Görüntümüz Üzerindeki Haklarımız

Okuma Süresi: 4 Dakika

Görüntümüz Üzerindeki Haklarımız

Giriş

Günümüzün bilgi çağında birçoğumuz fotoğraflarımızı sosyal medyada paylaşmaktan çekinmiyor. Diğer yandan güvenlik kameralarından kendi şahsi telefonumuza kadar görüntü işleme araçları rızamız olsun olmasın görüntülerimizi kaydetmekten geri duymuyor, hatta bazı durumlarda işleyebiliyorlar. Ancak bir hukukçu olarak baktığımızda kötü niyetli kişilerin bu görüntüleri kullanmak suretiyle çeşitli menfaatler elde etmesi oldukça olası bir ihtimaldir. Bu sebeple görüntümüz üzerinde hangi haklarımızın olduğunu ve bir hukuksuzlukla karşılaştığımızda hangi koruma yollarına başvurabileceğimi öğrenmemiz gerekiyor.

Görüntü ve Niteliği

Görüntü, Türk Dil Kurumun tanımına göre, “herhangi bir nesnenin mercek, ayna vb. araçlarla oluşturulan biçimi, hayal” olarak tanımlanabilir[1]. Bu tanıma bakıldığında duvardaki çerçevede duran portremizden telefonla çektiğimiz bir öz çekime kadar kişi ile bağlantı olarak biçimini maddi dünyada yansıtan her şeye kişinin görüntüsü dememiş mümkündür. Bu açıdan bu yazı kapsamında birbirine yakın için kavram olan kişilik hakkı ve kişisel veriler bağlamında kişinin görüntüsü değerlendirilecektir.

Görüntü Üzerinde Kişilik Hakkı

Kişilik hakkı kavramı, öğretide diğer hukuk kavramları gibi ciddi tartışmalara neden olmuştur. Kişilik hakkı, “kişinin toplum içindeki saygınlığını ve kişiliğini serbestçe geliştirmesini temin eden varlıkların tümü üzerindeki hakkı” olarak tanımlamak mümkündür[2]. Örnek olarak yaşam ve vücut bütünlüğü, şeref, vücut, haysiyet, görüntü, ses üzerindeki haklar gösterilebilir[3].

Kişinin her türlü görüntüsü kişilik hakkı kapsamında olduğuna şüphe olmamakla beraber kişinin rızası olmadan üçüncü kişilerce kişinin görüntüsünün kullanılması, çoğaltılması, paylaşılması, saklanması veya yok edilmesi kişilik hakkı ihlali kapsamında değerlendirilmektedir. Aynı zamanda görüntü üzerindeki kişilik hakkı ihlal edilmekle beraber diğer kişilik hakları da ihlal edilebilir, örnek olarak kişinin görüntüsü üzerinde oynama yapıp yaymak suretiyle kişinin şeref ve haysiyeti üzerindeki hakları da ihlal edilmiş olacaktır[4].

FSEK kapsamında eser niteliğindeki fotoğraflar korunmakla beraber FSEK 86.maddeye göre, “eser mahiyetinde olmasalar bile, resim ve portreler tasvir edilenin, tasvir edilen ölmüşse 19 uncu maddenin birinci fıkrasında sayılanların muvafakati olmadan tasvir edilenin ölümünden 10 yıl geçmedikçe, teşhir veya diğer suretlerle umuma arzedilemez”. Fotoğraflar eser niteliğinde olmasa bile haksız rekabet hukuku bakımından koruma altına alınmıştır. Yargıtay 2016 tarihinde verdiği bir kararında “davalının, davacıya ait görüntüleri izinsiz olarak ve ticari maksatla ilan ve reklâmlarında kullanması eylemi 6762 sayılı TTK 56 vd. maddeleri uyarınca haksız rekabet oluşturduğundan, bu ilan ve reklâmlar nedeniyle davacıdan izin alınması halinde görüntüsünün kullanılması karşılığında ödenmesi gereken bir bedelin aynı Kanun’un 58/1 (d) bendi uyarınca maddi tazminat olarak takdiri gerekirken davacının maddi zararının oluşmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir” şeklinde değerlendirme yaparak eser niteliğinde olmayan fotoğraflar için de maddi tazminata hükmedilebileceği yönünde karar tahsis etmiştir[5].

