Sözleşmeden Akıllı Kontrata: Hukuki Geçerlilik ve Uyuşmazlık Çözümünde Yeni Paradigma

sozlesmeden-akilli-kontrata-hukuki-gecerlilik-ve-uyusmazlik-cozumunde-yeni-paradigma
Okuma Süresi: 3 Dakika

Sözleşmeden Akıllı Kontrata: Hukuki Geçerlilik ve Uyuşmazlık Çözümünde Yeni Paradigma

1. Giriş: Dijitalleşmenin Sözleşme Hukukuna Etkisi

Sözleşme, özel hukukun en temel kurumlarından biridir. Borç ilişkilerinin doğumu, değişimi ve sona ermesi, klasik anlamda tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı ile şekillenir. Ancak dijital çağın getirdiği teknolojik dönüşüm, bu kavramların sınırlarını zorlamaktadır.

Blokzincir teknolojisinin yükselişi, taraflar arasındaki irade ilişkisini yazılı metinden bilgisayar koduna taşıyan yeni bir yapı yaratmıştır: Akıllı kontratlar (“Smart Contracts”).

Bu sistem, insan unsurunun yerini otomasyonun aldığı, güven unsurunun ise devlet otoritesi yerine kriptografik doğrulama mekanizmalarıyla sağlandığı yeni bir hukuk düzlemi ortaya koymaktadır.

2. Akıllı Kontrat Kavramının Hukuki Çerçevesi

Akıllı kontratlar, teknik olarak “önceden belirlenmiş şartların gerçekleşmesi hâlinde kendiliğinden ifa edilen dijital protokoller”dir.

Yani, belirli bir koşulun (örneğin bir ödemenin onaylanması) gerçekleşmesiyle sistem otomatik olarak edimi ifa eder.

Bu yapının özünde bir “sözleşme metni” değil, bir “program algoritması” bulunur. Tarafların anlaşması, hukuki iradeden ziyade kod mantığına dayanmaktadır.

Bununla birlikte, akıllı kontratlar hukuken tamamen yeni bir enstrüman değildir; Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) m. 1 ve m. 2 çerçevesinde yorumlandığında, dijital ortamda kurulmuş sözleşmeler olarak değerlendirilebilir.

Dolayısıyla sorun, yeni bir sözleşme türü tanımlamak değil; mevcut hukuk normlarının bu yeni teknolojik olguya nasıl uygulanabileceğini belirlemektir.

3. İrade Beyanı ve Kodun Hukuki Temsili

Sözleşme hukukunda geçerliliğin ön şartı, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanıdır.

Bu noktada akıllı kontratlar bakımından temel tartışma, “kodun irade beyanı niteliği taşıyıp taşımadığı” üzerindedir.

Eğer taraflar arasında yalnızca bilgisayar kodu üzerinden bir anlaşma sağlanmışsa (tam otomatik “code-only” sözleşmeler), irade beyanının açıklığı ve anlaşılırlığı ciddi biçimde tartışmalı hale gelir.

Zira hukukta irade beyanı, yalnızca bir davranış değil, hukuki sonuç doğurmak amacıyla yapılan bilinçli bir açıklamadır. Kodun ise bu iradeyi ne ölçüde temsil ettiği açık değildir.

Bu nedenle doktrinde, akıllı kontratların geçerliliği bakımından “karma model (hybrid approach)” önerilmektedir:

Taraflar önce klasik bir metin sözleşme ile iradelerini ortaya koyar, ardından bu metnin ifa kısmını akıllı kontrat aracılığıyla gerçekleştirir. Böylece hem TBK’nun irade beyanı şartı sağlanır, hem de teknolojik otomasyonun avantajlarından yararlanılır.

4. Hata, Ayıplı İfa ve Sorumluluk Rejimi

Akıllı kontratlarda taraflardan bağımsız şekilde işlem gerçekleştiği için, klasik sözleşmelerdeki “ifa” ve “ayıp” kavramları teknik anlamını kaybetmektedir.

