanun’a göre öncelikle ikili bir ayrım yapıldığı ve şahıs şirketleri ile sermaye şirketlerinin ayrı nitelendirildikleri görülmektedir.
6102 sayılı Kanun’un yapmış olduğu ayrım, şirketlerin kendine has yapıları bakımından yerinde olup ayrıca Kanun’da sayılması bakımından da tür sayısı sınırlandırılmıştır. Ticari hayatın devamı ve ticaretin getirmiş olduğu sirkülasyonun Kanun kapsamında olması, ticari hayattaki aktörlerin hak ve sorumluluklarını bilinebilir ve öngörülebilir hale getirmiştir.
3.1. Şahıs Şirketleri Nelerdir?
Şahıs şirketleri ile sermaye şirketleri arasındaki ayrımın devamında; Kanun’da şahıs şirketleri sayılmış olup kollektif ve komandit şirketler şahıs şirketleridir. Kollektif şirket, 6102 sayılı Kanun’un 211. maddesi gereğince gerçek kişilerce oluşturulan ve ortaklarından hiçbirinin sorumluluğu şirket alacaklılarına karşı sınırlanmamış olan şirkettir. Diğer bir ifadeyle; kollektif şirket ortakları, müteselsilen şirketin tüm borç ve alacaklarından tüm mal varlıklarıyla sorumludurlar. Komandit şirket ise, bir ticari işletmeyi işletmek için kurulan şirket alacaklılarına karşı ortaklardan bir veya birkaçının sorumluluğu sınırlandırılmamış ve diğer ortak veya ortakların sorumluluğu belirli bir sermaye ile sınırlandırılmış olan şirket türü olarak karşımıza çıkmaktadır. 6102 sayılı Kanun’un md. 304 ve devamında düzenlenen komandit şirkette, sorumluluğu sınırlı olmayan ortaklara komandite, sorumluluğu sınırlı olanlara komanditer denir.
3.2. Sermaye Şirketleri Nelerdir?
Sermaye şirketleri, limited, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerden oluşmaktadır. Start-uplar düzeyinde incelenmesi gereken şirket türleri limited şirket ile anonim şirkettir.
Anonim şirketler, 6102 sayılı Kanun’da sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirket olarak tanımlanmıştır. Anonim şirketlerde, ortakların, taahhüt ettikleri sermaye payını ödemek dışında şirkete karşı borçları bulunmamaktadır. Limited şirket ise, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulan, esas sermayesi belirli olan, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşan şirket türüdür.
4. Anonim Şirket ile Limited Şirket Arasındaki Farklar Nelerdir?
Anonim şirketler, büyük iktisadi amaçlara ulaşabilmek düşüncesi ile ortaya çıkmış bir birleşme türüdür. Anonim ortaklıklarda sermayenin belirli ve küçük paylara ayrılmış olması ve bu payların kıymetli evrak niteliğinde senetlere bağlanması ve devirlerinin kolaylaştırılması ve böylece ortaklığa toplumdaki her kesimden kişilerin katılması temin edilmek suretiyle küçük tasarrufların büyük sermayeye dönüşmesi sağlanmaktadır.
Anonim şirket asgari bir sermayeyle kurulması mümkün, ortakların sorumluluğu sınırlı ve payların devri şahıs şirketlerine oranla kolay olduğu için çok sayıda kişinin bir araya gelmesine ve dolayısıyla çok büyük sermayelerin toplanmasına elverişli niteliktedir. Küçük tasarrufların bir araya gelmesini sağlayarak büyük sermayeler oluşturur, bu sermayeleri ekonominin hizmetine sunarak büyük yatırımlar yapılmasına ve önemli projelerin hayata geçirilmesine olanak sağlamaktadırlar. Küçük tasarruf sahipleri, bu şirketlere ortak olmak suretiyle hem dolaylı olarak büyük iş ve yatırımların ortağı konumuna girerler, hem şirket karından pay alma olanağı kazanırlar.
6102 sayılı Kanun ile limited ortaklık anonim ortaklığa daha da yaklaşmış olup, esas sermaye payları gruplara ayrılabilen, gruplara imtiyaz tanınabilen, intifa senedi çıkarabilen, yönetim ve temsil organı olarak seçilmiş müdürü veya müdürler kurulu başkanı bulunan, özellikle müdürler kurulu yönetim kurulu gibi çalışan Bakanlar Kurulu’nun belirlediği ortaklıklarda bağımsız denetimi, TMS’lere tabi finansal tabloları ve internet sitesiyle bilgi toplumuna hitap edebilen, ortakların ve üçüncü kişilerin menfaatlerinin etkili hükümlerle korunduğu, şeffaf, sınırlı sorumlu bir ticaret ortaklığı şeklini almıştır.
