Almanya Blokzincir Üzerinde Hisse Senedi İmkanı Veren Yasa Tasarısı Çevirisi – 3 (Özel Bölüm)
Almanya Federal Maliye Bakanlığı ve Federal Adalet Bakanlığı’nın Geleceğe Dönük Yatırımların Finansmanına İlişkin Kanun Taslağı
(Gelecek Finansman Yasası – ZuFinG)
(Yasanın Orjinal İsmi: Future Financing Act – ZuFinG)
B. Özel bölüm
Madde 1 (Spruchverfahrensgesetz’in Değiştirilmesi) ile ilgili olarak 1 No.
Yeniden a harfi
Bölüm 1’e yeni 1 rakamı eklenerek, değerleme işlemlerinin uygulama kapsamı, sermaye artırımında rüçhan hakları tamamen veya kısmen ellerinden alınan hissedarların tazminat ödemesinin belirlenmesi durumunu da kapsayacak şekilde genişletilmiştir (AktG-E Bölüm 255).
Yeniden b harfi
Bu, (a) bendinde yapılan dolaylı bir değişikliktir.
Yeniden madde 2 Yeniden
a noktası
Yeniden çift aa harfi
- 1’de yapılan değişiklik sonucunda, başvuru hakkına ilişkin düzenleme, abonelik hakkından mahrum bırakılma durumunda tazminat talebine ilişkin durumla da tamamlanmaktadır.
Yeniden çift harf bb’den ff’ye
Bunlar, çift aa harfine ilişkin sonuç niteliğindeki değişikliklerdir.
Yeniden b harfi
Bu, (a) bendinde yapılan dolaylı bir değişikliktir.
Yeniden madde 3 Yeniden
a noktası
Başvuru süresi ve başvurunun gerekçelendirilmesine ilişkin düzenleme, abonelik hakkının hariç tutulması durumunda eşit bir talep olması durumunda da tamamlanmaktadır.
Yeniden b’den g’ye
Bunlar (a) bendinde yapılan dolaylı değişikliklerdir.
Yeniden madde 4 Yeniden
a noktası
Davalıya ilişkin düzenleme, abonelik hakkından mahrum bırakılma durumunda tazminat talebi ile de tamamlanmaktadır.
Yeniden b’den g’ye
Bunlar (a) bendinde yapılan dolaylı değişikliklerdir.
Yeniden h harfi
SpruchG’nin 5. bölümünde oluşturulacak yeni 2. cümle uyarınca, tahkim mahkemesi, şirketin talep etmesi halinde, rüçhan hakları tamamen veya kısmen ortadan kaldırılan hissedarlara yönelik tazminat ödemesine ilişkin davalara yeni hissedarı da taraf olarak dahil edecektir. İhtilaf bildirimine benzer şekilde, bunun amacı, yeni hissedarın AktG-E madde 255 (3) cümle 1 uyarınca tazminat talebinin miktarına ilişkin itirazlarının değer tespit davasında zaten kesin olarak dinlenmiş olmasını ve böylece yeni hissedarın bu itirazları AktG madde 255 (3) cümle 2 uyarınca tazminat yükümlülüğüne karşı tekrar ileri sürememesini sağlamaktır.
Yeniden madde 5
Bu, madde 1(a)’da yapılan dolaylı bir değişikliktir.
Yeniden madde 6 Yeniden
a noktası
Kararın duyurulmasına ilişkin düzenleme, abonelik hakkından mahrum bırakılma durumunda eşit hak talebinde bulunulması haliyle de tamamlanmaktadır.
Yeniden b’den g’ye
Bunlar, 1(a) maddesine ilişkin sonuç olarak yapılan değişikliklerdir.
Yeniden Madde 2 (Medeni Kanun Değişikliği)
Alman Medeni Kanunu’nun (BGB) 310 (1) maddesi uyarınca, bir girişimcinin başka bir girişimciye karşı kullandığı genel işlem koşulları (GTC) da burada düzenlenen koşullar altında GTC’nin içeriğinin incelenmesine tabidir. Finansal hizmetler sektöründeki sözleşmeler de sözleşme taraflarından bağımsız olarak bu GŞK düzenlemelerine tabidir.
Finansal hizmetler sektöründeki girişimcilerin, özellikle de lisans zorunluluğuna tabi kredi ve menkul kıymet kuruluşları ile ödeme hizmeti sağlayıcılarının (“finansal girişimciler”) birbirleriyle akdettikleri lisans gerektiren işlemler için genellikle standart sözleşme hükümleri kullanılır ve bunların yasal olarak güvenli bir şekilde ayrıntılı olarak hazırlanması, ulusal ve uluslararası hukuk kapsamında düzenleyici tanıma için de bir ön koşuldur. Özellikle büyük hacimli sözleşmelerle ilgili olarak, hukuk uygulamasından gelen beyanlara göre, uygulamada yaygın olarak kullanılan ve aynı zamanda denetleyici hükümlere göre hazırlanan standart sözleşme maddelerinin, henüz bu konuda bir içtihat yoksa, genel hükümler ve koşullar yasasının gerekliliklerine ne ölçüde uyduğu konusunda önemli bir yasal belirsizlik vardır. Bu durum, yetkilendirmeye tabi finansal girişimciler arasındaki yurtiçi ve sınır ötesi sözleşmelerde finansal piyasayı tedirgin edebilir. Uluslararası standartlara yasal olarak güvenli bir şekilde uyum sağlama imkanı, finansal araçların aşağıdaki amaçlarla kullanımı için de önemlidir
Özellikle döviz kuru ve fiyat dalgalanması riskleri olmak üzere risklere karşı korunmanın yanı sıra kredi kuruluşlarının ve diğer finansal hizmet sağlayıcıların yeniden finansman seçenekleri için de geçerlidir ve bu nedenle en azından dolaylı olarak finansman seçenekleri, özellikle de reel ekonomideki şirketlerin kredi arzı ile ilgilidir. Bu çerçevede, Alman Medeni Kanunu’nun (BGB-E) yeni 310 (1a) maddesinin 1. cümlesi, lisans gerektiren finansal girişimciler arasındaki finansal işlemlere ilişkin belirli sözleşmeleri, Alman Medeni Kanunu’nun (BGB) 307 ve 308 (1a) ve (1b) maddelerinin uygulama alanından çıkarmayı amaçlamaktadır; böylece, sözleşmeler için genel hüküm ve koşullar kullanılsa bile, gelecekte artık genel hüküm ve koşulların denetimine tabi olmayacaklardır.
- BGB-E Madde 310 (1a), konusu lisans gerektiren finansal işlemler olan sözleşmeler için genel hüküm ve koşulların kontrolünden sınırlı bir istisna öngörmektedir. Sadece girişimciler arasındaki sözleşmeler bu kapsamdadır ve bu sözleşmelere ilişkin olarak özel uzmanlıkları veya finansal işlemlere ilişkin genel uzmanlıkları ve büyüklükleri nedeniyle AGB-yasal içerik kontrolünün korumasına ihtiyaç duymazlar, çünkü genellikle sözleşme koşullarını şekillendirebilirler.
Yeniden cümle 1
Madde 310 (1a) cümle 1 no. 1 BGB-E uyarınca, denetime ve izne tabi finansal işlemlere ilişkin sözleşmeler, bu tür işlemler için lisansa sahip ve denetime tabi iki finansal girişimci arasında akdedildikleri takdirde genel hüküm ve koşulların kontrolünden muaftır. Finansal girişimciler için özel hüküm, sözleşmenin her iki tarafının da sözleşmenin konusu olan BGB- E madde 310 (1a) cümle 2 uyarınca bir finansal işlem için lisansa sahip olması ve bu nedenle her birinin lisanslarına dayanarak sözleşme için tipik olan hizmeti sunmasına izin verilmesi durumunda geçerlidir.
Madde 310 (1a) cümle 1 numara 2 BGB-E uyarınca, istisna, lisans sahibi bir finansal girişimcinin lisans sahibi başka bir “büyük” finansal girişimciyle lisans gerektiren bir finansal işlemle ilgili bir sözleşme imzalaması durumunda da geçerlidir, sözleşmenin tarafı olan “büyük” finansal şirketin sözleşmenin konusu olan finansal işlem için lisansı olmasa bile.
- Madde 310 (1a) cümle 1 numara 3 BGB-E, Madde 310 (1a) kapsamındaki sözleşmelerin, izne tabi bir finansal girişimci ile bir merkez bankası arasında akdedilmesi halinde GTC kontrolüne tabi olmadığını öngörmektedir.
- BGB’nin 310 (1a) maddesinin 1. cümlesinin 4. fıkrası da, BGB-E’nin 310 (1a) maddesi kapsamındaki sözleşmelerin, yetkilendirmeye tabi bir finansal girişimci ile uluslararası bir finansal kuruluş arasında akdedilmesi halinde genel işlem koşulları denetimine tabi olmadığını öngörmektedir. Bu anlamda uluslararası finansal kuruluşlar, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu, Avrupa Yatırım Bankası ve diğer benzer uluslararası kuruluşlar gibi Alman Menkul Kıymetler Ticaret Kanunu’nun (WpHG) 67. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesinin 4. bendinde listelenen uluslararası ve uluslarüstü kuruluşlardır. Çıkar grupları, örneğin uluslararası finans şirketleri birlikleri, BGB-E madde 310 (1a) cümle 1 numara 4 anlamında uluslararası finans kuruluşları değildir.
Yeniden cümle 2
- Alman Medeni Kanunu’nun (BGB-E) 310 (1a) maddesinin 2. cümlesi, önerilen istisnanın uygulama kapsamını açıklamaktadır. Bu istisna, konusu burada belirtilen işlemler olan sözleşmelerde kullanılan genel hüküm ve koşulları kapsamaktadır. Bunlar, Alman Bankacılık Kanunu (KWG), Alman Menkul Kıymet Kuruluşları Kanunu (WpIG) ve Alman Ödeme Hizmetleri Denetim Kanunu (ZAG) kapsamında izne tabi olan işlemlerdir. § 1 paragraf 1 cümle 2 ve § 1 paragraf 1a cümle 2 uyarınca ve ayrıca § 2 paragraf 2 ve 2 paragraf 3 WpIG uyarınca lisans alma yükümlülüğüne yapılan atıf nedeniyle, § 2 paragraf 8 WpIG anlamında menkul kıymet hizmetleri de dahildir.
Menkul Kıymetler Ticareti Kanunu (WpHG) ve bu kanun kapsamındaki yardımcı menkul kıymet hizmetleri
Alman Menkul Kıymetler Ticareti Kanunu (WpHG) § Bölüm 2 (9).
Set 3
- Bölüm 310a (1) cümle 3 BGB-E, Bölüm 310 (1a) cümle 1 numara 2 BGB- anlamında büyük bir finansal girişimci tarafından karşılanması gereken gereklilikleri belirler.
- BGB-E madde 310 fıkra 1 cümle 3’te belirtilen çalışan sayısı, ciro ve bilanço toplamı eşikleri, mikro, küçük ve orta ölçekli işletmelerin tanımına ilişkin 6 Mayıs 2003 tarihli Komisyon Tavsiye Kararı’na (2003/361/EC) dayanmaktadır. Bu kriterler aynı zamanda burada büyük finansal girişimciler ile orta ve küçük finansal girişimcilerin sınırlandırılması için de kullanılmaktadır.
- Madde 310 (1a) cümle 1 BGB-E. Bir finansal girişimci, şirketinde ortalama 250 çalışan istihdam ediyorsa, BGB-E madde 310 (1a) cümle 1 numara 2 uyarınca büyük finansal girişimci olarak kabul edilir. Bu çalışan sayısına sözleşmenin imzalandığı takvim yılından önceki son iki takvim yılında ulaşılmış olmalıdır. Ortalama çalışan sayısının hesaplanmasına ilişkin olarak, Alman Ticaret Kanunu’nun (HGB) 267 (5) maddesi hükümleri ayrıca uygulanacaktır.
Buna ek olarak, bilanço toplamı veya satış geliri için belirli gerekliliklerin karşılanması gerekir. Satış gelirlerinin miktarına ilişkin gereklilikler, sözleşmenin imzalanmasından önceki son iki takvim yılı için de karşılanmalıdır. Bilanço toplamı kriterinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak, sözleşmenin imzalanmasından önceki son iki mali yılın bilanço tarihleri belirleyicidir. Ayrıca, bu gereklilikleri belirtmek için Alman Ticaret Kanunu’nun (HGB) 267 (4a) maddesine atıfta bulunulmaktadır.
Yeniden Madde 3 (Medeni Kanun’a Giriş Yasasının Değiştirilmesi)
Alman Medeni Kanunu’na Giriş Yasası’nın (Einführungsgesetz zum Bürgerlichen Gesetzbuch) 229. Maddesinde yer alan geçiş hükmü, BGB-E’nin 310(1a) Maddesindeki yeni hükmün yalnızca bu Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra akdedilen sözleşmeler için geçerli olduğunu açıklığa kavuşturmaktadır. Alman Medeni Kanunu’nun 310. Bölümü, yürürlüğe girmeden önce akdedilen sözleşmelere mevcut haliyle uygulanacak, böylece bu sözleşmeler, bir sözleşme tarafının genel hüküm ve koşullarına dayandıkları sürece genel hüküm ve koşulların kontrolüne tabi olmaya devam edecektir.
Madde 4 (Borsa Kabul Yönetmeliğinde Değişiklik) ile ilgili olarak
Borsa Kabul Yönetmeliği, 2. paragrafında yeterli piyasa likiditesini korumak amacıyla kabul edilecek menkul kıymetler için asgari miktarları düzenler. Kabul edilecek hisse senetleri için, beklenen piyasa likiditesine ilişkin asgari tutar, 1. paragrafta 2001/34/EC sayılı Direktifin 43 (1) Maddesindeki asgari gerekliliklere göre ayarlanmıştır. 2001/34/EC sayılı Direktif’in 43 (1) Maddesi’nde yer alan asgari gerekliliklere uyarlanmış ve 1.25 milyon Euro’dan 1 milyon Euro’ya indirilmiştir. Bu tedbir, sermaye piyasasının rekabet gücünü güçlendirmek amacıyla Alman Borsa Grubu tarafından 21 Eylül 2021 tarihli “Almanya’nın Geleceğinin Sürdürülebilir Finansmanı için Stratejiler” başlıklı beyaz kitapta da tavsiye edilmiştir.
Madde 5 ile ilgili olarak (Menkul Kıymetler Kanununda Değişiklik
Ticaret Yasası) 1 numara ile ilgili olarak
Değişiklik, Mali Kanun’un 6(2) maddesi anlamında vergi makamlarına bilgi ifşa etme olasılığını haklı çıkarmak için bir vergi suçu veya ilgili bir vergilendirme prosedürü gerekliliğini ortadan kaldırmaktadır. Bu durum, gizli bilgilerin vergi makamlarına ifşa edilmesini, bir vergi suçu ile ilgili olması gerekmeyen vergilendirme işlemlerini de kapsayacak şekilde genişletmektedir. Bu durum, aşağıdaki kurumlar arasında daha düşük eşikli veri ve bilgi alışverişine olanak sağlamaktadır
Vergi makamları ve mali denetim otoritesi bu bilgileri vergilendirme ile ilgili gerçekleri belirlemek için kullanır ve bu nedenle vergi tahsilatında daha fazla adalet sağlamak için uygundur.
Ayrıca, Mali Kanun’un 6 (2) maddesi anlamında vergi makamlarıyla bilgi alışverişi için net bir eşiğin standartlaştırılması gerekmektedir. Alman Mali Kanunu’nun 93 (1) maddesinde yer alan ve vergilendirme ile ilgili gerçeklerin tespiti için bilginin gerekli olması gereken orta eşik yeterli değildir. Menkul kıymetler kanunu kapsamında, bilginin bir vergilendirme prosedürü için gerekli olduğu gerçeğine statik bir asgari gereklilik olarak bağlı olan ayrı bir eşik gereklidir, ancak Federal Enstitü bilginin açıklanmasının diğer yasal hükümlerin gereklilikleriyle çeliştiğini gösterebilir. Eşik bilinçli olarak geniş seçilmiştir. Vergi Kanunu dışında bilgi alışverişi için bir eşiğin standartlaştırılması, Federal Enstitünün önemli ölçüde bilgi vermekle yükümlü olanların işbirliği yapma istekliliğine bağlı olduğu fikrini dikkate almaktadır. Menkul kıymetler denetim yasaları çerçevesinde açık ve dolaylı bir eşikten tamamen feragat edilmesi halinde bu işbirliği isteği tehlikeye girecektir.
