Avukatlar İçin Bilirkişi ve Uzman ile Çalışma Rehberi

Okuma Süresi: 9 Dakika

Avukatlar İçin Bilirkişi ve Uzman ile Çalışma Rehberi

Giriş

Hukuki süreçlerde, özellikle teknik bilgi gerektiren karmaşık davalarda bilirkişi raporları ve uzman mütalaaları büyük önem taşır. Bilirkişiler, HMK m. 266-287 hükümleri uyarınca mahkemeler tarafından atanarak uyuşmazlığa konu teknik konularda rapor hazırlayan kişilerdir. Ancak, sadece mahkeme tarafından atanan bilirkişiler değil, aynı zamanda tarafların özellikle avukatların dışarıdan uzmanlardan aldığı mütalaalar da dava sürecinde önemli bir rol oynar. Bu mütalaalar, teknik veya bilimsel meselelerin derinlemesine anlaşılmasına ve savunmanın güçlendirilmesine katkı sağlar.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293. maddesi, tarafların, mahkemece atanmış bilirkişinin dışında uzman görüşü alabileceğini açıkça belirtmektedir. Bu madde, avukatlara davalarında teknik bilgiyi güçlendirme adına kendi uzman mütalaalarını sunma imkanı verir. Bu tür mütalaalar, mahkemeye delil olarak sunulabilir ve hâkim tarafından bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirilir. Her ne kadar uzman mütalaaları hukuki olarak bağlayıcı olmasa da, davanın teknik yönünü açıklamada büyük katkı sağlar ve yargılamayı önemli ölçüde etkileyebilir. Mahkemenin dışarıdan alınan uzman mütalaalarını değerlendirme yetkisi, hâkimin delilleri serbestçe değerlendirme yetkisi ile sınırlıdır.

Bu noktada, Türk Ceza Kanunu’nun 67. maddesi önemlidir. TCK m. 67’ye göre, özel veya kamuya ait bilimsel ve teknik kurumların ya da kişilerin hazırladığı uzman raporları, mahkemelerce bilirkişi raporu gibi değerlendirilebilmektedir. Bu, ceza davalarında avukatların dışarıdan uzman görüşü alarak savunmalarını güçlendirebileceklerini gösterir. Uzman mütalaası, özellikle teknik suçlarda (örneğin, bilişim suçları, tıbbi hatalar, mali suçlar gibi) yargılamanın seyrini etkileyebilir. TCK m. 67 uyarınca, uzman mütalaaları da diğer deliller gibi hâkimin kanaatini oluşturma sürecinde dikkate alınabilir.

Yargıtay uygulamaları da uzman mütalaalarının önemini vurgulamaktadır. Yargıtay, bilirkişi raporlarının yanında uzman mütalaalarının da dikkate alınarak davanın çözümüne katkı sağlayabileceğini belirtmiştir. Örneğin, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2012/21805 E. ve 2014/11535 K. sayılı kararında, davalı tarafça sunulan özel bir teknik raporun, bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Bu tür kararlar, uzman mütalaalarının sadece hukuki dayanaklarla değil, aynı zamanda bilimsel ve teknik içerikleriyle de yargı makamları tarafından dikkate alınabileceğini göstermektedir.

Avukatların dava sürecinde dışarıdan aldıkları uzman mütalaaları, özellikle karmaşık teknik meselelerde önemli bir stratejik avantaj sunar. Avukatlar, müvekkillerinin lehine olacak şekilde mütalaanın kapsamını belirlemeli ve bilirkişinin ya da uzman kişinin cevaplaması gereken soruları dikkatle formüle etmelidir. Özellikle, sunulacak mütalaada konuya ilişkin teknik verilerin yanı sıra hukuki dayanakların da açıklanması, mahkemenin karar sürecine önemli katkılar sunacaktır. HMK m. 279’da belirtildiği üzere, bilirkişiler yalnızca teknik meselelerle sınırlı inceleme yapar, ancak dışarıdan alınan uzman mütalaaları, bu teknik meselelerin hukuki yönlerini de detaylı bir şekilde ele alabilir.