Limited şirketler anonim şirketler gibi sermaye şirketi kategorisinde yer almakla beraber, kendilerine has özellikleri bulunmaktadır. Anonim ve limited şirket arasındaki farklar başlıca şu şekilde açıklanabilir:
- Hem anonim şirket hem de limited şirket en az 1 (bir) kişi ile Anonim şirketlerde ortak sayısı sınırlandırılmamışken limited şirkette en fazla 50 ortak bulunabilir.
- Anonim şirketlerde halka arz mümkün iken limited şirketlerde halka arz imkanı yoktur.
- Anonim şirketlerde asgari sermaye minimum 000,00-TL; kayıtlı sermaye ile minimum 100.000,00-TL ile kurulabilirken, limited şirket asgari 10.000,00-TL ile kurulabilmektedir.
- Anonim şirketlerde genel kurullarda toplantıda sermaye çoğunluğuna göre temsil esası geçerliyken, limited şirketlerde sermaye ve ortak sayısı itibarıyla çoğunluk ilkesi geçerlidir.
- Anonim şirketlerde, pay devri için noter tasdiki gerekmezken limited şirketlerde pay devri noter onaylı olmak zorundadır. Anonim şirketlerde karar alınıp pay defterine işbu devrin işlenmesi yeterlidir.
4. Start-uplar İçin En Uygun Şirket Türü Hangisidir?
Start-uplar için uygun şirket türünü saptarken öncelikle Start-upların ihtiyaçlarını ve gelecekte yapılması muhtemel işlemler üzerinden değerlendirme yapmak gerekir. Start-upların; pay adetleri ve pay türleri açısından doğru düzenlenmesi, olası sermaye artırımı ve peşinden gelecek yatırım sürecini doğrudan etkileyecektir. Gelecekte şirket türü değiştirmek mümkün olsa da firmanın istikrarı ve maliyet açısından sürecin en baştan organize edilmesi Start-upınızın değerlemesini doğrudan etkileyecektir.
Limited şirket ve anonim şirket arasındaki farklar bir bütün olarak incelendiğinde; Start-up’ların şirketleşme süreçlerinde anonim şirketlerin, limited şirketlere kıyasla hem girişimciler hem de yatırımcılar açısından çok daha avantajlı olduğu değerlendirilmektedir.
Anonim şirketlerdeki pay devrinin kolaylığı, yönetim kurulu oluşturmaktaki imkanlar ve şirket için görev yetki devirlerinin daha iyi organize edilebilmesi yönünde Start-uplar için en uygun şirket türü anonim şirket olarak görülmektedir. Bu değerlendirmeyi yaparken her işletmenin ihtiyaçlarının ayrı olduğu ise gözden kaçırılmaması gerekmektedir.
5. Sonuç
Sonuç olarak, Start-uplar tek bir girişimci veya bir ekipten meydana gelsin, ticari hayatta kendi dinamikleri ve kendi doğruları olan bundan dolayı kendine has düzenlemeler gerektiren oluşumlardır. Girişimci veya girişimciler ticari birer aktör olmak ve pazardaki yerlerini almak için hızlıca şirket kurmaktadır. Bu noktada, start-upın şirketleşme süreci aceleye gelmemesi gereken, gelecekte idari ve adli yönden girişimcisine sorun yaşatabilecek bir kuruma dönebilmektedir.
Start-upınızın ihtiyaçları yönünden değerlendirildiğinde, sermayenin belirli ve küçük paylara ayrılmış olması ve bu payların kıymetli evrak niteliğinde senetlere bağlanması ve devirlerinin kolaylaştırılması yönünden anonim şirket türünü tercih etmek Start-upınızın ihtiyaçları yönünden daha iyi sonuçlar doğuracaktır. Doğru şirketleşme süreci ile kurumsallaşma ve unicorn olma hedefi gerçekleşebilecektir.
Start-up Hukuku alanındaki tüm yazılarımıza bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Hukuk ve Bilişim Dergisi 12. Sayı‘sında yayınladığımız “Teknofest Teknik Tasarım Raporu 1.’si – Hyperloop United” Röportajımızı okumak için bağlantıya tıklayınız.