Kişisel Veri Olarak Görüntü

Kişisel Verilerin Korunması Kanunun tanımlar başlıklı 3cü maddesinin d bendine göre, “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi” kişisel veri olarak kabul ediyoruz.  Bu bakımdan kişinin görüntüsünü kişisel veri olarak kabul ediyoruz. Bu nedenle bir kişisel veri olarak kişinin görüntüsü, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 5.maddesi gereğince kişinin açık rızası olmadan işlenemez. Kişisel verilerin işlenmesinden anlamamız gereken görüntünün kullanılmasından görüntünün yok edilmesine kadar kişisel veriler üzerinde uyguladığımız her türlü işlemi anlamamız gerekiyor[6]. Bu bakımdan dışarıda birinin portesini çizmek de kişisel verilerin ihlali kapsamındayken fotoğrafımızın İnstagram’da paylaşılması da aynı hükümlere tabidir. Bu nedenle istisnalar saklı kalmak üzere konu üçüncü kişilerin verileriyle ilgiliyse kişinin açık rızasının alınması gerekmektedir.

Özel nitelikli kişisel veriler, Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanununun 6.maddesinde “kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri” olarak sayılmıştır. Aynı maddede özel nitelikli kişisel veriler (sağlık ve cinsel hayatla ilgili olanlar hariç) özel kanunlarda rıza aranmadan işlenme halleri hariç olmak üzere ancak kişinin rızasıyla işlenebildiği belirtilmiştir.

Özel nitelikli kişisel verilere dahil olan biyometrik veriler, “kişinin kimliğini doğrudan tanımlamaya yarayan ve sadece o kişiye ait olan fizyolojik ve davranışsal verilerin bütünü” olarak tanımlamak mümkündür[7]. Yargıtay ise biyometrik veriyi, “kişinin kendine özgü fiziksel veya biyolojik niteliklerine dayalı olarak insanların kimliğini tespit için dijital teknolojiden faydalanma bilimi” olarak ifade etmiştir[8]. Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı Yönetmeliğinin 4.maddesinde ise biyometrik veri, “elektronik sistemler aracılığı ile kimlik tespiti ve kimlik doğrulama işlemlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla alınan kişiye özgü veriler” olarak yönetmelikte yer almıştır. Bu bakımdan biyometrik veriler oldukça geniş bir yelpazeyi kapsamla beraber kapsamı bakımından birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Gelişen teknoloji ile birlikte yüz tanıma sistemlerinin veri tabanları vasıtasıyla dijital bir görüntü ve videodan kişileri tanıyabilmesinin yanı sıra ses tanıma sistemleri yoluyla kişilerin ağızlarını hareket ettiriş biçimleri veya ses tellerinin şeklinden bile kimlik tespiti yapılabilmesinin mümkün olması, biyometrik verilerin kapsamının oldukça genişlenmesi ile sonuçlanmaktadır.

Sonuç

Görüntümüz üzerinde başka kanunlarda düzenlenmiş farklı haklarımız olsa da temel de bir ihlal söz konusu olduğunda kişilik hakları veya kişisel verilerin korunması mevzuatına bakmamız gerekiyor. İhlal söz konusu olduğunda tazminat söz konusu olmakla beraber Türk Medeni Kanunu veya Kişisel Verilerin Korunması Kanununda öngörülen çeşitli yaptırımlar gündeme gelecektir. Bu nedenle kişi görüntüsü üzerinde hukukun izin verdiği sınırlar içinde her türlü tasarrufta bulunabilecekken üçüncü kişiler istisnalar hariç olmak üzere sadece kişinin açık rızasını aldığı durumda görüntü üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarruf haklarına sahip olabileceklerdir.

Kanan İbrahimli’nin 15. Sayı’mızdaki “Deepfake ve Adli Bilişim” isimli yazısını bağlantıdan okuyabilirsiniz.

Yazarın tüm blog yazılarını okumak için bağlantıya tıklayınız.

Yazar: Av. Kanan İBRAHİMLİ

Kaynakça

[1] https://sozluk.gov.tr/, (Çevrimiçi) E.T. 03.03.2023.

[2] Mustafa Dural, Tufan Öğüz, Türk Özel Hukuku II: Kişiler Hukuku, 20.baskı, İstanbul, Vedat Kitabevi, 2019, s, 100.

[3] Semih Yünlü, Görüntü Üzerinde Kişilik Hakkı, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2021, s, 98-111.

[4] Yünlü, a.g.e., s, 110,111.

[5] Y. 11. HD. E. 2015/14525, K. 2016/3402, T. 28.03.2016 (Çevrimiçi) Yargıtay Karar Arama, E.T. 17.01.2024.

[6] Armağan Ebru Bozkurt Yüksel, “Sokak Fotoğrafçılığı ve Kişisel Verilerin Korunması”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, C. 1, S. 42, 2021, s, 532,533.

[7] Göksu Hazar Erdinç, “Ölçülülük İlkesi ve Açık Rıza Kapsamında Biyometrik Verilerin İşlenmesi”, Kişisel Verileri Koruma Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, 2020, s, 3.

[8] YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2012/12-1514 K. 2014/312 T. 10.6.2014, YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2011/15747 K. 2012/12099 T. 15.5.2012.