Gizliliğe ilişkin ulusal düzenlemeler Avrupa hukuku çerçevesinde uyarlanmalıdır. Vergi makamlarıyla bilgi alışverişinin sınırları, gizlilik yükümlülüğüne ilişkin ulusal yasalarda zaten standartlaştırılmış olmalıdır.
Öte yandan, açığa satış ve kredi temerrüt takaslarının belirli yönlerine ilişkin 14 Mart 2012 tarihli ve 236/2012 sayılı Tüzüğün (AB) 34(1) Maddesinin ilk cümlesi uyarınca, mesleki gizlilik kapsamındaki gizli bilgiler, adli soruşturmalar haricinde, başka herhangi bir gerçek veya tüzel kişiye veya makama ifşa edilemez.
Dolayısıyla, ilgili Avrupa yasal gereklilikleri çerçevesinde Federal Ajans’a bildirilen verilerin paylaşımı, vergi makamlarına yapılan bildirimin gerekçesini oluşturan yasal düzenleme ile doğrudan sınırlandırılmıştır.
Buna ek olarak, Alman Menkul Kıymetler Ticareti Kanunu (Wertpapierhandelsgesetz, WpHG) Madde 21 (1) uyarınca gizlilik yükümlülüğüne ilişkin hükümlerde belirtilen muhatapların, farklı Avrupa yasal düzenlemeleri temelinde toplanan bilgilere sahip olabileceği veya her halükarda gizlilik yükümlülüklerini düzenleyen farklı Avrupa yasal normlarıyla bağlantılı gerçekleri tasvir edebileceği dikkate alınmalıdır.
Örneğin, bir yatırım firmasının düzenlenmiş bir piyasa, bir MTF veya bir OTF dışında müşteri emirlerinin yerine getirilmesinde kendi hesabına sık ve önemli bir temelde alım satım yapmasına ilişkin bilgiler, 2014/65/EU sayılı Direktifin (MiFID II) 4(1)(20) Maddesi anlamında sistematik içselleştirme olarak 2014/65/EU sayılı Direktifin (MiFID II) 76. Maddesi kapsamındaki gizlilik yükümlülükleri kapsamındadır.
Aynı zamanda, yatırım firmaları tarafından finansal araçlarda gerçekleştirilen ilgili işlemler, 2013/36/EU sayılı Direktif (CRD) kapsamındaki gerekliliklerin uygulanmasında incelenecek olgulardır ve bu nedenle 2014/65/EU sayılı Direktifin (MiFID II) 76. Maddesine kıyasla daha katı kurallara tabidir.
Yeniden madde 2
Değişiklik, piyasada düzenli olarak yayınlanmadan önce Federal Finansal Denetim Otoritesine geçici bildirim gönderilmesine ilişkin mevcut yasal yükümlülüğü ortadan kaldırmaktadır. İhraççı artık ad hoc duyuruyu piyasada düzenli olarak yayınlandıktan hemen sonra Bundesanstalt’a göndermelidir. Federal Mali Denetim Otoritesine yapılan önceki ön bildirim, içeriden öğrenenlerin çevresini, ad hoc bildirimde yer alan bilgilerle ilgili olarak ad hoc bildirimleri almaktan ve izlemekten sorumlu kişilerle sınırlandırıyordu.
Her durumda Federal Mali Denetim Otoritesine önceden gönderilen ad hoc bildirimin bir kopyası. Federal Mali Denetim Otoritesine önceden bildirimde bulunma yükümlülüğüne ilişkin bu düzenleme, denetim açısından gerekli değildir ve uyum açısından önlenebilir bir içeriden riskine neden olmaktadır.
Yeniden No. 3 ve 4 (32c, 32d ve 32e (1) bölümlerinin yeni versiyonu)
WpHG Bölüm 32c, 32d’de yer alan Temel Yatırım Bilgi Formları (KIIS) için mevcut sorumluluk düzenlemesi, Menkul Kıymet Bilgi Formları (WIB) için Bölüm 11, 13 Menkul Kıymet Prospektüs Yasası (WpPG) ve Yatırım Bilgi Formları (VIB) için Bölüm 22 Yatırım Yasası (VermAnlG) sorumluluk düzenlemelerinden farklıdır.
Alman Menkul Kıymetler Ticaret Kanunu’nun (WpHG) 32c, 32d ve 32e Bölümlerinin yeni versiyonu, kitle fonlaması projelerinin destekleyicileri ve kitle fonlaması hizmet sağlayıcıları için sorumluluk kurallarını Alman Menkul Kıymetler Prospektüs Kanunu (WpPG) ve Alman Yatırım Şirketleri Kanunu’nun (VermAnlG) sorumluluk kurallarına uyarlamaktadır. Yönetim ve denetim organlarının üyelerine yapılan atıf silinmiş ve bir KIIS’deki yanlış veya eksik bilgilerden veya (AB) 2020/1503 sayılı Tüzük kapsamında gerekli beyanların bulunmamasından kaynaklanan sorumluluk, kusurdan bağımsız olarak (ancak muafiyet olasılığı ile) yatırımcı tarafından yapılan yatırımın geri ödenmesi ile sınırlandırılmıştır.
WpHG Bölüm 32c, 32d’nin yeni versiyonu, hak talebinde bulunan yatırımcının konumunu iyileştirebilir. Zira yatırımcı, ispat yükünün tersine çevrilmesi nedeniyle, WpPG ve VermAnlG düzenlemelerine uyarlanmış sorumluluk yönetmeliği ile bir talebin uygulanmasını daha kolay bulabilir. WpHG Bölüm 32c, 32d’deki mevcut düzenleme söz konusu olduğunda, yatırımcı, talebin ön koşulları için tüm sunum ve ispat yükünü taşımaktadır.
Yeniden madde 5
Düzenleme, çoklu oy hakkına sahip hisselerin şeffaflığının güçlendirilmesine hizmet etmektedir.
Madde 6 (Piyasa Erişim Bilgileri Yönetmeliğinde Değişiklik) ile ilgili olarak
Pazara Giriş Bilgilendirme Yönetmeliği’nin 10. Bölümünde yapılan değişiklik, başvuru sahibi ile Federal Ajans arasındaki İngilizce iletişimi daha da kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Başta iş planı olmak üzere gerekli bilgi ve belgelerin büyük bir kısmının İngilizce olarak sunulması zaten mümkün. Artık belgelerin bir kısmının Almanca olarak sunulması zorunluluğu ortadan kalkacaktır.
Yeniden Madde 7 (Alman Menkul Kıymet Edinme ve
Devralma Yasası) Yeniden No. 1
Yayının Federal Mali Denetleme Kurumu’nun bildirim ve yayın sistemi üzerinden iletilmesi, devralma yasası kapsamındaki idari prosedürün dijitalleştirilmesine hizmet etmektedir. Hedef şirketleri gereksiz idari işlerden kurtarmak için daha önce öngörülen karar bildirimi silinebilir.
Yeniden madde 2
Daha önce kısmen Menkul Kıymet Edinme ve Devralma Kanunu’nda (WpÜG) kullanılan “iş günü” terimi özel mevzuatta tanımlanmamıştı ve Federal Ajans’ın idari uygulamasına göre Federal Tatil Kanunu’nun 3 (2) maddesi uyarınca Cumartesi günlerini de kapsıyordu. Devralma yasası kapsamındaki tüm sürelerin iş günlerine göre tek tip olarak hesaplanması ve yeni getirilen aynı tanım, menkul kıymetlerin denetiminden sorumlu olan Federal Ajans’ın Frankfurt am Main’daki merkezinde sürelerin artık iş günü olmayan günlerde sona ermemesini sağlamaktadır. Gerçek
Daha önce son teslim tarihinin Cumartesi günü sona ermesi nedeniyle gerçekleşen son teslim tarihlerinin kısaltılması, gelecekte artık geçerli olmayacaktır.
Yeniden madde 3
Madde 5(1)’e ilişkin açıklayıcı bilgi notuna atıfta bulunulmuştur.
Yeniden madde 4 Yeniden
a noktası
WpÜG madde 10 paragraf 2 cümle 1 uyarınca ön bildirimler, ilgili bildirimin yayınlanmasından yaklaşık 30 dakika önce yapılır. Şimdiye kadar, bu ön bildirimlerin Federal Mali Denetim Otoritesi için düzenleyici bir bakış açısından hiçbir önemi yoktu. Teklif sahiplerini gereksiz idari yüklerden kurtarmak amacıyla, Bundesanstalt’a yapılan ön bildirim silinebilir.
Yeniden b harfi
Yayının, WpÜG’nin 10. maddesinin 3. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca 3 cümle 1 WpÜG uyarınca Federal Otoriteye iletilmesi her zaman gereklidir. Eşzamanlı yayına izin verilmesi durumunda, Bundesanstalt’a değil, sadece borsaların yönetim kurullarına iletim bu nedenle ihmal edilebilir.
Yeniden madde 5
Devralma yasası kapsamındaki idari prosedürü dijitalleştirmek amacıyla, teklif belgesinin gelecekte Federal Mali Denetleme Kurumu’nun bildirim ve yayın sistemi aracılığıyla Federal Mali Denetleme Kurumu’na yalnızca elektronik olarak sunulması gerekmektedir. Bu nedenle, teklif sahiplerinin lojistik çabalarını azaltmak için orijinal imzalı versiyondan vazgeçilebilir.
Yeniden madde 6 Yeniden
a noktası
Süre sınırlarının iş günlerine göre hesaplanması, devralma yasası kapsamındaki süre sınırlarının standartlaştırılmasına ve Cumartesi günleri süre sınırlarının sona ermesiyle etkin bir şekilde kısaltılmamasının sağlanmasına hizmet etmektedir.
WpÜG’nin 14. maddesinin 2. fıkrasının 4. cümlesinde yer alan yeni hüküm, Federal Otorite tarafından teklifin yasaklandığı ancak bu yasağın ilgili sürenin sona ermesinden önce henüz ilan veya tebliğ edilmemiş sayıldığı durumlarda izin kurgusunun (WpÜG’nin 14. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi) önlenmesine hizmet etmektedir. Beş takvim günlük uzatma, Finansal Hizmetler Denetim Yasası’nın (FinDAG) 4f (2) maddesi ve 4g (2) maddesinin 1. cümlesindeki bildirim veya hizmet kurgusu için süre sınırına karşılık gelir. VwVfG Madde 41(4) cümle 3’teki daha uzun süre, FinDAG Madde 4h(1) cümle 2 uyarınca kamu bildirimleri ertesi gün yürürlüğe girdiğinden, konuyla ilgili değildir.
Duyuru veya bildirimin kurgusunu sağlamak için son tarihin uzatılması, Federal Finansal Denetim Otoritesinin teklif belgesinin incelenmesi için son tarihi daha önce aşağıdaki hükümler uyarınca uzatıp uzatmadığından bağımsızdır
- Bölüm 14 (2) cümle 3 WpÜG uzatıldı mı uzatılmadı mı?
Yeniden b harfi
Yeniden çift aa harfi
Yayınlanan teklif belgesinin Federal Mali Denetleme Kurumu’nun raporlama ve yayınlama sistemi üzerinden iletilmesi, devralma yasası kapsamındaki idari prosedürün dijitalleştirilmesine hizmet etmektedir.
Yeniden çift harfli bb
Başlangıçta hatalı veya eksik olan bir teklif belgesinin düzeltilmesi durumunda, WpÜG madde 12 paragraf 3 no. 3 no. 3 WpÜG anlamında bir yayın veya duyuru da, devralma işlemlerinin düzgün bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla Federal Mali Denetim Otoritesine kapsamlı bilgi sağlamak amacıyla Federal Mali Denetim Otoritesinin raporlama ve yayınlama sistemi aracılığıyla gecikmeksizin Federal Mali Denetim Otoritesine bildirilecek ve iletilecektir.
Yeniden madde 7
Başvuruların Federal Ajansın raporlama ve yayınlama sistemi aracılığıyla sunulması zorunluluğu nedeniyle başvurular için yazılı form gerekliliğinden feragat edilebilir.
Yeniden madde 8 Yeniden
a noktası
Değişiklik, devralma kanunu kapsamındaki zaman sınırlamalarının standartlaştırılmasına hizmet etmektedir.
Yeniden b harfi
Teklifte yapılan değişikliğin Federal Mali Denetim Otoritesinin raporlama ve yayınlama sistemi aracılığıyla iletilmesi, devralma yasası kapsamındaki idari prosedürün dijitalleştirilmesine hizmet etmektedir.
Yeniden madde 9
Yayının Federal Mali Denetleme Kurumu’nun raporlama ve yayınlama sistemi üzerinden iletilmesi, devralma yasası kapsamındaki idari prosedürün dijitalleştirilmesine hizmet etmektedir. Ayrıca bu değişiklik, WpÜG’nin 23. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesindeki hükümle de uyumlu hale getirilmiştir.
Yeniden madde 10
Süre sınırının iş günlerine göre hesaplanması, devralma kanunu kapsamındaki süre sınırlarının standartlaştırılmasına hizmet etmektedir.
Yeniden madde 11
Başvuruların Federal Ajansın raporlama ve yayınlama sistemi üzerinden sunulması zorunluluğu nedeniyle başvurular için yazılı form gerekliliğinden feragat edilebilir.
Yeniden madde 12
Beyanın Federal Ajans’ın raporlama ve yayınlama sistemi aracılığıyla iletilmesi, devralma yasası kapsamındaki idari prosedürün dijitalleştirilmesine hizmet eder.
Yeniden madde 13
Yayının Federal Ajans’ın raporlama ve yayınlama sistemi üzerinden iletilmesi, devralma yasası kapsamındaki idari prosedürün dijitalleştirilmesine hizmet etmektedir.
Yeniden madde 14 Yeniden
a noktası
Zaman sınırının iş günlerine göre hesaplanması, devir yasasının standartlaştırılmasına hizmet etmektedir.
son tarihler. Özellikle, WpÜG Teklif Yönetmeliği Bölüm 8 ile bağlantılı olarak WpÜG Bölüm 37 uyarınca muafiyet başvurusunda bulunmak için son tarih ile bir senkronizasyon gereklidir.
Yeniden b harfi
Bu değişiklik, zorunlu teklifler için tüm süre uzatımı olanaklarının uygulanmasına hizmet etmektedir.
Yeniden madde 15
Başvuruların Federal Ajansın raporlama ve yayınlama sistemi aracılığıyla sunulması zorunluluğu nedeniyle başvurular için yazılı form gerekliliğinden feragat edilebilir.
Yeniden madde 16
Başvuruların Federal Ajansın raporlama ve yayınlama sistemi üzerinden sunulması zorunluluğu nedeniyle başvurular için yazılı form gerekliliğinden feragat edilebilir.
Yeniden madde 17
Yönetmelik, Federal Finansal Denetim Otoritesi’nin bilgi ve ibraz talepleri durumunda emir verme yetkisinin sadece “olup olmadığı” ve “ne” ile değil, aynı zamanda “nasıl” ile de ilgili olduğunu açıklığa kavuşturmaktadır. Özellikle menkul kıymet işlemlerine ilişkin bilgi talepleri söz konusu olduğunda, örneğin verilerin kağıt formunda değil, analiz edilebilecek elektronik bir formatta iletilmesi gerekebilir.
Yeniden madde 18
Devralma yasası kapsamındaki idari prosedürü dijitalleştirmek için, başvuruların yanı sıra yasal olarak gerekli bildirimler, beyanlar, bildirimler veya iletimler gelecekte Federal Mali Denetim Otoritesine raporlama ve yayınlama sistemi aracılığıyla yalnızca elektronik olarak sunulmalıdır. Bu nedenle orijinal olarak imzalanmış ek bir başvurudan vazgeçilebilir. Göndericinin güvenli bir şekilde tanımlanması, raporlama ve yayın platformunun özel prosedürü için kayıt kapsamında gerçekleşir.