Sonuç olarak, gerek mahkemenin atadığı bilirkişiden alınan raporlar gerekse avukatların dışarıdan aldığı uzman mütalaaları, davaların çözümünde büyük önem taşımaktadır. Her iki tür raporun da etkin bir şekilde kullanılabilmesi, avukatların bu süreçleri doğru yönetmesine ve mütalaaların davaya en iyi katkıyı sağlayacak şekilde hazırlanmasına bağlıdır.

Bilirkişi ve Uzman Raporunun Hukuki Süreçteki Önemi,

Hukuk ve ceza davalarında, teknik bilgi veya uzmanlık gerektiren konuların çözümünde bilirkişi ve uzman raporları kritik bir rol oynar. Bu raporlar, yargı makamlarının teknik meselelerde doğru ve bilimsel bir değerlendirme yapmalarına yardımcı olurken, aynı zamanda delil niteliği taşır. Hem mahkeme tarafından atanmış bilirkişilerce hazırlanan raporlar hem de tarafların dışarıdan aldığı uzman mütalaaları yargılamada değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, bilirkişi raporlarının ve uzman mütalaalarının yargı sürecine etkileri ve hukuki dayanaklarını açıklamak büyük önem taşır.

1. Hukuki Dayanak: Bilirkişinin Görevi ve Önemi

Bilirkişi müessesesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 266. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. HMK m. 266’ya göre, hâkim, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişiye başvurabilir. Bilirkişi, hâkimin teknik konularda bilgi edinmesini sağlayarak yargılamanın adil ve doğru bir şekilde sonuçlanmasına katkıda bulunur. Bilirkişinin görevi, hukuki sorunları çözmek değil, teknik meseleler hakkında rapor sunmaktır. HMK m. 279/2’ye göre, bilirkişinin raporunda açık, anlaşılır ve denetime elverişli bir açıklama yapması gerekmektedir.

Bilirkişi raporları, yargılama sürecinde delil niteliği taşır. HMK m. 282, bilirkişi raporlarının, hâkimin vicdani kanaatini oluşturan deliller arasında yer aldığını belirtir. Ancak, bilirkişi raporu hâkim için bağlayıcı değildir. Hâkim, raporu diğer delillerle birlikte değerlendirir ve bu değerlendirme sonucunda bir kanaate varır. Bilirkişinin sunduğu rapor, yalnızca teknik meselelerde hâkime rehberlik eder. Bu bağlamda, bilirkişinin tarafsızlık ve objektiflik ilkelerine uygun olarak rapor hazırlaması hayati önemdedir

2. Dışarıdan Alınan Uzman Mütalaalarının Hukuki Dayanağı

Bilirkişi raporlarına ek olarak, taraflar dava sürecinde dışarıdan uzman mütalaası da alabilirler. HMK m. 293, tarafların, mahkeme dışında bir uzmandan rapor alarak mahkemeye sunmalarına imkân tanır. Bu tür uzman mütalaaları, özellikle teknik konuların derinlemesine açıklanması ve savunma stratejilerinin güçlendirilmesi açısından önemlidir. Dışarıdan alınan uzman raporları, hâkim tarafından bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirilebilir ve delil olarak kabul edilebilir. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 67. maddesi de, kamu veya özel kuruluşlarca hazırlanan uzman raporlarının delil olarak kullanılabileceğini düzenler. Bu maddeye göre, teknik veya bilimsel konularda kamuya ait kurumların ya da özel kuruluşların hazırladığı raporlar mahkemece delil olarak kabul edilebilir.

Özellikle ceza davalarında, bilişim suçları, mali suçlar veya tıbbi hatalar gibi teknik bilgi gerektiren konularda dışarıdan alınan uzman mütalaaları, mahkemeye delil sunma açısından stratejik bir araçtır. Bu mütalaalar, savunmayı güçlendirir ve mahkemenin konuya ilişkin teknik değerlendirme yapmasına katkıda bulunur.