Bir yazılım hatası, kodda eksiklik veya zincir üzerinde kötü niyetli müdahale, taraflardan hiçbirinin doğrudan fiiliyle bağlantılı olmadan zarara yol açabilir.

Bu durumda ortaya çıkan sorumluluk üç başlıkta incelenebilir:

  1. Kod geliştiricisinin sorumluluğu: Kodun yanlış veya eksik yazımı sonucu zarar doğmuşsa, kusur tespiti bu kişi üzerinde yoğunlaşır.
  2. Tarafların özen yükümlülüğü: Taraflar, kullandıkları kodun anlamını ve teknik etkisini bilmeden işlem yaparlarsa, “basiretli tacir” veya “özenli davranış” ölçütü kapsamında sorumlu olabilirler.
  3. Platform sağlayıcısının sorumluluğu: Akıllı kontratın çalıştığı blokzincir altyapısındaki sistemsel hatalar, sağlayıcının sorumluluğunu gündeme getirir.

Türk hukukunda bu durumlar için özel bir düzenleme bulunmadığından, TBK’nun genel hükümleri (m. 49 ve devamı) veya haksız fiil sorumluluğu hükümleri kıyasen uygulanmaktadır. Ancak pratikte, kusur tespiti ve nedensellik bağı, blokzincirin anonim yapısı nedeniyle çoğu zaman ispatlanamaz hale gelir.

5. Uyuşmazlık Çözümü: “On-Chain” Tahkim ve Dijital Yargı

Akıllı kontratlar, geleneksel yargı sisteminin çözüm üretmekte zorlandığı yeni bir uyuşmazlık tipini doğurmuştur.

Zira taraflar çoğu zaman farklı ülkelerde, anonim kimliklerle ve merkezi bir hukuk düzenine tabi olmaksızın işlem yapmaktadır.

Bu bağlamda geliştirilen “on-chain arbitration” (blokzincir tabanlı tahkim) sistemleri, uyuşmazlıkların blokzincir üzerinde yer alan hakemler veya algoritmik karar mekanizmaları aracılığıyla çözülmesini öngörür.

Taraflar, tahkim kararının sonucunu akıllı kontrat koduna bağlayarak, kararın otomatik ifasını sağlar. Ne var ki bu mekanizmaların Türk hukukundaki geçerliliği, MÖHUK m. 60 ve devamı ile HMK m. 412 vd. hükümleri bakımından tartışma yaratmaktadır. Zira on-chain tahkim, hakem kararının “yazılı olması” ve “taraf iradelerinin belirlenebilirliği” şartları konusunda tartışmalıdır.

6. Sonuç: Hukukun Dijital Kodla Teması

Akıllı kontratlar, sadece teknolojik değil, normatif bir kırılma noktası yaratmıştır.

Artık “güven” kavramı devlet otoritesinden kodun değiştirilemezliğine, “ifa” kavramı ise insan davranışından algoritmik işleme kaymıştır.

Bu dönüşüm, hukukçular için iki temel zorunluluk doğurur:

  1. Normatif uyum: TBK, elektronik işlemler ve dijital delil yapısı bakımından yeniden yorumlanmalı; irade beyanı kavramı, dijital ortamda açıklanabilirliğe göre genişletilmelidir.
  2. Teknolojik yetkinlik: Hukukçular, blokzincir, kriptografi ve algoritmik mantığı kavrayarak dijital sözleşmeleri hukuk perspektifinden yorumlayabilecek hale gelecektir.

Sonuç itibarıyla, akıllı kontratlar klasik sözleşme hukukunun yerini hemen almayacaktır; ancak ifanın otomatikleştiği, iradenin kodla temsil edildiği bir dönemin başlangıcını temsil etmektedir.

Yazarın “Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları Hissedarlar Sözleşmesi” yazısını bağlantıdan okuyabilirsiniz.

Dr. Bilal TANRIVERDİ’nin Yeni Sayı’mızda çıkan “Hukuk Pratiğinde Yapay Zeka Kavramı” isimli yazısını bağlantıdan okuyabilirsiniz.

Yazar: Av. Yiğit Neyiğit