Yükümlülerin bir kereye mahsus kayıt için raporlama ve yayın platformunun özel prosedürünü ve bu bağlamda sağlanacak kanıtları kullanmak için katlandıkları maliyetler, imzalı orijinallerin iletilmesinden feragat edilerek telafi edilecektir.
Özel prosedür için kayıt yapıldıktan sonra, raporlama ve yayın platformu ancak kayıt ve sağlanan kanıtlar Federal Ajans tarafından kontrol edildikten ve etkinleştirildikten sonra kullanılabilir. Bu aktivasyon genellikle bir iş günü içinde gerçekleşir. Bu ek zaman gereksinimi, ilgili son tarihlerin (örneğin WpÜG- AngebotsVO bölüm 8 ile bağlantılı olarak WpÜG bölüm 37 uyarınca) gelecekte takvim günleri yerine iş günlerine göre hesaplanacağı ölçüde telafi edilir.
Ayrıca, raporlama ve yayın platformu ve özel prosedür için önceden kayıt yaptırma zorunluluğu, yükümlü tarafların sermaye piyasası kanunu kapsamındaki yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeleri için makul olmayan bir engel oluşturmaz. Daha önce başvuruların veya bildirimlerin Federal Mali Denetim Otoritesi tarafından yazılı olarak, teklif belgelerinin orijinal olarak alınması gerektiği ölçüde, bunun için gereken sürenin de son teslim tarihine uyulurken dikkate alınması veya faksla iletim için (izin verildiği ölçüde) ilgili satın alma ve ekipmanların önceden yapılması gerekiyordu. Raporlama ve yayın platformu (başka bir yerde mevcut değilse) ve uzmanlaşmış prosedür için gerekli olan bir kerelik kayıt, çoğu sermaye piyasasında deneyime sahip olan devralma hukuku kapsamındaki idari işlemlere dahil olan taraflar veya onları temsil eden avukatlar için makuldür.
Yeniden
Devralma bildirimi, iletim ve yayın yükümlülüklerinin ihlali, WpÜG’nin 60. maddesinde para cezası ile yaptırıma bağlanmıştır. Bu Kanun ile revize edilen bildirim yükümlülükleri
sonuç olarak yapılan bir değişiklik olarak idari suçlar kataloğuna dahil edilecektir. Devralma Direktifi’nin 17. Maddesi uyarınca, Üye Devletler yaptırımlar uygulayarak devralma hükümlerine uyulmasını sağlayacaktır.
İlgili (WpÜG Teklif Yönetmeliğinde Değişiklik)
Son tarihin iş günlerine göre hesaplanması, devralma yasası kapsamındaki son tarihlerin standartlaştırılmasına hizmet etmektedir. Değişimle bağlantılı olarak yedi takvim gününden yedi iş gününe uzatma, raporlama ve yayın platformuna kayıt için gereken süreyi ve ilk kez bir başvuru yapıldığında Federal Ajans tarafından gerekli aktivasyonu da telafi etmektedir.
Madde 9 ile ilgili olarak (Menkul Kıymetler Kanununda Değişiklik
Prospektüs Yasası) 1 numaraya ilişkin
Bu, BörsG § 32’de yapılan değişikliğe bağlı olarak yapılan bir değişikliktir.
Yeniden madde 2
Madde 5(1)’e ilişkin açıklayıcı bilgi notuna atıfta bulunulmuştur.
Madde 10 ile ilgili olarak (Hisse Senetlerinin Değiştirilmesi
Exchange Act) 1 numara ile ilgili olarak
Listeleme amacıyla borsa yönetim şirketlerine ilişkin yeni düzenlemelerin eklenmesine yönelik sayımın düzeltilmesi.
Yeniden madde 2
Madde 5 No. 1’in açıklayıcı notuna atıfta bulunulmaktadır. Aynı zamanda, Menkul Kıymetler Borsası Kanunu’ndaki gizlilik yükümlülüklerinin değiştirilmesi, Federal Konsey’in BR-Drucks’taki yasama girişimini ele almaktadır. 89/22.
Yeniden madde 3 Yeniden
a noktası
Bu, editoryal bir hatanın düzeltilmesidir.
Yeniden b harfi
Yeni eklenen 2a paragrafı, ihraççının bir kredi kuruluşu, finansal hizmetler kuruluşu, menkul kıymetler kuruluşu veya 53. maddenin 1. paragrafının 1. cümlesi uyarınca faaliyet gösteren bir işletme ile birlikte zorunlu ortak başvurusunu sınırlama imkanı sağlamaktadır.
- Alman Bankacılık Kanunu’nun 53b maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi, 42. maddenin 1. fıkrası uyarınca ihraççılar için özel yükümlülükler içeren düzenlenmiş piyasanın alt alanlarına uygulanmaktadır. Bu şekilde borsalar, düzenlenmiş piyasanın alt alanlarındaki kabul koşullarını farklı şekilde düzenlemek için daha fazla esnekliğe sahip olurlar. Madde 42 paragraf 1 uyarınca düzenlenmiş piyasanın alt bölümleri için 1 uyarınca düzenlenmiş piyasanın özel yükümlülüklere sahip alt bölümleri için, ihraççı ve ortak başvuru sahibi par. 1 uyarınca ortak bir başvuru sahibi kabul için başvurmaya devam ederken, bu alt segmentin dışında, ihraççı tek başına menkul kıymetlerin düzenlenmiş piyasadaki bir borsada işlem görmesi için kabul başvurusunda bulunabilir. Bu şekilde, borsalar ihraççılar için kabulün daha düşük maliyetlerle mümkün olduğu segmentler oluşturabilir.
Yeniden madde 4
Bu, editoryal hataların temizlenmesidir.
Yeniden madde 5
Şirketlerin sermaye piyasasına erişimini kolaylaştırmaya hizmet eden halka açık bir limited şirketin özel bir yasal şekli için düzenlemeler getirilmiştir. Özel Amaçlı Devralma Şirketi (SPAC), halka arz yoluyla sermaye toplamak ve böylece halka arzdan önce belirlenmemiş olan borsaya kote olmayan bir şirketi devralmak ve böylece dolaylı olarak borsaya getirmek amacıyla kurulan, kendi faaliyet konusu olmayan bir paravan şirkettir. Dolayısıyla şirketin amacı yalnızca halka arzın hazırlanması ve bu şekilde nihai işlem yoluyla borsaya ulaşacak uygun bir şirketin aranmasıdır.
SPAC’ler, henüz halka arza hazır olmayan şirketleri satın alarak özel sermaye veya risk sermayesi finansmanı ile klasik halka arz arasındaki boşluğu doldurma potansiyeline sahiptir. Özellikle kotasyon sürecinin kısalması ve öngörülemeyen fiyat dalgalanmalarından daha bağımsız bir şekilde gerçekleşebilen fiyatlandırmada avantajlar görülmektedir.
Bir sermaye piyasası hukuku olgusu olarak SPAC’ler 1980’lerde ABD’de ortaya çıkmıştır ve orada yerleşik bir araçtır. Bununla birlikte, ABD’deki düzenleyici gereklilikler, SPAC piyasasının aşırı ısınması sırasında meydana gelen gelişmeler ışığında son zamanlarda önemli ölçüde sıkılaştırılmıştır.
Borsa Kanunu’ndaki düzenlemeler bu deneyimleri dikkate almakta ve anlamlı işlemlere olanak tanıyan bir yasal çerçeve oluştururken aynı zamanda uygun hissedar ve yatırımcı korumasını da güçlü bir şekilde gözetmektedir.
Geçmişte Almanya’da SPAC modeline yönelik bazı işlemlerin de gerçekleştiği unutulmamalıdır. Düzenleme, normal halka açık limited şirketten farklı olarak, borsa kotasyonu ve uygun bir hedef şirketin satın alınmasıyla bağlantılı özel bir yasal form yaratmaktadır. Şirketlerin Alman hukuku kapsamında bu tür bir işlemi gerçekleştirebilmelerine yönelik bu imkan, her şeyden önce girişimciler ve yatırımcılar için daha fazla yasal kesinlik sağlamaktadır.
Zu Abschnitt 4a (Börsenmantelaktiengesellschaft zum Zweck der Börsenzulassung)
Zu § 44 (Begriffsbestimmungen)
Bu hüküm SPAC halka açık limited şirketin tanımını (paragraf 1) ve diğer bazı temel terimleri içermektedir. Ayrıca, Anonim Şirketler Kanunu’ndaki gerekliliklerden öncelikli olan 45 ila 47b bölümlerinde düzenlenen özel gerekliliklerin uygulanabilmesi için yerine getirilmesi gereken ön koşulları düzenlemektedir.
Yeniden paragraf 1
Sektörde genellikle SPAC olarak adlandırılan model burada daha ayrıntılı olarak tanımlanmaktadır. Ancak, “Özel Amaçlı Devralma Şirketi” terimi ve kısaltması “SPAC”, Borsa Kanunu’nda yasal bir terim olarak uygun olmadığından, özel yasal form Börsenmantelaktiengesellschaft (BMAG) olarak anılacaktır.
GmbHG § 5a uyarınca haftungsbeschränkt Unternehmergesellschaft’a benzer şekilde, mevcut bir yasal form birkaç noktada değiştirilir ve şirketler hukuku kapsamında “Börsenmantel….
Yeniden paragraf 2
Ticari faaliyetin amacı, uygun bir hedef şirketin satın alınmasıdır. Satın alma işleminin tamamlanması veya bu hedef şirketin BMAG’a devredilmesi ile bu amaç ortadan kalkar. Bunun yerine, işin birincil amacı, satın alınan hedef şirketin ticari faaliyetlerinin devam ettirilmesidir. Bu devralma işlemi yasal olarak çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir (diğerlerinin yanı sıra, şirketin hisselerinin devralınması, şirketin tüm varlıklarının devralınması, karşılaştırınız § 179a para. 1 Alman Anonim Şirketler Kanunu, dönüşümler). Bu amaçla, kanun “hedef işlem” genel terimini tanımlamaktadır.
Yeniden paragraf 3
BMAG için öngörülen hükümler, halka açılmayı ve kotasyon izahnamesinde açıklanan profile uyan bir şirketin satın alınmasını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Hedef işlemin tamamlanmasının ardından, bu düzenlemelerin gerekçesi ortadan kalkmaktadır. Ayrıca, bir BMAG’nin hedef işlem gerçekleşmeden uzun bir süre borsada işlem görmesi, yatırımcıların korunması açısından ne makul ne de uygundur. Bu doğrultuda, 4. paragraf BMAG’nin hukuki yapısının ana sözleşmede zamanla sınırlandırılmasını ve şirkete bir miktar hareket alanı bırakılmasını öngörmektedir. Bu nedenle, süre sınırının tam olarak belirlenmesi AG’nin ana sözleşmesindeki düzenlemeye bırakılmıştır. Ancak azami süre dört yılı geçmemelidir. Buna ek olarak, ana sözleşmenin yasa koyucusu, daha önce daha kısa belirlenmişse süreyi uzatma imkanına sahiptir. Bu durumda, bir seferde en fazla 12 ay süreyle uzatma yapılabilir.
Yeniden paragraf 4
Yasal kesinlik ve hissedarların ve yatırımcıların korunmasının garanti altına alınmasıyla ilgili olarak, 4. paragraf BMAG için geçerli olan özel gerekliliklerin yalnızca yukarıda belirtilen ön koşulların kümülatif olarak karşılanması halinde geçerli olacağını öngörmektedir. Bu, özellikle BMAG son ekinin kullanımını ve hisselerin düzenlenmiş piyasada işlem görmeye kabul edilmesini içerir. Üçüncü bir gereklilik olarak, ana sözleşme sanal bir genel kurul toplantısı yapma imkanı sağlamalıdır. Bu gereklilik, hedef işlemin uygulanmasına yönelik gerekliliklerin, özellikle 47. bölüm uyarınca teklif verme hakkı ile ilgili olarak daha kolay uygulanabilmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
Yeniden paragraf 5
Unternehmergesellschaft haftungsbeschränkt’e benzer şekilde, şirketler hukukunun bilgilendirme işlevi ve trafiğin korunması açısından, şirketin adının bu yasal yapının özel niteliklerine atıfta bulunan bir ek içermesi gereklidir.
Yeniden paragraf 6
“Başlatıcı” terimi, SPAC’larda bazen sponsor olarak da adlandırılan kişileri ifade eder. Bu kişiler sermayenin artırılmasında ve satın alınacak şirketin profilinin geliştirilmesinde aktif rol oynarlar. Bu kişiler § 28 AktG anlamında kurucular ile aynı değildir. anlamında kurucu olmayan yönetim kurulu üyeleri
Buna göre, Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 28. maddesi uyarınca inisiyatif sahibi olan kişiler, hisse veya opsiyon sahibi olmaları halinde de inisiyatif sahibi olarak kabul edilecektir. Hükümler ayrıca bu kişiler için bazı özel gereklilikleri de düzenlemektedir. Tanımlama gereklidir çünkü aşağıdaki hükümler bu gruptaki kişiler için bazı özel gereklilikler ortaya koymaktadır. Bu gerekliliklerin saman adamlar, mütevelliler ve diğer yapılar aracılığıyla atlatılmamasını sağlamak için, WpHG’nin 34 (1) maddesi uyarınca oy haklarının atfedilmesine ilişkin gereklilikler buna göre uygulanır.
Yeniden paragraf 7
Prensip olarak, borsada işlem gören şirket, Alman Limited Şirketler Kanunu’nun 5a maddesinde aksi belirtilmedikçe, Alman Limited Şirketler Kanunu’nun genel hükümlerinin uygulandığı Unternehmergesellschaft haftungsbe- schränkt’e benzer şekilde, Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun uygulandığı halka açık bir limited şirket olarak kabul edilecektir.
Yalnızca bu bölümden farklı hükümler çıktığı ölçüde, bunlar, BMAG’nin yasal şekli için 5. alt bölümde daha ayrıntılı olarak düzenlenen ön koşulların karşılanması halinde Anonim Şirketler Yasası’na göre öncelikli olacaktır.
Yeniden § 45 (Katkı; kullanım anlaşması)
- paragraf ve 2. paragraf hakkında
Uygulamada, SPAC’lerde yatırımcılar tarafından toplanan sermaye genellikle bir emanet hesabına yatırılır ve yalnızca hissedarların kararıyla serbest bırakılabilir. Yatırımcının korunması amacıyla, bir SPAC’ın yönetiminin emanet hesabına erişimi olmamalıdır. Bu, hissedarlar tarafından ödenen fonların hedef işlemin finansmanı amacıyla kullanılmasını sağlamaya ve böylece BMAG hissedarlarını korumaya hizmet eder. Paragraf 2, yediemin için ilgili görevleri öngörmekte ve bu hükmün anlamı dahilinde kimlerin yediemin işlevini yerine getirebileceğini belirtmektedir. Yalnızca Alman Bankacılık Yasası’nın 1 (1). maddesi anlamında no-taries veya kredi kuruluşları bu gerekliliklere tam olarak uyabilecektir.
Yeniden paragraf 3
Yönetim kurulunun katkı yükümlülüğüne ilişkin ödemelere erişiminin olmaması gerekliliği, katkı yükümlülüğüne ilişkin ödemelerin yönetim kurulunun serbest tasarrufunda olması gereken sermaye artırımı gereklilikleriyle potansiyel olarak çelişmektedir (AktG madde 36 (2), madde 37 (1) cümle 2, varsa).
ile bağlantılı olarak. § Bölüm 188 (2) cümle 1 AktG)
Bu nedenle, BMAG’de açıklanan yaklaşımın bu gerekliliklerle çelişmediği açıklığa kavuşturulmuştur.
Yeniden § 46 (Genel kurulun yetkisi)
Yeniden paragraf 1
Hedef işlem, BMAG’nin konusunun merkezinde yer almaktadır. Hedef işlemin sadece ekonomik değil aynı zamanda hukuki etkileri de vardır. Hedef işlemin tamamlanmasıyla BMAG’nin özel hukuki yapısı, başka hiçbir özelliği olmayan bir anonim şirkete dönüşür. Bu nedenle, genel ilkeler ve hissedarların korunması ve Federal Yüksek Mahkeme’nin genel kurulun yazılı olmayan yetkilerine ilişkin içtihadı göz önüne alındığında, hedef işlemin genel kurulun onayını gerektirmesi mantıklıdır.
