Dijital Ayrışma, Finansal Okuryazarlık ve Kripto Para Dolandırıcılığı
Giriş
Günümüzde pazar yeri uygulamalarından uyku takip aplikasyonlarına, buradan dijital yatırım araçlarına, egzersiz ve sosyalleşme hizmetlerine kadar yaşamın makro ve mikro her alanında dijital hizmetler fiziksel hayata tamamen entegre olmuş durumda. Bu hizmetlerden kendimizi tamamen ayrıştırmak, özellikle pandeminin yerleştirdiği pratiklerle birlikte, jenerasyon, yaş veya coğrafya fark etmeksizin artık imkansız. Bu arkaplanda dijital teknolojinin hayatın merkezinde olmadığı zamanlar, daha sade bir ifadeyle yirmi sene önceki, antik çağ kadar uzakta görünüyor. (kripto para dolandırıcılığı)
Dijital Ayrışma ve Finansal Okuryazarlık
Bugün yaşamın her kategorisinden ve binlerce farklı hikayeden gelen milyarlarca insan, gündelik hayatlarını yönetmek için en az bir dijital hizmete ihtiyaç duyuyor. Buna karşılık bu hizmetleri kullanan insanların pek azı bunların teknik altyapıları ve işleyişleri hakkında işler bir anlayışa sahip değil.
Yazar Marc Prensky, 21. yüzyılın başından itibaren kartopu etkisiyle yayılan ve ilerleyen dijital sektöre belli bir bilinç düzeyine ulaşmış olarak, ergenlik ve yetişkinlik çağında dahil olan bireyler için “dijital göçmen” ifadesini kullanıyor. Aynı mantıkla, dijital devrimin içine ve sonrasına doğan insanları “dijital yerliler” olarak adlandırıyor. Bugün bu terimler, toplum ve dijital dünya ilişkisine dair üretilen her metin, yapım ve tartışmanın demirbaşları haline gelmiş durumda.
Prensky bu kavramları yaratırken tek bir temel kriteri referans alıyor: söz konusu dijital araçların kullanımı kişinin bir tanışma ve alışma sürecinden geçmesini gerektiriyor mu, yoksa tüm bunlar kişiye doğan akışın bir parçası gibi mi görünüyor? Bir diğer deyişle, dijital zeminde var olma bir vasıta, algı veya yöntem değişikliğinin sonucu mu, yoksa kişinin bildiği tek yöntem bu mu?
Bu ilk bakışta bir nüanstan fazlası gibi görünmeyen ayrımın tonlarca pratik ve somut içerimlere sahip.
Oldukça gündelik bir örnekle, her ikisi de popüler bir mesajlaşma uygulamasını kullanan bir babaanne ve torun düşünelim. Babaannenin tanıdıklarına yönlendireceği mesajların bir karşılığı olarak operatöründen hediye kullanım hakkı kazanacağını söyleyen mesajları dikkate alması ve iletişim sirkülasyonuna dahil etmesi oldukça olası iken, torunun söz konusu mesajlarla kendi iletişim ekosisteminde karşılaşması bile – babaannesi ile düzenli iletişimde olmadığı takdirde – oldukça güçtür.
Babaanne, uygulamayı kullanmayı öğrenmiş fakat uygulamanın arkasındaki hizmet sağlayıcı ile telefon operatörünün farklı tüzel kişiler olduklarını, birbirleri ile ilişkili olmadıklarını, mesajlarının uçtan uca enkripsiyon algoritmaları ile korunduğunu, öyle olmasa dahi günde milyonları bulan mesaj trafiğinden bu küçük jestinin cımbızlanabilmesi için inanılmaz bir donanım veya seçim algoritması gerektiğini fark edecek duruma gelememiştir.
Tekno-sosyologlar bu bilinç ve bilgi eşitsizliğine “dijital ayrışım” adını veriyor. Her ne kadar dijital ayrışım terimi ilk ortaya çıktığında coğrafya, kalkınma düzeyi, sosyo-ekonomik sınıf gibi etkenlerin dijital platformlarda üretilen ve yayılan bilgiye erişim üzerindeki etkisini tanımlamak için kullanılsa da, zamanla bilinç düzeyi, yaş, alanda yetkinlik ve diğer faktörlerin yarattığı bilgi düzeyi değişikliklerini betimlemek için de kullanılmaya başlandı. Peki, insanlar bilmedikleri bir hususta karar vermek durumunda kaldıklarında ne yaparlar?
Dijital ve Finansal Okuryazarlık Sorunlarının Ortak Küme Elemanı: Kripto Para Piyasası
Ekstra kullanım hakları hediye etmeyi vaat eden mesajı arkadaşa veya toruna göndermek kararı, arkadan duyulacak birkaç ufak kahkaha ve sarkastik yorum dışında bir risk barındırmıyor. Peki ya gerçek riskler barındıran kararlar?