3. Yargı Kararlarında Bilirkişi Raporlarının ve Uzman Mütalaalarının Yeri

Yargıtay, bilirkişi raporlarının delil olarak kullanımını birçok kararında detaylı bir şekilde ele almıştır. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2014/7977 E. ve 2015/4621 K. sayılı kararında, bilirkişi raporlarının hükme esas alınabilmesi için raporun açık, yeterli, bilimsel verilere dayalı ve denetime elverişli olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu karar, bilirkişi raporlarının ne şekilde değerlendirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Hâkim, raporun bilimsel dayanaklarını inceleyerek, diğer delillerle birlikte değerlendirme yapmalı ve kararını bu doğrultuda oluşturmalıdır.

Dışarıdan alınan uzman mütalaaları konusunda da Yargıtay’ın çeşitli kararları bulunmaktadır. Örneğin, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2012/21805 E. ve 2014/11535 K. sayılı kararında, taraflarca sunulan özel bir teknik raporun, bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Bu tür kararlar, dışarıdan alınan uzman mütalaalarının mahkeme nezdinde ne kadar önemli olabileceğini ve yargılamada delil olarak kabul edilebileceğini göstermektedir.

Sonuç olarak, bilirkişi raporları ve uzman mütalaaları, yargı süreçlerinde teknik konularda doğru kararlar alınmasına yardımcı olur. Bilirkişi raporları, mahkemeler için hukuki değil, teknik rehberlik sağlayan bir araçtır ve hâkimin nihai kararını destekler. Dışarıdan alınan uzman mütalaaları ise, tarafların kendi savunmalarını güçlendirme ve teknik konuları daha detaylı açıklama imkânı sunar. Bilirkişi raporlarına itiraz hakkı, yargılamanın adil bir şekilde yürütülmesini sağlayarak, taraflara teknik meselelere ilişkin farklı görüşler sunma imkânı verir. Bu bağlamda, bilirkişi raporlarının ve uzman mütalaalarının yargı üzerindeki etkisi büyük olup, yargılamanın sonucunu önemli ölçüde etkileyebilir.

Avukatlar İçin Bilirkişi ve Uzman Seçimi: Uzmanlık ve Deneyim Kriterleri;

Dava sürecinde, özellikle teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren konularda avukatların en önemli stratejik hamlelerinden biri doğru bilirkişi veya uzman seçimi yapmaktır. Bilirkişi ve uzman mütalaaları, davanın gidişatını belirleyen kritik unsurlardır ve bu nedenle avukatlar, hem mahkeme tarafından atanacak bilirkişiyi hem de tarafların dışarıdan alacağı uzmanları seçerken dikkatli bir değerlendirme süreci yürütmelidir. Doğru seçimin yapılabilmesi için bilirkişinin uzmanlık alanı, deneyimi ve bağımsızlığı gibi kriterlerin hukuki çerçevede değerlendirilmesi büyük önem taşır.

Bilirkişi ve uzman mütalaaları, davanın seyrini önemli ölçüde etkileyen unsurlar arasında yer alır. Avukatların bilirkişi ve uzman seçerken dikkate almaları gereken temel kriterler şunlardır:

  • Uzmanlık alanının davaya uygunluğu (HMK m. 266-268),
  • Deneyim ve bilgi düzeyinin yeterliliği (HMK m. 272),
  • Tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine uygunluk (HMK m. 270),
  • Etik sorumluluklar ve çıkar çatışmalarının bulunmaması (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin ilgili kararı).

Doğru bilirkişi ve uzman seçimi, avukatların davayı daha etkili bir şekilde yönetmelerine ve müvekkillerinin haklarını koruma altına almalarına yardımcı olacaktır. Bu süreçte kanun ve yargı kararları doğrultusunda titiz bir seçim yapılması, davanın nihai sonucuna büyük katkı sunabilir.