Hedef işlemin dönüşüm yoluyla gerçekleştirilmesi halinde, bir karar alınması gerekliliği ve ilgili bilgi ve raporlama yükümlülükleri Dönüşüm Yasası’nın ilgili hükümlerinden kaynaklanmaktadır (diğerlerinin yanı sıra §§ 13, 62, 65 Dönüşüm Yasası). Bu nedenle, dönüşüm yoluyla gerçekleştirilen hedef işlemler (örneğin, özümseme amacıyla birleşme) düzenlemenin dışında tutulmuştur.
AktG § 179a’da yer alan ve tüm varlıkların devredilmesi durumunda bir karar alınması gerekliliğine ilişkin hüküm yalnızca devralan şirketi ilgilendirmektedir. Ancak BMAG devralan şirkettir. BMAG’ın hissedarları bilgi, açıklama ve belgelendirme konusunda benzer bir menfaate sahiptir. Bu nedenle, AktG’nin 179a (2) maddesinin ilgili hükümlerinin uygulanması ve buna göre sözleşmenin denetime hazır hale getirilmesi gerekmektedir. Alman Dönüşüm Yasası (Umwandlungsgesetz) hükümleri, şirketi bir bütün olarak etkileyen önemli sözleşmeler söz konusu olduğunda, korunmaya değer bilgilere olan ilginin yalnızca inceleme olasılığının ötesine geçmediğini, aynı zamanda yönetim tarafından bir açıklamanın da belirtildiğini göstermektedir. Bu nedenle, UmwG § 8, yönetim kurulunun, hissedarlar üzerindeki etkileri özel olarak dikkate alarak birleşme sözleşmesinin içeriği hakkında bir rapor sunmasını gerektirmektedir.
Burada da hissedarların bilgilendirmeye özel bir ilgisi vardır. Hissedarlar oylarıyla şirketin hedef şirketin işlerini devralmasına ya da 47. madde uyarınca teklif verme haklarını kullanmayı tercih edip etmediklerine karar verirler. Bunu yaparken, ellerinde ne Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin 14 Haziran 2017 tarihli ve 2017/1129 sayılı, menkul kıymetlerin halka arz edilmesi veya düzenlenmiş bir piyasada işlem görmeye kabul edilmesi halinde yayımlanacak izahnameye ilişkin ve 2003/71/EC sayılı Direktifi yürürlükten kaldıran Yönetmeliği (AB) uyarınca bir kotasyon izahnamesi ne de WpÜG uyarınca halka arzlar için gerekli olan bir teklif belgesi vardır. Bu nedenle Kanun, UmwG § 8’e benzer şekilde, BMAG yönetim kurulunun hedef işlemin, bunun dayandığı sözleşmenin ve hedef şirkete vaat edilen bedelin yeterliliğinin yasal ve ekonomik olarak açıklandığı ve gerekçelendirildiği yazılı bir rapor sunması gerektiğini öngörmektedir. Hedef işlemin BMAG’nin kotasyon izahnamesinde belirtilen kriterlere uyan bir şirketle ilgili olması, yatırımcıların korunması ve SPAC modeline duyulan güven açısından özellikle önemlidir. Bu nedenle, bu hususun özellikle açıklanması gerekmektedir.
UmwG’nin 8. maddesinin 2. fıkrasının 4. cümlesinde de düzenlendiği üzere, hissedarların bilgi edinme hakkı, yayınlanmasının ilgili tüzel kişilerden biri veya bağlı bir şirket için kayda değer olmayan bir zarara yol açması muhtemel olan olguların gizliliğine ilişkin şirketin meşru menfaati ile sınırlıdır.
Madde 47 (1)’de öngörülen hissedarların hisse senetlerini teklif etme hakkı, genel kurul tutanağına itirazda bulunulmasının hisse senetlerini teklif etme hakkının ileri sürülmesi için bir ön koşul olması gibi özel bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle kanun, bu durumun genel kurulun toplanması sırasında açıkça ve ayrıca belirtilmesini öngörmektedir.
Devralma işlemi için bu onay gerekliliğine ek olarak, genel kurul aynı anda şirket ana sözleşmesindeki şirket amacını uygun bir çoğunlukla değiştirmelidir. Bu nedenle işlem, şirketin amacında ek bir değişiklik yapılmasını ve dolayısıyla ana sözleşmenin değiştirilmesi için genel kurulun dörtte üç çoğunlukla onaylanmasını gerektirir.
Yeniden paragraf 2
Bu hüküm, § 47 uyarınca paylarını teklif etme hakkını kullanmayı düşünen pay sahiplerinin kayıt üzerinde itirazda bulunabilmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Metin formu için, § 126b uyarınca forma uygunluk gerekli ve yeterlidir.
Bu gereklilik, Madde 44 (4) no. 3’e göre, şirket ana sözleşmesi AktG’nin 118a maddesi uyarınca sanal bir genel kurul toplantısı yapılabilmesini sağlamalıdır. Sanal bir genel kurul durumunda, hissedarlar fiziksel olarak hazır bulunmasalar bile tutanaklara itiraz edebilir ve böylece hisse senedi teklif etme hakkını kullanma olasılığını korurlar. Bununla birlikte, yönetim kurulu bu imkandan yararlanmasa bile (örneğin daha küçük bir hissedar grubu söz konusu olduğunda), 2. paragraftaki hüküm hissedarların teklif haklarını kullanabilmelerini sağlar.
Yeniden paragraf 3
Yapısal değişikliklere ilişkin yasal gereklilikler ve Federal Adalet Divanı’nın (BGH) yazılı olmayan genel kurul yetkilerine ilişkin ilkeleri uyarınca, yasa, genel kurulda temsil edilen sermayenin dörtte üçünün nitelikli çoğunluğunu öngörmektedir. Muhalif hissedarların, BMAG’ın katkı payının geri ödenmesi karşılığında hisseleri devralmak zorunda olduğu bir ihale hakkına sahip olması nedeniyle, bu nisap aynı zamanda bu talebin ileri sürülmesinden kaynaklanan şirket varlıklarından fon çıkışının sınırlandırılmasına da yardımcı olmaktadır.
İnisiyatörler (44(6) maddesinde tanımlanan) sadece bir SPAC’ın oluşumunu başlatmakla kalmaz, aynı zamanda devralınacak şirketin profilini belirler ve – yönetimin üyeleri olarak – devralınacak şirkete ilişkin seçim kararını da verirler. Ayrıca, satın almanın mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesinde özel bir ekonomik çıkarları vardır. Bu çerçevede, uluslararası uygulamada, hedef işleme ilişkin kararda inisiyatif sahiplerinin oy hakkı bulunmaması yaygındır.
Bu kararda sadece diğer hissedarların oy hakkına sahip olması uygundur. Bu nedenle, paragraf 3, açıklanan uluslararası uygulamaya uygun olarak, bölüm 45(3) anlamında başlatıcıların oy hakkı olmadığını öngörmektedir.
- maddeye ilişkin olarak (Hissedarların teklif verme hakkı; katkı paylarının iadesinin kabul edilebilirliği)
Yeniden paragraf 1
Hissedarların korunması ve yatırımcıların bir SPAC modelinde hisselere abone olma istekliliği için, belirli bir hedef işlemi kabul etmeyen hissedarların katkılarını prensipte geri almaları esastır.
Bu, hissedarların katkı yükümlülüğü temelinde şirkete ödedikleri parayı – ödenen herhangi bir prim de dahil olmak üzere (agio olarak adlandırılır) – hisselerin yeniden devri karşılığında geri alabilmeleri yoluyla sağlanmalıdır. Uluslararası uygulamada, bu tür bir ihale hakkı SPAC işlemlerinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Buna göre, 1. paragraf bu tür bir teklif hakkını düzenlemektedir. Hissedarın hedef işlem lehine oy kullanması halinde teklif hakkının ileri sürülmesi çelişkili olacağından, yalnızca hedef işleme karşı oy kullanan ve itirazını genel kurulda kayıt altına aldıran hissedarların bunu yapma hakkı vardır. Her zaman olduğu gibi, itirazın bir vekil tarafından yapılması da mümkündür. Bu, hazır bulunulan bir AGM yoluyla da yapılabilir, böylece bunun mutlaka sanal bir AGM olması gerekmez. Bu konudaki hüküm
- Madde 46 (2), şirketin hissedarlara bir temsilci sağlamasını temin eder. Yeniden paragraf 2
Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun 71. maddesinin 1. fıkrasının 8 numaralı bendi uyarınca
kendi hisselerinin iktisabı sermayenin onda biri ile sınırlıdır. Bu sınır, 1. paragrafta düzenlenen ihale hakkının uygulanabilirliği için çok dardır. Bu nedenle, 2. paragraf üst sınırın sermayenin onda biri değil, yüzde 30’u olmasını öngörmektedir. Bu durum yasal bir tazminat hakkının kullanılmasına ilişkin olduğundan, bu hüküm 2017/1132 sayılı AB Direktifinin 60. Maddesi ile uyumludur.
Yeniden paragraf 3
Burada, gizli ayni katkılar ve ileri geri ödeme olarak adlandırılan içtihat hukukunun gereklilikleri de dahil olmak üzere, sermayenin artırılması ve sürdürülmesine ilişkin gerekliliklerin, hissedarların ihale hakkı kapsamındaki taleplerinin yerine getirilmesini engellemediği açıklığa kavuşturulmaktadır.
Re § 47a (Hisse Senedi Opsiyonları)
SPAC’ler söz konusu olduğunda, özellikle bağımsız varantlar olarak adlandırılan abonelik haklarının ihracı, özellikle başlatıcıların bir hedef işlemi başarılı bir şekilde gerçekleştirmeleri için bir teşvik olarak uluslararası uygulamada yaygındır. Yönetmelik, bu tür opsiyon haklarının ihracına BMAG’de de izin verilebileceğini, ancak AktG’nin 9 (1) maddesinin sınırlarına uyulması gerektiğini açıklığa kavuşturmaktadır.
Paragraf 2’nin hükmü, BMAG’de opsiyon haklarının ilk kullanımına kadar en az dört yıllık zorunlu bekleme süresinin, 193. maddede öngörüldüğü gibi
(2) no. 4 AktG, geçerli değildir. Bu bekleme süresi, hedef işlemin hızlı bir şekilde uygulanmasına yönelik olan BMAG’daki süreç konseptine uymamaktadır.
- 47b (Borsa Yönetim Şirketinin Feshi; Fesih; Tasfiye) ile ilgili olarak
Yeniden paragraf 1
Burada, Bölüm 45(3) uyarınca bir BMAG’nin yasal biçiminde oluşturulmasına ilişkin sürenin sona ermesinin sonuçları düzenlenmektedir. Bu süre içerisinde herhangi bir hedef işlem gerçekleştirilmemişse, sürenin sona ermesinin zorunlu bir fesih nedeni olduğu ve böylece şirketin tasfiyesinin başlatılacağı açıklığa kavuşturulmuştur. Ayrıca, sürenin sona ermesinin de § 39 (1) uyarınca kotasyonun iptali için bir neden teşkil ettiği düzenlenmiştir. İptal, § 39 (1) uyarınca kabul kurulunun takdirinde olduğundan, bu, kabulün zorunlu olarak iptal edildiği veya iptal edilmesi gerektiği anlamına gelmez, ancak kabul kurulunun bu durumda kabulü iptal etme seçeneğine sahip olduğunu açıklığa kavuşturur.
Bir hedef işlem gerçekleştirilmiş ve 47(1) maddesi uyarınca hissedarların teklif verme hakkı yerine getirilmişse, BMAG özel iş amacının hedefine ulaşmıştır. Buna göre, BMAG için bu özel amaca yönelik özel gerekliliklere artık gerek yoktur.
Buna göre, bu konstelasyonda, sürenin sona ermesi, şirketin Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 1. bölümü anlamında sıradan bir halka açık limited şirket olarak devam etmesine neden olur ve Borsa Kanunu’nun bu bölümünde düzenlenen özel özellikler artık geçerli değildir. Unternehmergesellschaft haftungsbeschränkt’e benzer şekilde, bu geçiş Dönüşüm Yasası anlamında bir yasal biçim değişikliği değildir.
Bu, hedef işlemin uygulanması sırasında işin amacının değiştirilmesinden ayırt edilmelidir. Ana sözleşmedeki ilgili değişiklik, prensip olarak hedef işleme ilişkin kararla birlikte yapılmalıdır. Bu, AktG’nin genel hükümlerinden kaynaklanmaktadır.
Yeniden paragraf 2
Bu hüküm, § 44 (3) uyarınca sürenin sona ermesinden önce bile, AktG § 179 (1) uyarınca ana sözleşmenin oy çokluğuyla değiştirilerek BMAG’ın yasal yapısının terk edilmesine ve şirketin adi bir anonim şirket olarak devam etmesine karar verme olasılığını doğurmaktadır. İhale hakkının sunulması da dahil olmak üzere hedef işlem gerçekleştirildiği sürece, böyle bir devam da mantıklıdır.
Hissedarların çoğunluğu şirketin devam etmesini istiyorsa, başka bir hedef işlem aranmayacaksa veya Madde 44 (3) uyarınca azami sürenin sona ermesi yakınsa, ana sözleşmenin BMAG’ye özgü özel değişiklikler olmaksızın bir anonim şirket şeklinde devam etmesi için oy çokluğuyla değiştirilmesine de karar verilebilir. Ancak, bu durumda kotasyon nedeni ortadan kalktığı için, bu kararla bağlantılı olarak § 39 (3) uyarınca düzenlenmiş piyasada işlem görmeye kabulün iptali için bir başvuru yapılmalıdır. Bu tür bir borsa kotundan çıkarma için 39 (3) maddesi hükümlerinin ilgili uygulaması, özellikle, hissedarlara bir halka arzı da içerir; bunun bedeli, hisselerin oluşum sırasındaki ihraç fiyatından (artı herhangi bir prim) daha az olamaz. Bu, hissedarların yeterli düzeyde korunmasını sağlar.
Yeniden paragraf 3
Bir BMAG herhangi bir operasyonel iş yürütmez ve bu nedenle tipik olarak nispeten küçük talepleri olan az sayıda alacaklıya sahiptir. Öte yandan, hissedarlar varlıkların mümkün olan en kısa sürede dağıtılmasında menfaat sahibidir.
Bu nedenle, bu yapıda AktG’nin 272 (1) maddesinde öngörülen zorunlu bloke yılı için bir neden yoktur. Sapma gösteren bir düzenleme uygun görünmektedir. Bölüm 272 (1) AktG’den sapma olarak, varlıkların dağıtımı, alacaklılara çağrının ilan edilmesinden sonra en az iki ay geçtikten sonra gerçekleştirilebilir.
İlgili (Yatırım Yasası Değişikliği)
Maddeye ilişkin açıklayıcı nota atıfta bulunulmuştur
5 numara 1. Bu konuda
(Değişiklik)
Alman Anonim Şirketler Yasası
Re No. 1 (AktG Bölüm 10’un Değiştirilmesi)
Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 10. Bölümünde yapılan değişiklik, Alman hukukunu elektronik hisselere, yani Bölüm 12 eWpG uyarınca merkezi bir sicile veya Bölüm 16 eWpG uyarınca bir kripto menkul kıymet siciline kaydedilen elektronik nama yazılı hisselere ve Bölüm 12 eWpG uyarınca merkezi bir sicile kaydedilen elektronik hamiline yazılı hisselere açmaktadır (aşağıdaki Bölüm 10 (1) AktG’de yapılan değişikliğin gerekçesine bakınız).
Gelecekte, halka açık limited şirketler, hisselerini geleneksel sertifikalı hisse senedi biçiminde veya Elektronik Menkul Kıymetler Yasası anlamında elektronik hisse senedi olarak ihraç etme seçeneğine sahip olacaklardır. Elektronik hisseler, geleneksel hisselerden yalnızca sertifikalı olmamaları, bunun yerine bir elektronik menkul kıymetler siciline girilmeleri bakımından farklılık gösterir. Bölüm 12 eWpG uyarınca bir merkezi sicile kayıt, merkezi sicil hisselerini oluşturur (bkz. Bölüm 4 alt bölüm 2 eWpG’deki tanım) ve Bölüm 16 eWpG uyarınca bir kripto menkul kıymet siciline kayıt, kripto hisselerini oluşturur (bkz. Bölüm 4 alt bölüm 3 eWpG’deki tanım).