Dijital devrimin altın günlerinden çok önce, matematikçiler kusursuz bilgi şartlarının oluşmadığı ortamlarda yani eksik bilgi modellerinde karar verme süreçleri ve sonuçlarını çalışıyorlardı.Bu ilginin temelinde, klasik ekonomi teorisinde bireylerin rasyonel aktörler olduklarına dair yerleşik ön kabulün sıklıkla pratik yaşamda sınanması vardı. 1957’de sosyal bilimciler “sınırlı rasyonalite” terimini kullanmaya başladılar.
Ekonomist Herbert Simon tarafından düşünsel bağlama oturtulup tek başına bir köken teoriye dönüşecek bu terim, kişilerin karar verme anlarında ellerinde olan kısıtlı bilgiyi kullanarak, sınırlar dahilinde rasyonel kararlar verdiklerini ima ediyordu. Bu yeni yaklaşım, 1970’lerde davranışsal ekonomi teorilerinin ortaya çıkışında etkili olacaktı. Davranışsal ekonomi, finansal ekosistem içerisinde münferit oyuncuların nasıl davrandıklarını inceleyen bir alt dal. Kişilerin davranışsal eğilimlerini açıklamak için nörobilim ve psikolojiye sıklıkla başvuran disiplinlerarası bir etüt alanı aynı zamanda. Davranışsal iktisat çalışan sosyal bilimciler, höristik ve önyargıları kullanarak sosyal öğrenme ve koşullanmanın karar verme süreçlerine etkisini inceliyor.
2008 finansal krizini takiben bir internet platformunda paylaşılan bir tür manifesto ile hayatımıza giren kripto paralar, tüketici tarafından yepyeni bir konsept ve finansal krizin yaptığı olumsuz domino etkisine bir çare olarak heyecanla karşılandı. Konsepte duyulan ilginin erken dönemlerinde, kripto para, bilgileri dijital okuryazarlığın ötesine geçen ve deneysel teknolojilere meraklı teknoloji uzman ve amatörleri tarafından alınıp satılıyor ve kullanılıyordu. Kripto paranın genel halk kitlelerinin dikkatini çekmesi, orijinal kripto para birimi Bitcoin’in değerinin 2010’da ilk kez pik yapması ve bunu izleyen bir dizi ani değer artışı ile oldu.
Bu sayede kripto para ekosisteminin demografisi, teknoloji meraklılarından kısa sürede zengin olmayı düşleyen ve dijital ya da finansal okuryazarlığa sahip olmayan, ekseriyetle teknoloji göçmeni bir kitleye evrildi.
Bitcoin’e yatırım yapma sebebi kazanç katlamaktan ziyade finansal bir devrime destek vermek, konseptin temelindeki prensipleri desteklemek olan teknologlar ve tekno-filozoflar için kripto paranın merkezi olmayan bir sisteme sahip olması, dolayısıyla büyük aktörlerin kaynaklarıyla orantılı irade sahibi olduğu bir statükoya dönüşmesinin “görece” zor olması, aynı zamanda petrol gibi fiziksel kaynak ve komoditelere endeksli, birbirine oldukça bağlı bir dinamikle çalışan ve devletler ya da uluslararası finans otoriteleri tarafından denetlenen küresel para birimlerinin aksine daha kompartmental bir yapıya sahip olması ve dolayısıyla alınan hasarın belli bir bölme, birim ve piyasada tutulabilecek olması ve takip edilebilirliği kripto parayı seçme sebeplerinden.
Özellikle 2008 küresel finansal krizinin ertesinde finansal bir sistemde çıkan bir sorunun tüm Dünyayı etkilememesi fikri oldukça cazip. Ayrıca devlet ve kuvvetli aktörlere dair komplo teorilerinin anaakım düşünceye dahil olduğu bu büyük “göz açıcı” anlatılar çağında kripto para, bir tür başkaldırı ve sivil iradenin galip gelme hikayenin öznesi haline getirdi. Bununla birlikte, 2016’da teknoloji girişimcisi Ilia Lichtenstein ve eşi ekonomist/gazeteci Heather Morgan tarafından Bitfinex kripto borsasından çalınan ve çalındığı tarihte yetmiş milyon, günümüzde ise dört milyar dolar değerinde olan kripto paralar, kripto paralardaki ani değer değişimleri ve bu birimlerin de piyasa manipülasyonlarına açık olması, kripto paranın söz verdiği güven ve stabiliteyi sağlayıp sağlamayacağı konusunda soru işaretleri oluşturdu.