1. Hukuki Çerçeve: Bilirkişinin Atanması ve Seçim Kriterleri

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 266. maddesi, bilirkişinin atanması ve görevlerini düzenlemektedir. HMK m. 266’ya göre, hâkim, çözümü özel veya teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişiye başvurabilir. Bilirkişinin atanması, hâkimin takdirine bağlıdır, ancak taraflar da bilirkişinin belirlenmesinde görüş bildirme hakkına sahiptir. HMK m. 268’e göre, taraflar, bilirkişinin atanmasından önce, bilirkişinin uzmanlık alanına ve ehliyetine itiraz edebilirler. Bu aşamada, avukatlar, bilirkişinin yeterli bilgiye ve deneyime sahip olup olmadığını araştırarak bu itiraz hakkını etkin bir şekilde kullanmalıdır.

Bilirkişinin seçimi yapılırken, onun uzmanlık alanının davanın konusuna uygun olması gerektiği açıktır. HMK m. 271/1 uyarınca, bilirkişi raporu, yalnızca özel ve teknik bilgi gerektiren hususlarda alınmalıdır. Örneğin, bir tıbbi malpraktis davasında tıp alanında uzman bir bilirkişi atanmalı; bir mühendislik hatası davasında ise mühendislik alanında uzman bir bilirkişiye başvurulmalıdır. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2013/24239 E. ve 2014/9607 K. sayılı kararında, bilirkişinin uzmanlık alanının, davaya konu olan uyuşmazlıkla doğrudan ilgili olması gerektiği vurgulanmıştır. Yanlış uzmanlık alanına sahip bilirkişinin atanması, raporun yetersiz ve denetimsiz olmasına yol açabileceği gibi, davanın uzamasına ve adil yargılanma hakkının ihlaline neden olabilir.

2. Uzmanlık ve Deneyim: Bilirkişinin Yetkinlik Kriterleri

Bilirkişi seçimi sürecinde dikkat edilmesi gereken temel kriterlerden biri, bilirkişinin uzmanlık alanı ve deneyimidir. HMK m. 272/1’e göre, bilirkişinin, atanacağı konuda gerekli bilgi ve deneyime sahip olması gerekir. Bilirkişinin uzmanlık derecesi, sahip olduğu akademik veya mesleki unvanlara dayalı olarak belirlenir. Ancak, yalnızca akademik unvan değil, aynı zamanda pratik deneyim de önemlidir. Örneğin, bir adli bilişim uzmanının sadece teorik bilgiye değil, aynı zamanda suç incelemesinde uygulamalı deneyime sahip olması beklenir.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2010/16213 E. ve 2011/1444 K. sayılı kararında, bilirkişinin uzmanlık alanında yeterli bilgi ve deneyime sahip olması gerektiği belirtilmiş, yeterli uzmanlık düzeyine sahip olmayan bilirkişilerden alınan raporların hükme esas alınamayacağı vurgulanmıştır. Bu nedenle, avukatların, bilirkişinin uzmanlık ve deneyim düzeyini dikkatle değerlendirmesi, daha sonra ortaya çıkabilecek olası itirazları önlemek adına önemlidir. Yetersiz veya yanlış bir bilirkişi seçimi, dava sürecinde ciddi sorunlara yol açabilir ve hatta müvekkil açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir.

3. Dışarıdan Alınan Uzman Mütalaaları: Seçim Kriterleri ve Bağımsızlık

Tarafların, mahkemece atanmış bilirkişiden bağımsız olarak uzman mütalaası alma hakkı HMK m. 293’te düzenlenmiştir. Avukatlar, teknik veya bilimsel meselelerde, mahkemeye sunulmak üzere dışarıdan bir uzmandan rapor talep edebilirler. Ancak bu noktada, seçilen uzmanların bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine uygun olması son derece önemlidir. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 67. maddesine göre, uzman mütalaaları, mahkemeler tarafından bilirkişi raporları gibi değerlendirilebilir. Bu nedenle, uzman mütalaasının bilimsel dayanaklara ve objektif verilere dayanması zorunludur.