Bu nedenle yeni elektronik hisseler ayrı bir hisse türü oluşturmayacaktır. Uygulamadaki bir fark, farklı piyasalarda veya yalnızca farklı platformlarda işlem görmeleri olabilir. Ancak şirket ile hissedar arasındaki ilişki değişmeyecektir.
Yeniden mektup a
Elektronik hamiline yazılı paylara yalnızca merkezi kayıt payları olarak izin verilecektir. Buna karşılık, elektronik nama yazılı payların hem merkezi kayıt payları hem de kripto payları olarak çıkarılmasına izin verilecektir. Bu, son yıllarda nama yazılı hisselerin uluslararası alanda hisse ihracının baskın modeli haline geldiği gelişmeyi dikkate almaktadır.
Blok zinciri teknolojisi veya benzer teknolojiler vasıtasıyla ihraç edilen hamiline yazılı hisseler için bir açılım, hızlı bir şekilde çözülemeyecek karmaşık sorunları beraberinde getirecektir.
Bir yandan, kripto hamiline yazılı hisseler söz konusu olduğunda kara para aklamanın izlenmesi çok daha zor olacaktır. Sertifikalı hamiline yazılı hisseler söz konusu olduğunda, Almanya’da yaygın olan hamiline yazılı hisselerin gerçek sahibinin belirlenmesinin zor olduğu yönünde zaman zaman uluslararası alanda dile getirilen eleştirilere, Almanya’da hamiline yazılı hisselerin denetlenen aracılar tarafından yönetilen menkul kıymet hesaplarına herhangi bir kayıt yapılmaksızın kaydedilmesi gerektiği gerçeğiyle karşılık verilebilir. Bununla birlikte, blok zinciri teknolojisi veya benzer teknolojiler kullanılarak tutulan bir kripto menkul kıymet siciline girilen kripto hisseleri söz konusu olduğunda, hisselerin tutulması ve elden çıkarılması için artık aracılara gerek yoktur. Kripto menkul kıymetler siciline girişlerin ve transferlerin başlatılabileceği “özel anahtar” olarak adlandırılan bir anahtarın kime verildiği neredeyse hiç kontrol edilemez.
Öte yandan, şimdiye kadar sadece teorik olarak tartışılan, ancak henüz pratikte test edilmemiş karmaşık şirket hukuku sorunları vardır. Bunun için yasal çerçeve koşullarının yaratılması gerekecektir, ancak şu ana kadar blok zinciri teknolojisinin böyle bir kullanımı için herhangi bir ampirik değer mevcut değildir.
Özellikle şirketler ve hissedarlar arasındaki iletişim ve temettülerin hissedarlara dağıtımı blok zinciri teknolojisi yardımıyla gerçekleşecektir. Sermaye ile ilgili bilgilerin değiş tokuş edilebileceği ve oy haklarının kullanılabileceği yasal ve fiili bir altyapının oluşturulması gerekecektir.
Ancak, olası verimlilik kazanımları önemli risklerle dengelenmektedir. İletişim süreçleri büyük ölçüde anonim olacaktır ve yararlanıcıların – yani temettü alıcılarının – ihraççı tarafından otomatik olarak bilinmesi gerekmeyecektir. Bu durum muhtemelen kara para aklama ile mücadelede başka bir soruna yol açabilir. Buna ek olarak, blok zinciri prosedürlerine ek olarak, bir ihraççının aracıların yardımıyla geleneksel yöntemlerle üyelik haklarını da kullanması durumunda verimlilik kazanımları tamamen kaybolacaktır. Bu durumda, idarede mükerrer yapıların kurulması gerekecek ve bu da prosedürleri basitleştirmek yerine karmaşıklaştıracaktır.
Bu nedenle, kripto menkul kıymet sicilleri yalnızca nama yazılı paylar için açılırken, hamiline yazılı payların elektronik olarak ihracı yalnızca merkezi bir sicilde mümkündür.
Nama yazılı hisseler söz konusu olduğunda, intifa hakkı sahibi düzenli olarak pay defterinden elde edilir, bu nedenle kripto nama yazılı hisselerin aracılar tarafından yönetilen saklama hesaplarına kaydedilmesi gerekmemesi kara para aklamanın izlenmesi açısından sorun teşkil etmez.
Buna ek olarak, burada ihraççıların pay sahipleri ile pay defteri aracılığıyla doğrudan temasının sürdürülmesi sağlanacaktır ki bu da kara para aklama ile mücadelenin yanı sıra kurumsal stratejinin daha da geliştirilmesi için de önemli olabilir.
Re çift harf bb Re
B harfi
AktG’nin yeni 10. maddesinin 6. fıkrasına göre, kripto hisseleri lehine karar ana sözleşmede verilmelidir. Bu süreçte menkul kıymetleştirme hariç tutulmalıdır.
“Nama yazılı hisseler” ifadesi teknolojik açıdan tarafsız bir tanımlamadır ve hissedarın menkul kıymet üzerinde yazılı olarak adlandırılmasını gerektirmez. Standardın koruyucu amacı da zorunlu bir yazılı form gerektirmemektedir. Nama yazılı payın karakteristik özelliği, şirketin pay sahibinin kimliği hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Bu, yazılı bir hisse senedinde olduğu gibi karşılaştırılabilir bir şekilde sicile bir kayıtla gerçekleştirilebildiğinden, bu koruyucu amaç yerine getirilmektedir. Bu mekanizma aynı zamanda kolektif güvenli saklama yoluyla elektronik ticaretin de temelini oluşturur. Burada da hissedar senet üzerinde yazılı olarak belirtilmemekte, sadece boş ciro yoluyla dolaylı olarak belirtilmektedir.
Yeniden madde 2 (bölümün değiştirilmesi
12) Yeniden mektup a
Standardın değişen içeriği nedeniyle başlığın da uyarlanması gerekmektedir.
Yeniden b harfi
Bu, c harfi altında yer alan önceki 2. paragrafın yürürlükten kaldırılmasına bağlı olarak yapılan bir değişikliktir.
Yeniden c harfi
Sermayedeki paydan daha fazla oy hakkı veren çoklu oy hakları, Alman anonim şirketler hukukunda yeniden mümkün kılınacaktır. İşletmelerde Kontrol ve Şeffaflık Yasası’nın (Kon- TraG, BGBl. I 1998 s. 786) 1 Mayıs 1998’de yürürlüğe girmesinden bu yana, çoklu oy hakları AktG’nin 12 (2) maddesi uyarınca kabul edilemez. Alman Anonim Şirketler Kanunu’nda 1965 yılında yapılan reformdan sonra – çok sınırlı bir biçimde de olsa – var olan onaylı çoklu oy hakkına sahip hisse senedi çıkarma imkanı kaldırılmıştır. Aynı zamanda, mevcut çoklu oy haklarının, genel kurulun daha önce bunların kaldırılmasına veya devamına karar vermemiş olması halinde, 1 Haziran 2003 itibariyle sona ermesi emredildi (Alman Anonim Şirketler Yasası’na Giriş Yasası’nın (EGAktG) 5. Maddesi). KonTraG’ın ilan edilen amacı, sermaye piyasasının beklentilerine uygun olarak oy haklarının etkisi ile hisse sahipliği arasında bir uyum sağlamak (“bir hisse – bir oy”) ve sahiplerin kontrolünü güçlendirmekti (bkz. Bundestag basılı belgesi 13/9712, s. 12).
Birden fazla oy hakkının artıları ve eksileri daha sonra hukuk politikası tartışmalarında dikkat çekmiştir. Başlangıçta, çoklu oy hakkının kaldırılması
Federal Anayasa Mahkemesi, borsaya kote olmayan halka açık limited şirketler için çok oylu hisse senedi olasılığını da sorgulamıştır. Bu durumda, sermaye piyasasına zarar verme tehlikesi yoktu, bu nedenle daha düşük şartlar getirilecek ve şirketlere daha fazla tasarım özgürlüğü verilebilecekti (bkz. Bayer, Gutachten für den 67. Deutschen Juristentag, E 109; Habersack, AG 2009, 1, 10 f; Hüffer/Koch, AktG, 16. baskı 2022, § 12 marginal no. 8). Daha da ileri gidilerek, “makul bir şekilde yapılandırılmış çoklu oy hakları” da halka arz amacıyla öz sermaye edinimi için bir avantaj olarak görülmüştür (Bayer /Hoffmann, AG 2008, R 464, R 466). Kuruculara çoklu oy hakları yoluyla iş stratejisi üzerinde belirli bir derecede güç ve etki garanti edilirse, sermaye piyasası yoluyla öz sermaye edinme isteği artacaktır.
Halihazırda, özellikle yeni kurulan ve büyümekte olan şirketler alanındaki kurumsal uygulamalar, giderek artan bir şekilde çok oylu hisselere ihtiyaç duyulduğunu iddia etmektedir. Şirketler büyümek için öz sermayeye ihtiyaç duymakta, ancak özellikle belirli bir know-how’a sahip yenilikçi iş modelleri söz konusu olduğunda, kurucular ve fikir sağlayıcılar şirketin stratejik yönü üzerindeki etki ve kontrollerinden vazgeçmek zorunda kalacakları için halka açılma konusunda isteksiz davranmaktadırlar. Buna karşın, diğer yasal sistemler, kurucuların önemli miktarda öz sermaye topladıktan sonra bile şirket üzerindeki stratejik kontrolü elinde tuttuğu ve uzun vadeli bir perspektifle yönetebildiği çoklu oy haklarına izin vermektedir. Sonuç olarak, Almanya için rekabetçi ve lokasyonel bir dezavantaj söz konusudur ve bu da büyüme şirketlerinin ya yatırım sermayesinden ve dolayısıyla inovasyon ve büyüme fırsatlarından yoksun kalmasına ya da yabancı yasal formlar veya yabancı listelemeler yolunu seçmesine yol açmaktadır (bkz. DAI, Foreign Listings of BioNTech, CureVac & Co., 2021, s. 10, 38 f.; Deutsche Börse Group, Strategies for Sustainable Financing of Germany’s Future, 2021, s. 39 ff). Aynı zamanda, yatırımcılar yatırım fırsatlarını kaçırıyordu.
Bu nedenle, birden fazla oy hakkı şeklinde de oy hakkı farklılaştırmalarına izin verilmesinin ana sözleşmeye bırakılması talep edilmektedir. Anonim şirketler hukuku kapsamında izin verilen oy hakkı olmayan imtiyazlı hisse senedi ihracı, kapalı finansman turlarında bile genellikle bir alternatif değildir. Yatırımcılar, etki yaratma ve – halka arzdan sonra olası bir çıkış için de – oy hakkına sahip hisseler talep etmektedir (O- xera/Kaserer, Wie können Börsengänge für Start-ups in Deutschland erleichtert werden? Uluslararası Karşılaştırma ve Eylem Önerileri, 2021, s. 22).
Yurtdışındaki deneyimler, sermaye piyasalarının çoklu oy haklarını temelde reddetmediğini ve borsada menkul kıymetlerin ilk halka arzı durumunda sermaye yatırımı ile oy hakları arasında genel bir korelasyon beklentisinin artık varsayılamayacağını göstermektedir (bkz. örneğin Cremers/Lauterbach/Pajuste, ECGI Çalışma Belgesi No 550/2018, Ağustos 2022). İsveç gibi bazı ülkeler, çoklu oy hakkına sahip hisseler konusunda uzun bir geleneğe sahiptir. ABD’de, otomatik olarak daha düşük bir değerlemeye yol açmadan, çoklu oy hakkına sahip hisselerle halka arzların (özellikle yeni kurulan ve teknoloji sektöründeki şirketlerin) sayısının arttığı görülmektedir (Cremers/Lauter- bach/Pajuste, a.g.e.; Oxera/Kaserer, a.g.e., s. 20 f.; KOBİ’lere ilişkin Teknik Uzman Paydaş Grubu Nihai Raporu “KOBİ’ler için AB Sermaye Piyasalarının Güçlendirilmesi”, s. 33).
Düzenleyici alanda da uluslararası bir karşılaştırma, artan bir esnekleşme olduğunu göstermektedir. AB de dahil olmak üzere birçok ülke yakın zamanda borsa düzenlemelerini gevşetmiş veya şirketler hukuku kapsamında çoklu oy hakkına sahip hisselere izin vermiştir. AB düzeyinde de bir değişim yaşanmaktadır: Avrupa Komisyonu 7 Aralık 2022 tarihinde bir “Kotasyon Yasası” taslağı kabul etmiştir. Kotasyon Yasası’nın amacı, AB’deki şirketler için kamu sermaye piyasalarını daha cazip hale getirmek ve KOBİ’lerin sermayeye erişimini kolaylaştırmaktır. Paket, hisselerinin KOBİ büyüme piyasasında işlem görmesi için başvuran şirketlerin çoklu oy hakkına sahip hisse yapılarına ilişkin bir Direktif teklifini de içermektedir (COM(2022) 761 final). Teklifin arka planında, şirketlerin büyüme arayışında olduğu gözlemi yer almaktadır
Ancak özellikle KOBİ’lerin ve yeni kurulan şirketlerin kurucuları, şirket üzerindeki kontrollerini kaybetme korkusuyla halka açılmaktan kaçınmaktadır. Bu çerçevede, çoklu oy hakkı şirketin kontrolünü elde tutmak için etkili bir mekanizmadır. Buna ek olarak, azınlık hissedarları ve şirketin çıkarları için koruma mekanizmalarının sağlanması gerekecektir ki taslak direktif bunu kısmen zorunlu kısmen de isteğe bağlı hale getirmektedir. Taslak direktifin kapsamı, bir KOBİ büyüme pazarına kabul edilmek isteyen halka açık limited şirketlerle sınırlıdır ve bu alanda çoklu oy paylarına izin vermek için asgari bir uyumlaştırmayı amaçlamaktadır.
Alman borsa kanunu çoklu oy hakkına sahip hisselerin kabulünü yasaklamamaktadır, dolayısıyla yabancı şirketlerin çoklu oy hakkına sahip hisseleri halihazırda burada sermaye piyasasında işlem görebilmektedir. İnovasyonu güçlendirmek ve sermaye piyasası yoluyla öz sermaye edinimine teşvik sağlamak için, yukarıda açıklanan gelişmeler ve değişen ihtiyaç ve beklentiler Alman anonim şirketler hukukuna da dahil edilmeli ve şirketler hukuku kapsamında sadece halka açık limited şirketler için değil, aynı zamanda SE’ler (Avrupa şirketi (SE) Statüsüne ilişkin 8 Ekim 2001 tarihli ve 2157/2001 sayılı Tüzüğün (EC) 10. Maddesi (OJ I 294 s. 1)) ve hisselerle sınırlı ortaklık (KGaA, bölüm 278 (3) AktG) için de çoklu oy hakkına izin verilmelidir.
Bu amaçla, öncelikle Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 12 (2) maddesindeki temel yasak kaldırılmalıdır. Ancak bu tek başına yapılmamalı, çoklu oy hakkına sahip hisselerin yeniden yetkilendirilmesi, yatırımcıların ve azınlıkların korunmasına ilişkin AktG-E bölüm 134 (2)’deki somut gerekliliklerle desteklenmelidir, böylece özellikle yatırımcıların, çoklu oy hakkına sahip olmayan hissedarların ve sermaye piyasalarının korunması garanti altına alınmalıdır (aşağıda 9 numara altında ayrıntılı olarak bakınız). Uluslararası deneyime göre, yatırımcılar çoklu oy hakkına sahip hisseleri hiçbir şekilde temelden reddetmese ve çoklu oy hakkına sahip hisseler halka açılırken temelde daha düşük bir değerleme ile ilişkilendirilmese bile, orantısız oy hakkı, çoklu oy hakkına sahip olmayan hissedarların haklarını ve dolayısıyla sahiplerin kontrolünü zayıflatmaktadır. Çoklu oy hakkı sahipleri, sermaye ve risk katılımlarına karşılık gelmeyen bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, şirketin başarısız olması durumunda daha düşük bir risk taşırlar; ayrıca, suistimaller ve çıkar çatışmaları da olasıdır. Bu nedenle, birden fazla oy hakkına kısıtlama olmaksızın izin verilmemesi, ancak bunların yasal güvencelerle birleştirilmesi tavsiye edilir.