Lichtenstein ve Morgan’ın hikayesinin de ortaya koyduğu üzere, blok zincir temelli bir piyasada parayı takip etmek çok daha kolayken bu piyasalarda işlenen suçun izlerini kapatmak ve parayı aklamak oldukça zor. Bununla birlikte, talebin olduğu yerde arz vardır prensibi gereğince, bu sahada suç işleme niyeti olanların başvurabileceği pek çok yöntem var. Bu da, hiçbir finansal sistemin suç ve sosyal yaşamdaki dalgalanmalara bağışık olmadığını gösteriyor. Ek olarak, yazının başında sözünü ettiğimiz dijital ayrışım, kripto piyasalarının sosyo-ekonomik anlamda kapsayıcı yapılar olmasını ve insanların çıkarlarının gözetilmesini bir miktar zorlaştırıyor.
Neden?
Dijital ve finansal okuryazarlık eksikliği, özellikle son trene yetişip zengin olmayı uman kullanıcıları mesajlaşma gruplarında yapılan spekülasyonların ve adına “pump and dump” yani “yükselt ve terk et” denen manipülasyonların vasıtası haline getiriyor. “Pump and dump” basitçe tercihen kripto piyasasına yeni çıkmış bir kripto paranın yükseleceği haberini yayarak kişileri alma teşvik etmeyi, alımla beraber yükselen değer zirve noktasını gördüğünde ise manipülasyonu başlatanların astronomik karlar ile ellerindekini satarak bir sonraki hedefe yönelmelerini anlatmak için kullanılıyor.
Günümüz kent ve dijital medya literatüründe bunun adı FOMO, yani fırsatları kaçırma yahut geriden gelme korkusu. Bu korkuyu işlevselleştiren “pump and dump” stratejisi, kaynakları ve sisteme dair bilgisi kısıtlı bireylerin, tıpkı bir piramit şemasının alt basamaklarında yer alan bireyler gibi, sistemin yakıtı haline getirilmesini sağlıyor.
Üstelik kripto parayı bir postmodern Robin Hood hikayesinin ana motifi yapan düzensizlik ve yasa yapıcıların da jenerasyonel ve disiplin kaynaklı uzaklık sebebiyle sistemi kavrayıp yatırımcıların haklarını korumalarına veya kayıplarını tazmin etmelerine engel oluyor.
Buna ek olarak, ideolojik spektrum fark etmeksizin, geleneksel finans ve yönetim yapısı içerisindeki kimi yasa koyucular kripto para konseptine karşı tutum sergiliyor. Özellikle teknoloji haberlerinin odkata olduğu bir dijital yayın olan The Verge’de yayınlanan bir habere göre, Amerika’da kimi yasa yapıcılar federal kolluk güçlerini kripto sistemlerin üzerine gitmek konusunda teşvik etmeye çalışıyor.
Geleneksel sistem ve kripto ekosistemi arasındaki bu uyuşmazlık, yukarıda bahsi geçen kullanıcıları oldukça kırılgan bir pozisyona sürükleyebiliyor.
Bu sebeple 2020 Nisan ayında yayınlanan Avrupa Birliği Ekonomi Komitesi raporunda yapılan politika implementasyon önerilerinin başında, merkezi finans kuruluşlarının kripto ekosistemine dahil olması imkanlarının araştırılması ve buradaki birleşme ya da kaynaşma olanaklarına bakılması, özellikle genç yaştaki ve finansal ya da dijital okuryazarlık sahibi olmayan kullanıcıların ekosisteme dahil olmadan eğitilmesi geliyor. Böylece, bu yeni sistem keşfedilmeye devam ederken bilgi ve regülasyon eksikliğinden doğacak zararların minimuma indirgenmesi amaçlanıyor.
Benzeşim Höristiği, Bir Başka Otorite ve Kripto Kraliçesi
2017’de ortadan kaybolan ve nerede olduğu, hatta hayatta olup olmadığına dair türlü spekülasyonlara konu olan kripto dolandırıcısı Ruja Ignatova hakkında sekiz bölümlük “Kayıp Kripto Kraliçesi” BBC podcast’ini yapan gazeteci Jamie Bartlett, “İnsanlar yeni bir şeyle karşılaştıklarında eğer onu anlamlandıracak araçlardan yoksunlarsa, onu bildikleri bir şeye benzeterek değerlendirmede bulunur ve karar verirler.” diyor.
Buna davranışsal ekonomide “benzeşim höristiği” adı veriliyor. Buna göre, yeni bir fikir, konsept ya da durumu hakkıyla değerlendirmemize imkan verecek bilişsel ve bilgisel araçlardan yoksun olduğumuzda, eldeki bilgiden hareketler, yani Simon’ın tabiriyle kısıtlı rayonalitemizle, karar veriyoruz. Görünen o ki, “Doktor” Ruja Ignatova bu gerçekliğin uzun süredir farkındaydı.