Uzman seçimi yapılırken, avukatların dikkat etmesi gereken bir diğer önemli kriter, uzmanların tarafsızlığıdır. Yargıtay kararları, tarafların mahkemeye sundukları uzman raporlarının objektif ve tarafsız olması gerektiğini sürekli olarak vurgulamaktadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2011/7955 E. ve 2012/1428 K. sayılı kararında, tarafsız olmayan bilirkişi raporlarının mahkeme tarafından dikkate alınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda, avukatlar, seçtikleri uzmanın tarafsız ve objektif bir rapor sunmasını sağlamalı, uzman seçiminde bu kriterleri göz önünde bulundurmalıdır.

Etkili Bir Uzman Mütalaası Talebi Nasıl Hazırlanır?

Hukuki süreçte teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişilerden veya uzmanlardan alınacak mütalaalar, davanın sonucunu doğrudan etkileyebilecek kritik deliller arasında yer alır. Bu sebeple avukatlar, müvekkillerinin lehine olacak şekilde bilirkişiden etkili bir mütalaa talebi hazırlarken dikkatle hareket etmelidir. Bu süreçte, talebin içeriği, soruların netliği, mütalaanın amacı ve sunulacak belgeler, mütalaanın etkili ve geçerli olmasını sağlayacak başlıca unsurlardır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve Türk Ceza Kanunu (TCK), bu süreçle ilgili önemli düzenlemeler içermektedir.

1. Doğru Bilirkişi veya Uzman Seçimi

Mütalaa talebine başlamadan önce en kritik adım, davanın teknik yönüne uygun bir bilirkişi veya uzman seçmektir. HMK m. 266’ya göre, mahkemeler, özel veya teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişilere başvurabilir. Bilirkişi seçimi, HMK m. 268 çerçevesinde tarafların talep ve itiraz hakkı doğrultusunda yapılır. Avukatlar, bilirkişi veya uzmanın, davanın konusu hakkında yeterli bilgiye ve deneyime sahip olup olmadığını değerlendirerek, uzmanlık alanına uygun bir seçim yapmalıdır. Yargıtay kararları da bu konuda net bir duruş sergilemektedir; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2013/5585 E. ve 2014/5121 K. sayılı kararında, bilirkişinin davanın konusu ile ilgili yeterli uzmanlık alanına sahip olması gerektiği vurgulanmıştır.

2. Mütalaa Talebinde Belirgin ve Net Sorular Hazırlama

Avukatların etkili bir mütalaa talebinde dikkat etmeleri gereken en önemli unsurlardan biri, bilirkişiye veya uzmana sorulacak soruların açık, anlaşılır ve net olmasıdır. HMK m. 271, bilirkişinin yalnızca özel veya teknik bilgi gerektiren konulara ilişkin inceleme yapabileceğini belirtir. Bu sebeple, avukatların sorularını hukuki değil, teknik meselelerle sınırlamaları gerekmektedir. Örneğin, bir tıbbi hata davasında sorulacak sorular, olayın tıbbi yönden nasıl geliştiği, hatanın kaynağı ve bunun tıbbi uygulamalarla nasıl ilişkili olduğu üzerinde yoğunlaşmalıdır. Soruların net olmaması veya belirsiz olması, mütalaanın yeterince detaylı veya etkili olmamasına neden olabilir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2011/14558 E. ve 2012/3027 K. sayılı kararında, bilirkişi raporlarının yetersiz veya eksik olduğu durumlarda, hâkimin, bilirkişiden ek rapor talep etmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu sebeple, eksik veya yetersiz sorular, davanın uzamasına ve sonuçsuz kalmasına neden olabilir. Bu nedenle, avukatlar, sorularını somut ve mütalaayı yönlendirecek şekilde hazırlamalıdır.

3. Mütalaa İçin Gerekli Belgelerin Hazırlanması ve Sunulması

Etkili bir mütalaa talebi için, bilirkişiye sunulacak olan belgelerin tam ve eksiksiz hazırlanması son derece önemlidir. HMK m. 269’a göre, bilirkişinin incelemesini yapabilmesi için gerekli tüm belgeler ve bilgi talepleri avukatlar tarafından eksiksiz bir şekilde sağlanmalıdır. Bilirkişinin, talep edilen mütalaayı hazırlayabilmesi için ilgili deliller, belgeler ve teknik bilgiler doğru ve eksiksiz bir şekilde teslim edilmelidir. Örneğin, mali bir davada bilirkişiden mali tablo incelemesi isteniyorsa, tüm finansal belgeler ve hesaplar bilirkişiye eksiksiz şekilde sunulmalıdır.