Yeniden 3 numara (§ 13)
Yeni 4. cümle, elektronik hisse senetleri söz konusu olduğunda elektronik imza da dahil olmak üzere herhangi bir imza bulunmadığını açıklığa kavuşturmaktadır. Bunun nedeni, somutlaştırılmış sertifikalar durumunda imzanın amacının, kıymetli evrak durumunda sahteciliğe karşı artırılmış koruma olmasıdır. Bu nedenle, en azından literatürün bazı bölümlerinde, Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 13. maddesinin küresel sertifikalar söz konusu olduğunda uygulanamaz olduğu düşünülmekte veya dolaşımın olmaması durumunda, en azından sahteciliğe karşı özel koruma ihtiyacından şüphe edilmektedir. Merkezi bir sicildeki veya – kripto menkul kıymetler söz konusu olduğunda – blok zinciri veya benzer bir teknoloji aracılığıyla tutulan kripto menkul kıymet sicillerindeki kayıtlar, fiilen hiçbir şekilde imzalı bir senetten daha az sahteciliğe karşı korumalı değildir. Özellikle, Alman Menkul Kıymetler Ticaret Kanunu’nun (eWpG) 7. maddesi uyarınca, sicili tutan kuruluş, verilerin gizliliği, bütünlüğü ve gerçekliği garanti altına alınacak şekilde bir elektronik menkul kıymet sicili tutmalı ve elektronik menkul kıymetin kayıtlı olduğu tüm süre boyunca herhangi bir veri kaybını veya verilerin yetkisiz olarak değiştirilmesini önlemek için gerekli teknik ve organizasyonel önlemleri almalıdır.
Re No. 4 (§ 67’nin Değiştirilmesi)
Halka açık limited şirket, nama yazılı hisse senedi çıkarırken bir pay defteri tutmak zorundadır. Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun 67. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca, hissedarın adı, doğum tarihi, posta adresi ve elektronik adresi bu sicile kaydedilmelidir. Ayrıca, hisse sayısı veya hisse numarasının yanı sıra, nominal değerli hisseler söz konusu olduğunda, hissedara atfedilebilecek hisselerin karşılık gelen tutarı da kaydedilmelidir. Ancak, pay defteri tutma yükümlülüğü, halka açık limited şirketin otomatik olarak pay sahibinin kimliği hakkında bilgilendirilmesi gerektiği anlamına gelmez. Aksine, Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 67. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesine göre, hissedar şirkete 1. cümle uyarınca gerekli bilgileri sağlamakla yükümlüdür. Bunu yapmadığı takdirde, AktG’nin 67. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca hisselerinden herhangi bir hak elde edemez. Borsaya kote şirketler için bu durum pratikte önemsizdir, çünkü normal hisseler için bildirim elektronik ticaret sistemi veya hissenin saklayıcısı (esas olarak Clearstream Banking AG) aracılığıyla otomatik olarak yapılır. Elektronik hisseler için bu imkan otomatik olarak mevcut olmadığından, bu durumlarda halka açık limited şirket tarafından bir bildirim sistemi kurulması gerektiği kanunla düzenlenecektir. Şirket bunu ancak merkezi sicilin kayıt tutma ofisi veya kripto menkul kıymetler sicili ile işbirliği yaparak gerçekleştirebilir.
Uygulamada pay defteri elektronik ortamda dış hizmet sağlayıcılar tarafından tutulduğu için, şirket ilgili bildirimlerin yapılabilmesi için hizmet sağlayıcılara talimat vermekle yükümlüdür.
Yeniden No. 5 (Bölüm 118a’nın değiştirilmesi)
Bu, 9 numaraya bağlı bir değişikliktir.
Yeniden numara 6 (bölüm 123’ün değiştirilmesi)
Değişiklik, 2018/1212 sayılı Komisyon Uygulama Tüzüğü (AB) Madde 1(7)’de belirtilen kayıt tarihi tanımıyla uyumludur.
3 Eylül 2018 tarihli, 2007/36/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi’nin hissedarların belirlenmesi, bilgi aktarımı ve hissedar haklarının kullanımının kolaylaştırılmasına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına yönelik asgari gereklilikleri ortaya koyan Direktif. Bu durum, son başvuru tarihinde önemli bir değişiklik gerektirmemektedir. Genel Kurula katılma veya hamiline yazılı hisseler söz konusu olduğunda oy kullanma hakkını kanıtlamak için, diğer hususların yanı sıra kayıt tarihi, AktG’nin 67c (3) maddesi ile bağlantılı olarak AktG’nin 123 (4) maddesinin 1. cümlesi ve Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi ve 4. tablosu uyarınca belirtilmelidir. B.1’in altındaki Tablo 4’te “abonelik tarihi” belirtilmesine rağmen, tek tip İngilizce versiyonundan (“kayıt tarihi”) bunun bir çeviri hatası olduğu ve Uygulama Yönetmeliğinin 1. Maddesinin 7. Fıkrası anlamında kayıt tarihinin kastedildiği açıktır. Uygulama Yönetmeliği uyarınca Alman hukukuna göre geçerli olan kayıt tarihini (toplantıdan önceki 21. günün başlangıcı) doğru bir şekilde belirtmek için, tabloya bir önceki gün (22. gün iş bitimi) girilmelidir. Uygulama Tüzüğü Madde 1(7)’de atıfta bulunulan defterlerdeki bilgiler, her durumda şirketin kayıtlı ofisinde, iş kapanışı (gece yarısı) ile ertesi günün başlangıcı arasında yasal olarak değişmediğinden, mevcut yasal durum herhangi bir yasal çelişki içermez. Bununla birlikte, bu durum uygulamada yanlış anlaşılma ve karmaşıklık riskini de beraberinde getirmektedir ki bu değişikliğin bu riski ortadan kaldırması amaçlanmaktadır.
Yeniden numara 7 (129. bölümün değiştirilmesi)
AktG’nin 129. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde yapılan değişiklik, birden fazla oy hakkına sahip hisseler söz konusu olduğunda, katılımcılar listesinde kendilerine tahsis edilen oyların da belirtilmesi gerektiğini öngörmektedir. Liste, genel kurul toplantısının yürütülmesini kolaylaştırmaya hizmet eder. Somut olarak bunun anlamı, katılımcılar listesine dayanarak
karar yeter sayısı belirlenebilir ve özellikle oylama sonuçları çıkarma prosedürü vasıtasıyla belirlenebilir. Bu çerçevede değişiklik, çoğunluğun oy hakkının katılımcılar sicili üzerinden takip edilebilmesini sağlamaktadır.
Re No. 8 (§ 130’un Değiştirilmesi)
AktG’nin 129. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde yapılan değişikliğin ardından, AktG’nin 130. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesinde de değişikliğe gidilmiştir. Değişiklik, çoğunluk oy hakkına dayalı olarak kullanılan oyların, karar sonucunun noter kayıtlarında izlenebilmesini sağlamaktadır.
Yeniden 9 numara (bölüm değişikliği
134) Mektup a
B harfinde öngörülen birden fazla oy hakkına sahip paylara ilişkin düzenleme de başlıkta dikkate alınacaktır.
Yeniden b harfi
- AktG-E Madde 134 (2), birden fazla oy hakkının sağlanabileceği yasal sınırları ve bunların uygulamaya konması için gerekli çoğunluk şartlarını tanımlamayı amaçlamaktadır.
Cümle 1, ana sözleşmede bir hüküm bulunması gerekliliğine açıklık getirmektedir. Birden fazla oy hakkına sahip hisseler ayrı bir sınıf oluşturur, bu nedenle özellikle 23 (3) no. 4 AktG’de öngörülen bilgilerin ana sözleşmede yer alması gerekmektedir. Aynı zamanda, sadece nama yazılı hisselerin birden fazla oy hakkına sahip olabileceği öngörülmektedir. Bu, diğer hususların yanı sıra, yeni hükmün anlamı ve amacına göre, hissedarların iradesine göre yönelim ve strateji üzerindeki etkisi güçlendirilecek belirli kişilere birden fazla oy hakkı tanınması gerektiği fikrini dikkate almaktadır. Devredilebilirliğe ilişkin bir kısıtlamanın düzenli olarak uygulanacağı ve çoklu oy hakkına sahip hisselerin devrinin şirketin onayına tabi olacağı varsayılabilir (AktG Bölüm 68 (2)). Bu hüküm aynı zamanda 4. cümlede öngörülen, borsada işlem gören şirketlerin çoklu oy haklarının hissenin devri halinde sona ermesine ilişkin kısıtlama ile de tutarlıdır (aşağıya bakınız).
Temel yaklaşım, münferit şirketlerin farklı ihtiyaçlarının dikkate alınabilmesi için çoklu oy haklarının esnek bir şekilde yapılandırılmasına izin vermektir. Örneğin, birden fazla oy hakkına sahip olabilecek kişi grubuna ilişkin herhangi bir yasal kısıtlama öngörülmemektedir. Bazı durumlarda, birden fazla oy hakkına sahip hisselere sadece kurucuların veya aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan hissedarların yararına izin verilmesi önerilmiştir. Ancak, böyle bir kısıtlamanın uygulamadaki ihtiyaçları karşılaması pek olası değildir. Örneğin, hisselerine birden fazla oy hakkı tanınacak olan önemli bir girişimcinin hissedarlar grubuna sonradan katılmış olması düşünülebilir. Bu durumda da, yeni bir oluşum gerekmeksizin birden fazla oy hakkının verilmesi mümkün olmalıdır. Buna ek olarak, ilgili fikir sağlayıcılar her zaman yönetim kurulu üyesi değildir, bu nedenle sahibi tarafından yönetilen şirketler için yasal bir sınırlama olmamalıdır. Ana sözleşme, ilgili şirket için uygun yöntemleri belirleyebilir.
Aynı şekilde, sabit bir oy oranı da öngörülmemiştir. Aynı zamanda bu, ana sözleşmede farklı düzeylerde çoklu oy hakkına sahip hisselerin öngörülmesini ve böylece bazen yurtdışında (örneğin ABD’de) olduğu gibi çeşitli çoklu oy hakkına sahip hisse sınıflarının oluşturulmasını mümkün kılmaktadır.
Birden fazla oy hakkının kullanılmasına ilişkin kararlar azınlıkların korunmasını dikkate almalıdır. Bu nedenle, 3. cümle, etkilenen tüm hissedarların birden fazla oy hakkının kullanılmasını kabul etmesi gerektiğini öngörmektedir. Bu da, hem hisselerine birden fazla oy hakkı tanınacak olan hissedarların hem de diğer tüm hissedarların birden fazla oy hakkının kullanılmasından etkilenmesi nedeniyle, sonuçta tüm hissedarların rızasının gerekli olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, çoklu oy hakları bir hissedarın iradesi dışında oluşturulamaz.
Birden fazla oy hakkına sahip hisselerin ana sözleşmede halihazırda öngörülmüş olması halinde, oybirliği gereklidir. Adi hisse senedi ihracını içeren planlı bir sermaye artırımı öncesinde (örneğin bir halka arz bağlamında), halihazırda ihraç edilmiş olan hisselere daha sonra ana sözleşmede değişiklik yapılarak birden fazla oy hakkı tanınacaksa, ana sözleşmeyi değiştiren kararın da ilgili tüm hissedarların onayını alması gerekir. Bu bağlamda, bu, AktG § 179 (2) ve (3)’teki çoğunluk gerekliliklerine ilişkin genel hükümlerden öncelikli olan özel bir hükümdür. Bu aynı zamanda, basit veya nitelikli çoğunluğa sahip bir karar yoluyla ana sözleşme kapsamında birden fazla oy hakkı getirme olasılığını da ortadan kaldırır. Aslında bu aynı zamanda birden fazla oy hakkının sadece halka arza kadar kullanılabileceği anlamına gelmektedir, zira daha sonra ilgili tüm hissedarların onayını almak pek mümkün değildir. Ancak, iş dünyasının birden fazla oy hakkı tanınmasına yönelik iddia edilen ihtiyacı, halka arzdan sonra değil, halka arz öncesinde veya halka arzla bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır.
Benzer şekilde, bir sermaye artırımının bir parçası olarak birden fazla oy hakkına sahip hisselerin yeni ihraç edilecek olması halinde, ilgili tüm hissedarların rızası gerekmektedir. Kayıtlı sermaye çerçevesinde birden fazla oy hakkına sahip hisselerin çıkarılması mümkün değildir.
Uygulamada, yeni kurulan ve büyümekte olan şirketler genellikle limited şirket (GmbH) yasal biçiminde kurulmaktadır. GmbH’nin ana sözleşmesinde, hissedarlar, Sınırlı Sorumlu Şirketler Kanunu’nun (GmbHG) 47 (2) maddesinden farklı olarak, kuruluş sırasında veya daha sonra ana sözleşmede değişiklik yaparak birden fazla oy hakkı üzerinde anlaşabilirler. Eğer GmbH daha sonraki bir tarihte halka açık bir limited şirkete dönüştürülecekse – özellikle de planlanan bir halka arzın arka planında – birden fazla oy hakkına sahip hisselerin oluşturulabilmesi için halka açık limited şirketin yeni kurulması pratik olmayacaktır. Mevcut dönüşüm yasası kapsamında bu konuda ek bir değişikliğe gerek kalmadan devamlılık mümkündür. Bunun için ön koşul, Alman Dönüşüm Yasası’nın 194 (1) no. 5 maddesi uyarınca yasal yapının değiştirilmesine ilişkin kararın alınmasıdır. Alman Dönüşüm Yasası’nın (Umwandlungsgesetz – UmwG) 5. maddesi, mevcut çoklu oy haklarının devamına ilişkin olarak, Alman Anonim Şirketler Yasası’nın (AktG-E) 134. maddesinin 2. fıkrasının 1 ila 3. cümlelerindeki çoklu oy hakkına ilişkin gerekliliklerle uyumlu, yani özellikle 1:10 oy oranının aşılmadığı bir düzenleme öngörmektedir. UmwG § 50 alt bölüm 2 ile bağlantılı olarak UmwG § 241 alt bölüm 2 uyarınca, karar etkilenen hissedarların onayını gerektirebilir.
Münferit kararlar için AktG’deki çoğunluk oranlarında bir değişiklik öngörülmemiştir. Geniş kapsamlı kararlar söz konusu olduğunda, AktG zaten sermayenin çoğunluğuyla karar alınmasını gerektirir veya yalnızca sermayenin çoğunluğuna dayanır (örneğin, ana sözleşme değişiklikleri durumunda). Sermaye payının belirlenmesinde aşağıdaki hususlar geçerlidir
Birden fazla oy hakkı dikkate alınmaz. Bu nedenle, ilgili kararların alınması için bir araç değildirler, böylece diğer hissedarlar bu açıdan zaten korunmaktadır.
Halka arzdan önce ve sonra birden fazla oy hakkının ortadan kaldırılması, Alman Anonim Şirketler Yasası’nın (AktG) 179. maddesi uyarınca ana sözleşmede yapılacak bir değişiklikle ve paragraf uyarınca özel bir karar alınması şartıyla mümkündür.
- Buna ek olarak, taslak Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrasının 4. cümlesinde bir zaman sınırlaması öngörülmektedir. Cümle 4’e göre, borsada işlem gören şirketlerdeki yatırımcıların korunması, geçerlilik süresinin yasal olarak sınırlandırılmasıyla güçlendirilecektir. Çoklu oy haklarının halka arzdan sonra on yıllık bir süre ile sınırlandırılması ve daha sonra ipso iure sona ermesi öngörülmektedir (“gün batımı maddesi”). Bu durum, kalıcı çoklu oy haklarını güvence altına almak isteyen ve duruma göre değerlendirme talep eden kurucular tarafından halka arzın önünde yeni bir engel olarak algılanabilirse de, borsaya kote şirketler söz konusu olduğunda yatırımcıların korunmasına özel dikkat gösterilmelidir. Bir yandan, on yıllık bir süre, kuruculara halka arzdan ve buna bağlı büyüme aşamasından sonra bile “vizyonlarını” uygulamak için yeterli zaman vermektedir. Öte yandan, süre sınırı, yukarıda bahsedilen çoklu oy hakkı riskleri göz önünde bulundurulduğunda, çoklu oy hakkı sahiplerinin hisseleri halka açık bir şirket üzerinde sınırsız asimetrik kontrole sahip olmamasını da sağlamaktadır (Oxera/Kaserer, loc. cit., s. 47, onlar da süre sınırını savunmaktadır; Sermaye Piyasaları Birliği Üst Düzey Forumu’nun tavsiyeleri, s. 66, aynı zamanda süre sınırı lehinedir).
Aynı zamanda 4. cümledeki ifade, ana sözleşmenin, burada düzenlenen süreden farklı olarak, kotasyondan itibaren on yıldan daha kısa süreler de öngörebileceğini açıklığa kavuşturmaktadır.
Süre sınırına ek olarak, 4. cümle, halka arzdan sonra çoklu oy haklarının, çoklu oy hisselerinin devri ile bağlantılı bir olayla sona erdirilmesini öngörmektedir. Devir sırasında, önceki sahipler artık şirketin gelişimine katılmamaktadır. Çoklu oy haklarının amacı, halka arzdan sonra bile şirketin büyüme aşamasındaki stratejisini kontrol etmelerini sağlamaktır. Serbest alınıp satılabilirlik düzenleme ile kısıtlanmamıştır. “Devir” terimi geniş anlaşılmalıdır ve bu nedenle sadece yasal işlemleri değil, aynı zamanda tüm yasal tekil veya evrensel halefiyet durumlarını da içerir (§ 1922 BGB gibi).
- ve 6. cümleler, çoklu oy haklarının yasal süre sınırı olan on yılın ötesinde de muhafaza edilebilmesi imkanını yaratmayı amaçlamaktadır. Cümle 5 uyarınca, esas sözleşmede sürenin bir kez on yıla kadar uzatılabileceği belirlenebilir. Bu, uygulamada daha fazla esneklik sağlar. Hissedarlar, çoklu oy haklarının değerini kanıtladığına ve bunlarla izlenen hedeflere ulaşılması için hala gerekli göründüğüne veya olumlu etkilerin hala beklenebileceğine karar verebilirler. Bir kereye mahsus olmak üzere on yıla kadar uzatma sınırlaması, uzatmanın da sınırsız olamayacağını garanti altına almaktadır.
Cümle 6, uzatmaya ilişkin karar için oybirliği gerektirmez, ancak ana sözleşmenin değiştirilmesi için karar sırasında temsil edilen sermayenin dörtte üçünün çoğunluğuna izin verir. Sermayenin nitelikli çoğunluğu şartı, bir yandan oybirliği şeklinde yüksek bir engel olmamasını sağlar, çünkü bu halka arzdan sonra zorlukla elde edilebilir. Öte yandan, sermayenin çoğunluğuna yapılan (tek) atıf, çoklu oy haklarının yürürlüğe girmemesini sağlamaktadır. Çoklu oy hakkı sahipleri, bu haklarını diğer hissedarların iradesine karşı bir uzatma yapmak için kullanamazlar. Ayrıca, uzatma kararı en erken yasal sürenin dolmasından bir yıl önce alınabilir. Bu, çoklu oy haklarının (devam eden) etkilerinin henüz değerlendirilemediği bir zamanda erken bir şekilde sağlamlaştırılmasını önler.
Cümle 7’deki hüküm, ana sözleşmede daha büyük bir sermaye çoğunluğunun belirlenmesine izin vermektedir.
Buna ek olarak, 8. cümleye göre, ana sözleşme, yasal hükümlerin ötesine geçen kısıtlamalar da öngörebilir. Örneğin, birden fazla oy hakkının kapsanan kararlarla ilgili olarak sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağı ana sözleşmeye bırakılmıştır.
Azınlık hissedarları için çoklu oy haklarının kullanılmasına ilişkin koruma düzeyi, AktG’nin 16. maddesi aracılığıyla daha da artırılmıştır (örneğin, AktG’nin 71a (2) maddesindeki dolambaçlı işlemlere ilişkin düzenleme çerçevesinde).
Yatırımcıların ve sermaye piyasasının korunması için önemli olan bir diğer husus da çoklu oy haklarının varlığının ve sahiplerinin aleniyeti ve şeffaflığıdır. Bu sağlandığı takdirde, çoklu oy haklarının değerlendirilmesi ve şirkete yatırım yapılmasına karar verilmesi (piyasa kontrolü) piyasa katılımcılarına bırakılabilir. Mevcut yasa bu konuda şeffaflığı sağlayan çeşitli düzenlemeler içermektedir: Örneğin, ticaret sicilindeki esas sözleşmeyi inceleyerek birden fazla oy hakkının mevcut olup olmadığını öğrenmek mümkündür. Ayrıca, Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 152. maddesinin 1. fıkrasının 4. cümlesi uyarınca, birden fazla oy hakkına sahip hisselerin toplam oy sayısı ve diğer hisselerin toplam oy sayısı bilançoda belirtilmelidir. Hisse senedi ihraç ederek organize bir piyasadan yararlanan anonim şirketlerin ve KGaA’ların (konsolide) yönetim raporunda, diğer hususların yanı sıra, hisselerin sınıfı ve bunlarla ilişkili hak ve yükümlülükler de HGB’nin 289a maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi veya 315a maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca açıklanmalıdır.
Ayrıca, şirketler hukuku kapsamında §§ 20 f. AktG uyarınca, oy haklarıyla da bağlantılı olan bildirim yükümlülükleri vardır. Borsaya kote şirketler söz konusu olduğunda, birden fazla oy hakkına sahip olanlar da Bölüm 33 ve devamı uyarınca bir oy hakkı bildiriminde bulunmalıdır. WpHG uyarınca, birden fazla oy hakkına sahip olanlar, yüzde 3’lük eşiğin aşılması halinde, şirket sicilinde görülebilecek bir oy hakları bildirimi sunmalıdır. WpHG Madde 49’a Madde 5 numara 5’te yapılan ekleme ile daha fazla şeffaflık sağlanmıştır.
Çoklu oy hakkına sahip hisseler de halka arz izahnamesinde yer almalıdır. Hisse kayıt belgesi, her bir sınıfa bağlı hakların, imtiyazların ve kısıtlamaların bir açıklaması da dahil olmak üzere birden fazla hisse sınıfı olup olmadığını belirtmelidir. Buna ek olarak, menkul kıymet notu, farklı hisse sınıflarının oy hakları hakkında kesin bilgiler içermelidir.
Yeniden c harfi
Bu, (b) bendinde sonuç olarak yapılan bir değişikliktir.
Yeniden No. 10 (§ 186’nın Değiştirilmesi)
Rüçhan haklarının basitleştirilmiş şekilde hariç tutulmasına ilişkin sınır, sermayenin yüzde 10’undan yüzde 20’sine yükseltilecektir. Bu, sermaye artırımlarını kolaylaştıracak ve Almanya’yı özellikle büyüyen şirketler için bir iş yeri olarak daha cazip hale getirecektir. Uygulamada, sermaye artırımlarında rüçhan haklarının hariç tutulmasına ilişkin yüzde 10’luk eşiğin çok düşük olduğu düşünülmektedir (DAI, Foreign listings of BioNTech, CureVac & Co. / Almanya’da daha fazla halka arz için politikacılara öneriler, 2021, s. 35; Deutsche Börse AG, Strategien zur nachhaltigen Finanzierung der Zu- kunft Deutschlands / Die Leistungsfähigkeit unseres Kapitalmarkts: Was wir tun müssen, um das Potenzial zu nutzen, 2021, s. 59). Özellikle büyümekte olan şirketler için yüzde 10’luk sınır, yüksek finansman gereksinimlerini karşılamak için çok düşüktür.
Alman anonim şirketler hukuku genel olarak sermaye artırımı durumunda hissedarların iki haftalık bir süre içinde kullanmaları gereken bir rüçhan hakkı öngörmektedir (Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun 186. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi).
AktG). Bu süre Avrupa hukuku tarafından belirlenmiştir (Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin 14 Haziran 2017 tarihli ve 2017/1132 sayılı Şirketler Hukukunun Belirli Yönlerine İlişkin Direktifinin (AB) 72. maddesinin 3. fıkrasının 4. cümlesi). Bununla birlikte, yabancı yatırımcılar finansman sağlarken düzenli olarak acil taahhütlerde ısrar etmektedir (DAI, Auslandslistings von BioNTech, CureVac & Co. / Handlungsempfehlungen an die Politik für mehr Börsengänge in Deutschland, 2021, s. 36). Büyüyen şirketler genellikle bunlara bağımlıdır çünkü bankalar artan düzenleyici gereklilikler nedeniyle daha az risk sermayesi sağlamaktadır (Deutsche Börse AG, Strategien zur nachhaltigen Finanzierung der Zu- kunft Deutschlands, 2021, s. 33) ve Alman risk sermayedarlarının hacmi uluslararası bir karşılaştırmada geride kalmaktadır. 2020 yılında, 40 ila 100 milyon avroluk finansman turlarının yalnızca yüzde 12’si Almanya’dan geldi (Deutsche Börse AG, s. 17.).
Sonuç olarak, şirketler hızlı bir sermaye artırımı için bir olasılık olarak rüçhan haklarının hariç tutulmasına bağımlıdır. Basitleştirilmiş hariç tutma için mevcut yüzde 10’luk eşik, 2 Ağustos 1994 tarihli Küçük Anonim Şirketler ve Anonim Şirketler Hukukunun Deregülasyonu Yasasından kaynaklanmaktadır. Bu düzenlemeden bu yana geçen yaklaşık otuz yılda, anonim şirketlere yönelik finansman piyasası önemli ölçüde değişmiştir. Start-up ve büyüme şirketleri önem kazanmıştır. Bunlar, ürün olgunluğuna ve karlı ölçeklendirmeye kadar geçen uzun geliştirme süreleri nedeniyle genellikle olağanüstü sermaye yoğundur ve bu nedenle borç sermayesine bağımlıdır (Deutsche Börse AG, s. 12.). Sermayenin yüzde 10’u sınırı, büyüme şirketlerinin finansman ihtiyaçlarını karşılamak için artık yeterli değildir (DAI s. 35; MüKo- AktG/Schürnbrand/Verse, 5. baskı 2021, AktG § 186 marginal no. 20).
Limitin yükseltilmesiyle, halka açık limited şirketler finansmanlarında daha fazla esneklik kazanmaktadır. Mevcut hissedarların mevcut koruması korunmaktadır. Nitelikli çoğunluk şartı, ihraç fiyatının borsa fiyatına bağlanması (Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 186. maddesinin 3. fıkrasının 4. cümlesi) ve borsadan ek hisse satın alma imkanı (bkz. Bundestag basılı belgesi 12/7848, s. 9) ile hisselerinin seyrelmesine karşı korunmaya devam etmektedirler. Buna ek olarak, ihraç fiyatının yeni hissenin “gerçek değerinin” sadece önemsiz ölçüde altında olmaması halinde, Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun (AktG) 255 (3) ila (6) maddeleri uyarınca nakit ödeme hakkı olacaktır.
Yüzde 20’lik yeni sınır, Avrupa hukuku ile uyumu da beraberinde getirmektedir. Bu kapsamda, bu tür sermaye artırımları halihazırda Avrupa izahname gerekliliğinden muaftır (menkul kıymetlerin halka arz edilmesi veya düzenlenmiş bir piyasada işlem görmesi halinde yayımlanacak izahnameye ilişkin 14 Haziran 2017 tarihli ve (AB) 2017/1129 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Tüzüğünün 1(5)(A) Maddesi ve 2003/71/EC sayılı Direktifin yürürlükten kaldırılması, İzahname Tüzüğü). Fransız hukuku halihazırda sermayenin yüzde 20’sine kadar olan rüçhan haklarının hariç tutulmasını öngörmektedir (Code de Commerce Madde L225
-136 No. 2).
Yeniden 11 numara (192. bölümün değiştirilmesi)
Şarta bağlı sermaye, birleşme durumunda sermayenin yüzde 60’ına kadar mümkün olmalıdır. Bu doğrultuda, aynı zamanda genel niceliksel sınırın sermayenin yüzde 50’sinden (“yarısı”) yüzde 60’ına yükseltilmesi önerilmektedir.
Birleşmeler için şarta bağlı sermaye sınırlarındaki artış, halka açık limited şirketlere daha fazla esneklik ve kapsam sağlamaktadır.
diğer şirketlerle birleşme. Mevcut sınır, Amerika Birleşik Devletleri’nin daha esnek yasasıyla karşılaştırıldığında bir engel olarak eleştiriliyordu.
Buna ek olarak, çalışanların ve yönetim üyelerinin rüçhan hakları için özel sınır yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıkarılacak. Abonelik haklarının verilmesine ilişkin sınırın artırılmasıyla şirketler yetenekli çalışan arayışında daha fazla fırsat elde etmektedir. Çalışan hisseleri şirketle daha güçlü bir şekilde özdeşleşmeyi, çalışanları uzun vadede elde tutmayı ve girişimci düşünmeye teşvik etmeyi mümkün kılar (BeckOGK/Rieckers, 1.7.2022, AktG § 192 marginal no. 52). Bu durum, anonim şirketler için çalışan pay sahipliğinin büyük önem taşımasına yol açmaktadır (bkz. DAI, s. 33). Özellikle yeni kurulan şirketler için çalışan hisseleri, kıt likiditeye yük olmadan çalışanlara ve yöneticilere yerleşik şirketlere kıyasla rekabetçi bir ücret ödemek için cazip ve genellikle gerekli bir seçenek sunmaktadır
(bkz. Startupverband, Faire Mitarbeiterbeteiligung in Startups – mit Unternehmer- geist Innovation und Wachstum beschleunigen, 2020, s. 12 f.). Buna göre start-up kurucularının yüzde 80’inden fazlası için çalışan sahipliği şirketlerinin gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir (Startupverband, s. 19.).
Alman start-up’larının uluslararası karşılaştırmalarda rekabetçi kalabilmeleri için, abonelik haklarının verilmesine ilişkin üst sınırın yükseltilmesi gerekmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki start-up’ların ortalama çalışan hisse sahipliği oranı yüzde 20 iken, Avrupa ortalaması yüzde 4 ile yüzde 20 arasında değişmekle birlikte sadece yüzde 10’dur (https://www.indexventures.com/rewardingtalent/keyfindings). Şarta bağlı sermaye, çalışanların hisse sahipliği için özellikle caziptir çünkü ilgili hisseler ihraç edildiklerinde zaten yaratılmış olurlar. Buna ek olarak, abonelikleri bir dizi koşula bağlanabilir. Bu, çalışan hisse sahipliği planlarının ileriye dönük ve bireyselleştirilmiş bir şekilde tasarlanmasına olanak tanır. Karar anında mevcut olan sermayenin yüzde 20’si oranındaki artırım tutarının üst sınırı, yasal bulgulara ve yasal uygulamada ortaya çıkan ihtiyaca dayanmaktadır.
Dönüştürülebilir tahvillere dayalı dönüştürme veya rüçhan haklarına hizmet etmek amacıyla şarta bağlı sermaye artırımları durumunda, önceki genel sınıra uygun olarak sermayenin yarısı kadar özel bir sınır getirilecektir.
Değişiklikler, sermaye artırımından önce halihazırda hisse sahibi olan hissedarları etkilememektedir. Hak sahipleri grubunun (AktG madde 193 (2) no. 2) ve sermaye artırımı durumunda hak sahipleri grubunun (AktG madde 193 (2) no. 2) hariç tutulmasıyla korunmaya devam ederler.
- Bölüm 192 (2) no. 3 AktG, yönetim üyelerine ve çalışanlara rüçhan hakkı tahsisi, performans hedefleri, edinim ve kullanım süreleri (Bölüm 193 (2) no. 4 AktG) da açıklanmalıdır. Bu kapsamlı bilgiler temelinde, temsil edilen sermayenin dörtte üç çoğunluğunun artırımı onaylaması gerekir (AktG madde 193 (1) cümle 1). Buna ek olarak, iyileştirilmiş büyüme fırsatları ve buna bağlı değer artışları mevcut hissedarlara da fayda sağlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, hisse senedi şirketlerinin limitleri artırmadaki ekonomik çıkarı, sadece çok az etkilenen mevcut hissedarların çıkarlarından daha ağır basmaktadır. Yeni kurulan şirketlerin yönetim üyelerinin daha kolay katılımına olan ihtiyaçları bu şekilde yeterince dikkate alınmaktadır. Bu nedenle, kayıtlı sermaye olanaklarının genişletilmesi, genel kurulun temel karar alma yetkisi açısından uygun değildir.
Yeniden numara 12 (243. bölümün değiştirilmesi)
Bu, 9 numaraya ilişkin dolaylı bir değişikliktir.
Yeniden 13 numara (bölüm değişikliği
255) Mektup a
İfade, AktG’nin 255 (3) sayılı bölümünün önceki hükmüne değişmeden karşılık gelmektedir. Paragraf 1’e göre itiraz olasılığı için düzenleyici içerik değişmeden kalacaktır. Bu nedenle, 2. ve sonraki paragrafların değiştirilmesi ve genişletilmesi göz önünde bulundurulduğunda. AktG – E, bu değişim uygundur.
Yeniden b harfi
Bu yeni hükümle, rüçhan haklarının hariç tutulması bağlamında ihraç tutarının uygunluğuna ilişkin anlaşmazlıklar, kaçınma prosedüründen çıkarılmakta ve değerleme prosedürüne devredilmektedir. Bunun arka planında, uygulamada sermaye artırımlarının karar alındıktan sonra mümkün olan en kısa sürede tescil edilmesi ve yürürlüğe girmesi arzusu yatmaktadır. Böyle bir hızlandırma, özellikle rüçhan hakkının hariç tutulduğu durumlarda arzu edilir görünmektedir. Bu, bu durumda itiraz olasılığının dışlanmasıyla ilişkilidir. Bununla birlikte, ihraç miktarına itiraz edilmesi halinde, bunun başka bir prosedürle telafi edilmesi gerekir. Belirli koşullar altında, ekspertiz prosedürü bunun için uygun bir araçtır.
Yabancı yatırımcılar genellikle finansman turlarında acil taahhütler ve bunların erken uygulanmasını beklemektedir. (DAI, S. 36). Büyüyen şirketler genellikle buna bağımlıdır çünkü bankalar artan düzenleyici gereklilikler nedeniyle daha az risk sermayesi sağlamaktadır (Deutsche Börse AG, s. 33) ve Alman risk sermayedarlarının hacmi uluslararası karşılaştırmada geride kalmaktadır. 2020 yılında 40 ila 100 milyon avroluk finansman turlarının sadece %12’si Almanya’dan gelmiştir (Deutsche Börse AG, s. 17.).
Bu bağlamda, şirketler hukuku kapsamındaki kusurlu kararlara ilişkin yasa, hızlı sermaye artırımlarına yönelik mevcut ilgiyi artık karşılamamaktadır. Hızlı bir sermaye artırımı çoğu zaman mümkün değildir. Şimdiye kadar öngörülen itiraz, sermaye artırımı kararının geçerliliğinin mahkeme süreci boyunca askıya alınması nedeniyle, sermaye artırımı kararının daha uzun bir süre tescil edilmemesine yol açabilir. Bu, ticaret siciline kaydı engelleme etkisine sahiptir (Aile Meseleleri ve Gönüllü Yargılama Konularında Davalar Hakkında Kanun’un 21 (1), 381. bölümleri). Mahkemenin makul bir süre içinde karar vermesi genellikle beklenmez. Tahliye prosedürü (AktG madde 246a) bile bu sorunu ortadan kaldırmayacaktır. Serbest bırakma prosedüründe bir karar alınması bile birkaç ay sürebilir (AktG madde 246a (3) cümle 6). AktG’nin 246a (2) maddesindeki engel nedeniyle bu prosedürün sonucu da belirsizdir. Buna ek olarak, hızlandırılmış bir prosedür olması nedeniyle, ibra prosedürü karmaşık değerleme konularında bir karara varmak için daha az uygundur (bkz. MüKoAktG/J. Koch, 5. baskı 2021, AktG § 255 marjinal no. 3).
Daha önce de öngörülen ihraç fiyatının fesih hakkına tahsisi, Alman Anonim Şirketler Kanunu’nun 1965 tarihli versiyonundan değişmeden kaynaklanmaktadır. O dönemde, iptal davasının engelleyici etkisi nedeniyle şirketler üzerindeki potansiyel yüklere ilişkin son on yılların deneyimi henüz mevcut değildi. İptal davası enstrümanının yaygın kullanımına ilişkin olarak 2005 ve 2008 yıllarındaki benzer argümanlar burada da kullanılabilir (bkz. Kurumsal Dürüstlük ve İptal Hakkının Modernizasyonu Yasası, BT -Drs. 15/5092
- 10 f. ve Hissedarlar Direktifi Uygulama Yasası, BT-Drs. 16/11642 s. 20f.). Bu değişiklik önerisi yeni bir fikre dayanmamaktadır. Söz konusu olan, kaçınma eylemlerinin kötüye kullanılmasının önlenmesi değil, yalnızca sermaye artırımlarına ilişkin kararların tescilinin hızlandırılmasıdır. İlgili hissedarlar şunlardır
Bu, üyeleri herhangi bir şekilde uygun ödeme haklarından mahrum bırakmaz. Sadece gözden geçirme prosedürü, sadece sermaye artırımı kararı yürürlüğe girdikten sonra gerçekleştirilebilecek şekilde değiştirilmiştir.
İhraç tutarının uygunsuz olması halinde, hissedarın haklı menfaatinin sermaye artırımının ortadan kaldırılmasında değil ihraç tutarının artırılmasında olduğu vurgulanmalıdır. İptal davasının hukuki sonucu olan sermaye artırımının bir bütün olarak geçersizliği (madde 248 (1) AktG), bu menfaatin çok ötesindedir. Ayrıca, sermaye artırımı gerçekleştikten sonra bile ihraç miktarının artırılması büyük bir sorun olmadan mümkündür, bu nedenle kararın etkinliğinin askıya alınması kesinlikle gerekli değildir.
İhraç miktarına ilişkin anlaşmazlıklar için, değerleme prosedürü hissedarların çıkarlarına uygun bir çözümdür. Bu aynı zamanda literatürdeki hakim görüşle de örtüşmektedir (MüKoAktG/J. Koch, 5th ed. 2021, AktG § 255 marginal no. 3). Bunun nedeni, ilgili tüm tarafların çıkarlarını uygun ölçüde dikkate almasıdır. Şirketin ve yatırımcının hızlı bir sermaye artırımındaki menfaati, yasal bir anlaşmazlık durumunda bile artırımın başlangıçta etkili olmasıyla dikkate alınır. İlgili tarafların haklarını sürüncemede bırakma riski yoktur. Mevcut hissedarlar sulandırmaya karşı korunmakta, ihraç tutarını gözden geçirtebilmekte ve gerekirse yeni hissedar tarafından karşılanmak üzere nakit ödeme yapılmasını sağlayabilmektedir.
Yeni düzenleme, şirketler hukuku kapsamındaki yapısal tedbirlerden kaynaklanan ödeme yükümlülüklerinin miktarına ilişkin ihtilafları birleştirilmiş şekilde ekspertiz işlemlerine tabi tutarak şirketler hukuku kapsamındaki yasal durumu uyumlu hale getirmektedir. Şirketler Hukuku Kapsamında Değer Tespiti İşlemleri Hakkında Kanun ve Dönüşüm Kanununu Değiştiren İkinci Kanun ile gerçekleştirilen standardizasyon devam ettirilecektir.
Yeni 2. paragraf, sermaye artırımı kararına itirazın artık AktG’nin 243 (2) maddesine dayandırılamayacağını öngörmektedir. Aynı şekilde, bir paya atfedilebilecek katkı payının değerinin makul olmayan bir şekilde düşük olduğu tespit edilirse, itiraz hariç tutulmaktadır.
Paragraf 3 cümle 1’e göre, katkı payının değerinin makul olmayan bir şekilde düşük olması ve hissedarların rüçhan haklarının tamamen veya kısmen ellerinden alınması halinde, her hissedar şirketten tazminat talep edebilecektir. Bu tazminat, nakit tazminat ödemesi şeklinde yapılmalıdır. 2. cümle, şirketin, hisseleri verirken, giren hissedardan 1. cümleye göre tazminat talebinden muaf tutulmasını veya şirket hisseleri verirken bu hakkı saklı tutmuşsa, 1. cümleye göre tazminatın geri ödenmesini talep edebileceğini öngörmektedir. Cümle 3 uyarınca, bu hem bir sermaye artırımı kararında belirlenen bir tazminatla ilgili olarak hem de yönetim kurulunun bölüm 204 uyarınca yapılacak katkıya karar vermesi durumunda geçerli olacaktır.
AktG’nin (1). Şirket bu müteakip ödemeyi ancak, hissedarlara da ödenebilecek olan devreden kârda veya rezervde karşılık gelen fonlar sağlamışsa yapabilir. Şirketin prensip olarak bu koşulları yaratması gerektiği gerçeği 4. cümleden kaynaklanmaktadır. Aktiflerdeki azalma, hissedarlara yapılacak ödemeler için kullanılabilecek bir devreden kar veya yedek akçe ile telafi edilebilmelidir.
Paragraf 4 borsaya kote şirketler için değerin belirlenmesini düzenlemektedir. Cümle 1 uyarınca, usul ekonomisi adına, verilen hisselerin değerinin borsa fiyatına tekabül etmesi gerektiği ilkesi uygulanacaktır. 4. cümle, hukuki sonuçlara atıfta bulunarak, WpÜGAngebV’nin 5. bölümü uyarınca, yeni hisselerin çıkarılması kararından önceki üç aylık bir referans dönemindeki ortalama hisse fiyatının bu amaç için temel alınmasını öngörmektedir. Bu gereklilik, anonim şirket hisselerinin yurtdışındaki bir borsaya kote olması durumunda da geçerlidir. Anonim Şirket Yasası, borsa fiyatının belirlenme şekli için yalnızca WpÜGAngebV’ye atıfta bulunduğundan ve ayrıca herhangi bir denetim sorumluluğu tesis etmediğinden, WpÜGAngebV’nin değil, yalnızca Anonim Şirketler Kanunu’nun uygulama alanı söz konusudur. Dolayısıyla, şirketin “gerçek değerinin” borsa fiyatına yansıtılmadığı itirazı, 3. cümle uyarınca tipik yanlış piyasa fiyatlandırması durumlarına tabi olarak, borsaya kote anonim şirketler için hariç tutulmuştur. Belirlenen borsa fiyatı, ancak borsa kanununa göre sürekli ve işleyen bir fiyat mekanizmasının varsayılamayacağı durumlar söz konusu olduğunda tek başına belirleyici değildir. Bu, piyasa manipülasyonunu önlemek içindir. Borsa fiyatının tek başına belirleyici olduğu durumlarda, 2. cümle, ihraç fiyatının borsa fiyatından önemli ölçüde düşük olmaması halinde 3. paragraf 1. cümle kapsamındaki iddianın geçerli olmayacağını öngörmektedir. Önemsiz bir düşük fiyat, ihraç fiyatının gözden geçirilmesi talebine yol açmaz. Önemsiz bir eksikliğin ne zaman mevcut olduğu sorusu için, AktG § 186 (3) cümle 4’te geliştirilen ilkeler uygulanabilir. Önemsiz bir değer farkının söz konusu olduğu durumlarda, ilgili hissedarlar bunun yerine, “fiili bir rüçhan hakkı yükümlülüğü” yaratmadan, değerinin düşük olduğunu düşündükleri hisseleri satın alabilirler.
Paragraf 5, tazminat ödemesi için faiz talebinde bulunulmasına izin vermektedir. Bu faiz, sermaye artırımının uygulanmasının tescil edildiği günün sonunda doğar ve BGB madde 247 uyarınca ilgili temel faiz oranının yıllık yüzde 5 puan üzerinde belirlenir. Ayrıca, 2. cümle, ilave tazminat taleplerinin hariç tutulmadığını açıklığa kavuşturmaktadır.
- Paragraf son olarak tazminat ödemesinin belirlenmesi için uygulanacak karar usulünü beyan etmektedir. Mahkeme, başvuruya ilişkin kararını İlam Usulü Kanunu hükümleri uyarınca verecektir.
Yeniden Madde 13 (Alman Menkul Kıymetler Borsası Giriş Yasasında Değişiklik
Corporation Act) Re No. 1
Yeniden mektup a
KonTraG kapsamında EGAktG § 5’te yer alan çoklu oy haklarına ilişkin önceki geçiş hükmü aşağıdaki şekilde uyarlanacaktır:
Anonim Şirketler Yasası (EGAktG) Giriş Yasası’nın 5 (1) ve (2) maddelerinde yer alan birden fazla oy hakkının şirket kuruluşunda ortadan kaldırılmasına ilişkin hükümler
1 Haziran 2003 ve bunların kolaylaştırılmış bir şekilde ortadan kaldırılması göz ardı edilebilir. Ancak, birden fazla oy hakkının düşmesi veya ortadan kaldırılması nedeniyle bir uzlaşmayı amaçlayan işlemlerin halen devam etmekte olduğu göz ardı edilemeyeceğinden, daha önce Anonim Şirketler Yasası’na Giriş Yasası’nın 5 (3) ila (6) maddelerinde yer alan hükümler uygulanmaya devam edecektir (Anonim Şirketler Yasası-E’ye Giriş Yasası’nın 5 (1) maddesi).
Buna ek olarak, mevcut hisselerin ve meşru beklentilerin korunması amacıyla, EC Stock Corporation Act-E Madde 5 (2) uyarınca, bir şirketin 1 Haziran 2003 tarihine kadar EC Stock Corporation Act Madde 5 (1) cümle 1 uyarınca geçerliliğinin devamına karar verdiği çoklu oy hakkına sahip hisseler, nama yazılı hisseler için yeni öngörülen kısıtlamaya, azami çoklu oy hakkı sayısına ve ilk halka arzdan sonra sona ermeye ilişkin düzenlemelere tabi olmayacaktır.
Azami oy hakkına ilişkin geçiş hükmü artık EGAktG Madde 5 (3)’te yer almaktadır.
Yeniden b harfi
Bu, (a) bendinde yapılan dolaylı bir değişikliktir.
Yeniden madde 2
Bu hüküm, AktG-E’nin 255. maddesinin yalnızca bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yapılan genel kurul toplantıları için geçerli olmasını ve böylece yeni hükmün yalnızca bu tür toplantılarda alınan rüçhan haklarının hariç tutulduğu sermaye artırımı kararları için geçerli olmasını sağlamaktadır.
Madde 14 (Mevduat Kanunu’nda Değişiklik) ile ilgili olarak
Bunlar, elektronik cihazların kullanılmaya başlanmasıyla birlikte yapılan değişikliklerdir.
Hisseler. Regardi
Blokzinciri Hakkında Yasa Tasarısı Çevirisinin 2.sini bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Hukuk ve Bilişim Dergisi’nin Yeni Sayı’sını okumak için bağlantıya tıklayınız.

Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Bilgisayar Eğitimi Ana bilim dalından 2006 yılında mezun olmuştur. Birinci Yüksek Lisansını Gazi Üniversitesi Bilişim Enstitüsünde Adli Bilişim Ana bilim dalında 2019 yılında, İkinci Yüksek Lisansını Ondokuz Mayıs Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Veri Bilimi Ana bilim dalında 2021 yılında, Doktorasını Adli Bilişim Mühendisliği Ana bilim dalında Uluslararası Dublin Üniversitesinde 2022 yılında tamamlamıştır. Yüksek lisans ve Doktora mezuniyet çalışmalarını Bilgi güvenliği yönetim sistemleri, Makine Öğrenmesi ve İletişim kayıtlarının adli delil niteliğinin incelenmesi konularında yapmıştır. 2006 yılından bu yana kamuda Bilişim Teknolojileri Öğretmeni olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda 2017 yılından bu yana mezuniyet alanları çerçevesinde resmi ve özel bilirkişilik yapmaktadır. Hakkında son gelişmelere www.adlibilisimci.com adresinden bilgi alınabilir.