Cicero’nun mantık safsataları arasında en ünlü olanlardan biri otorite kaynaklı argüman, yani, “argumentum ab auctoritate”. Hukuk doktorası sahibi Ignatova’nın hayali kripto parası OneCoin’i tanıtmak için katıldığı tüm etkinliklerde bu titri vurgulaması ve Mckenzie Group’taki finans geçmişine atıf yapması bundan. Finansal ve dijital okuryazarlığa sahip olmayan kitleler arasında bu titr, bir güven jeneratörü olarak işlev görüyor.
Fakat OneCoin’in göz doldurma ve ikna çabaları kurucusunun unvanı ile sınırlı değil. OneCoin adına OneLife denen ve piramit şemalarının örgütlenmelerine oldukça benzeyen, dolayısıyla pek çoğu finansal sıkıntı içerisinde ve çıkış vaat eden şeylere meyletmeye yatkı, ekonomik anlamda mütevazı kullanıcılara çok tanıdık gelen, bir hiyerarşi ve sosyal ağ üzerinden satılıyor.
İnsanlar bir kripto borsasında alım-satım yapmak yerine, OneCoin’in kendine özgü borsası açıldığında oraya aktarılacağı vaat edilen paralarını, oyun parası gibina benzer şekilde, kurumsal internet sitesinde açtıkları hesaplarda tutuyor. Bu “coin”ler, ya da borsa açıldığında “coin”e dönüşecek jetonlar, ironiktir ki, eğitim paketleri ile birlikte geliyor. Bir diğer deyişle, eğitim paketini fiat para ile alan kullanıcılara OneCoin hediye ediliyor.
Grubun kendine ait bir dili, el işareti var. Ignatova’ya kraliçe diyorlar. Tüm bunların yanı sıra, Ignatova etkinliklere pop yıldızı ve liderlerin seremonik giysilerinin stilleri arasında gidip gelen kıyafetlerle çıkıyor.
Bir borsada aktif alınıp satılmadığı için OneCoin’in otantik ve doğrulanabilir bir değeri yok. Değer, paranın yaratılışına yakınsayan bir şekilde kurucular tarafından belirleniyor. Tüm bunların ötesinde, OneCoin bir kripto para değil. Kayıtlar, bir kripto paranın tanımlayıcılarındna biri olan blok zincirde değil, kayıtları değiştirmenin daha kolay, kripto piyasasına entegrasyonunun ise imkansıza yakın olan bir SQK veritabanında tutuluyor. Temkinli tahminlere göre bugüne değin OneCoin’e toplamda on beş milyar euro’nun üzerinde “yatırım” yapılmış.
Dr. Ruja’nın ortadan kaybolmasından kısa süre sonra kardeşi Konstantin Ignatov ABD federal hükümeti tarafından dolandırıcılık, Amerikan devletini dolandırma gibi bir dizi suçtan yargı karşısına çıkarıldı. Mahkum edilirse Ignatov beş ile yirmi yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılacak.
Sonuç
Tüm bu anlatıdaki bir diğer ironi, nihayetinde hesap vermek zorunda kalan Ignatov’un ceza alabilmesinin tek sebebi, OneCoin’in gerçek bir kripto para birimi olmaması. Bir diğer deyişle, OneCoin yerleşik ve geleneksel yasaların çoktan tanıdığı ve tanımadığı tozlu bir saadet zincirinden başka bir şey olmadığından dolandırıcılardan hesap sorulabilir.
Morgan ve Lichtenstein’ın işledikleri suçlar nedeniyle mahkeme karşısına çıkmasının bir kavrama ve uyumlanma işareti mi olduğunu yoksa yargının da tıpkı kullanıcılar gibi benzeşim höristiğine başvurarak hırsızlık gibi ezeli suçlara yönelik hükümlere dayalı bir yaklaşım mı sergileneceğini ise zaman gösterecek.
Kripto para alanındaki tüm Blog yazılarımız için bağlantıya tıklayınız.
Hukuk ve Bilişim Dergi’sinin Yeni Sayı’sını bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Yazarlar: Rumeysa ŞAHBAZ, Said Şahbaz
Kaynaklar
- how-a-young-couple-failed-to-launder-billions-of-dollars-in-stolen-bitcoin
- bitcoin-cryptomining-democratic-lawmakers-letter-epa-energy-department
- https://www.bbc.co.uk/programmes/p07nkd84/episodes/downloads
- https://eur-lex.europa.eu/resource.html?uri=cellar:f69f89bb-fe54-11ea-b44f-01aa75ed71a1.0001.02/DOC_1&format=PDF
- http://innovbfa.viabloga.com/files/Herbert_Simon___theories_of_bounded_rationality___1972.pdf
- https://www2.psych.ubc.ca/~schaller/Psyc590Readings/TverskyKahneman1974.pdf
- https://repository.uchastings.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1176&context=hastings_business_law_journal
- https://www.bbc.com/news/technology-50417908
- download