Bu hususta Yargıtay kararları da yol göstericidir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2013/17461 E. ve 2014/15751 K. sayılı kararında, bilirkişinin raporunu hazırlarken incelediği belgelerin eksiksiz ve denetime elverişli olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu nedenle, avukatlar, talep edilen mütalaanın kapsamına uygun belgeleri titizlikle hazırlamalı ve bilirkişiye sunmalıdır.

4. Bilirkişi Tarafından Hazırlanacak Mütalaanın Kapsamını Belirleme

Avukatların etkili bir mütalaa talebinde izlemeleri gereken bir diğer önemli adım, mütalaanın kapsamını net bir şekilde belirlemektir. HMK m. 271 uyarınca, bilirkişinin görevi yalnızca teknik meselelerle sınırlı olup, hukuki yorum yapma yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, avukatlar, bilirkişinin yalnızca teknik sorulara odaklanmasını sağlamak için mütalaanın kapsamını dikkatle belirlemelidir. Hukuki değerlendirmeler, hâkimin görev alanına giren konulardır. Bu bağlamda, teknik soruların yanı sıra, teknik analizlerin hukuki sonuçları konusunda bilgi talep etmek uygun olmayacaktır.

5. Bilirkişi Raporuna İtiraz ve Ek Rapor Talep Etme Hakkı

Avukatların dikkat etmeleri gereken bir diğer adım, bilirkişi raporuna itiraz ve ek rapor talep etme hakkıdır. HMK m. 281’e göre, taraflar, bilirkişi raporuna itiraz edebilir ve ek rapor talep edebilirler. Bilirkişinin sunduğu raporun yetersiz, eksik veya hatalı olduğunu düşünen avukatlar, mahkemeye ek rapor talebi sunarak raporun genişletilmesini veya düzeltilmesini talep edebilirler. Bu, müvekkillerinin haklarını korumak ve davada doğru bir sonuca ulaşmak açısından kritik bir öneme sahiptir.

Bu konuda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/6654 E. ve 2016/842 K. sayılı kararında, tarafların bilirkişi raporunun eksik veya yanlış olduğunu düşündükleri durumlarda ek rapor talep etme haklarının bulunduğu belirtilmiştir. Bu itiraz hakkı, avukatların dava sürecinde aktif bir rol oynamasını ve mütalaanın daha doğru bir şekilde hazırlanmasını sağlamaktadır.

6. Tarafsızlık ve Objektiflik: Bilirkişinin Bağımsızlığı ve Etik Sorumlulukları

Avukatlar, mütalaa talebinde bulunurken bilirkişinin tarafsız ve bağımsız bir rapor hazırlaması gerektiğinin farkında olmalıdır. HMK m. 271/2, bilirkişilerin objektif, bağımsız ve tarafsız olmalarını şart koşar. Bilirkişi, hiçbir şekilde davanın taraflarıyla bir çıkar ilişkisi içinde olmamalıdır. Avukatlar, mütalaa talebi hazırlarken, bilirkişinin bağımsızlığına dikkat etmeli ve raporun tarafsızlığına halel getirecek unsurların bulunmadığından emin olmalıdır.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2015/16036 E. ve 2016/2802 K. sayılı kararında, bilirkişinin tarafsız ve bağımsız bir inceleme yapmadığı tespit edildiğinde, raporun geçersiz sayılacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda, avukatlar, bilirkişi seçimi ve mütalaa talebi hazırlığı sırasında tarafsızlık ilkesine dikkat etmelidir.

Kripto Varlıklar hakkındaki tüm blog yazıları için bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Zeynep ERTEN’in 16. Sayı’mızda çıkan “MiCA ve Getirdikleri” isimli yazısını bağlantıdan okuyabilirsiniz.

Yazar: Cüneyt Üre / Adli Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir