Yüz Tanıma Teknolojisi AİHM Kararı
Glukhin/Rusya Kararı (Başvuru No: 11519/20)
[Big Brother Watching You]
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından 04.07.2023 tarihinde verilen bu karar teknolojinin gelişmesiyle yüz tanıma sistemlerinin kullanımı hakkında verilen ilk karar olması sebebiyle ayrıca öneme sahiptir. European Data Protection Board (Avrupa Veri Koruma Kurulu) tarafından yüz tanıma, ‘bireyleri kimlik doğrulamak veya tanımlamak için yüzlerine göre otomatik olarak tanıyabilen olasılıksal bir teknoloji’ olarak tanımlanır ve en yaygın kullanılan biyometrik tanımlama türüdür. FRT [Facial Recognition Technology” (Yüz Tanıma Teknolojisi)] , CCTV [Closed-Circuit Television (Kapalı devre kamera sistemi)] kameralarında biyometrik verileri işlemek için düzenli olarak kullanılır; bu, GDPR’ın hassas veri olarak sınıflandırdığı ve yalnızca istisnai durumlarda işlenmesine izin verilen bir tür kişisel veridir.
2017 yılında Moskova Belediye Başkanı’nı Moskova’da 3500’den fazla CCTV kameralarının kurulduğunu duyurmuştur. 2017 yılının eylül ayına kadar bu CCTV kameraları yüz tanıma teknoloji ile desteklenmeye başlanmıştır.
2019 yılında Rusya’da yaşayan siyasi aktivist Konstantin Kotov Rus Ceza Kanunu’nun 212/1 maddesi uyarınca “kamuya açık etkinlikler” ile ilgili kuralları birden fazla kez ihlal etmekle suçlanmıştır
Başvurucu Nikolay Sergeyevich Glukhin metro istasyonunda tek başına Konstantin Kotov’un tam boyutlu katlanabilir karton figürü ile “Benimle dalga mı geçiyorsunuz? Ben Konstantin Kotov. Barışçıl protestolar nedeniyle m.212.1 uyarınca beş yıla kadar (hapis cezasıyla) karşı karşıyayım.” Yazılı pankartıyla bir gösteri düzenlerken Rus yetkililer tarafından yüz tanıma teknolojisi kullanılarak başvurucunun kimliğini teşhis ederek kamuya açık etkinliklerin yürütülmesi için belirlenen prosedürü ihlal etmekle suçlayarak birkaç gün sonra tutuklayarak idari para cezası uygulamışlardır.
Başvuran, söz konusu mahkeme kararını özellikle, Operasyonel Arama Faaliyetleri Yasası’nın idari suçları soruşturmak için bu tür faaliyetlerin yapılmasına izin vermediğinden kimliğini tespit etmek için yapılan operasyonel arama faaliyetlerinin hukuka aykırı olması ve tek başına barışçıl bir gösteri yaptığı için mahkûm edilmesinin ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiği nedeniyle temyiz etmiştir. 30 Ekim 2019 tarihinde Moskova Şehir Mahkemesi, temyiz üzerine, mahkûmiyet kararını onamıştır.
AİHM Yaptığı İncelemede;
Başvurucu sözleşmenin 6-8-10-11-41 maddelerinin ihlal edildiği iddiasıyla AİHM’ne başvuruda bulunmuştur. İşbu yazımızın ana konusu görüntü işleme olduğu için mahkemenin 8.maddeyi incelemesinin üzerinde durulacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.8’de yer alan düzenleme:
“1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
- Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
Olay
Mevcut davada, internetin rutin olarak izlenmesi sırasında polis, başvurucunun herkese açık bir Telegram kanalında yayınlanan tek başına bir gösteri düzenlerken çekilmiş fotoğraflarını ve bir videosunu keşfetmiştir. Polis, Telegram kanalının ekran görüntülerini almış, bunları saklamış ve iddiaya göre başvuranın kimliğini tespit etmek için bunlara yüz tanıma teknolojisi uygulamıştır. Videodaki yerin Moskova metrosunun istasyonlarından biri olduğunu tespit eden polis, bu istasyonda ve başvuranın geçiş yaptığı diğer iki istasyonda bulunan CCTV güvenlik kameralarından da video kayıtları toplamıştır. Bu video kayıtlarının ekran görüntülerini almışlar ve bunları saklamışlardır. Ayrıca, iddiaya göre, Moskova metrosuna yerleştirilen canlı yüz tanıma CCTV kameralarını, birkaç gün sonra başvuranı idari bir suçla suçlamak amacıyla yerini tespit etmek ve tutuklamak için kullanmışlardır. Telegram kanalının ve CCTV güvenlik kameralarından alınan video kayıtlarının ekran görüntüleri daha sonra başvuran aleyhindeki idari suç yargılamalarında delil olarak kullanılmıştır
Yapılan incelemelerde başvurucu hakkında toplanan video görüntülerinin toplanması, saklanması ve kullanılmasına izin veren herhangi bir yargı kararı bulunmamıştır. Yine başvurucunun adı güvenlik teşkilatında aranan şahıslar listesinde yer almamaktadır.
AİHM’e Göre Özel Hayat Kavramı
AİHM, “özel hayat” kavramının kapsamlı bir tanıma elverişli olmayan geniş bir terim olduğunu yineler. Bu kavram, kişinin fiziksel ve sosyal kimliğinin birçok yönünü kapsayabilir. Bireyin dışarıdan müdahale olmaksızın kendi kişisel hayatını yaşayabileceği bir “yakın çevre” ile sınırlı olmayıp, aynı zamanda “özel bir sosyal yaşam” sürme hakkını, yani başkalarıyla ve dış dünyayla ilişki kurma ve geliştirme imkanını da kapsar. Kamusal bağlamda gerçekleşen faaliyetleri dışlamaz. Bir bireyin özel hayatına ilişkin verilerin saklanması, 8. madde anlamında bir müdahale teşkil etmektedir.
Bir bireyin eylemlerinin fotoğraf veya video cihazları kullanılarak izlenmesine ilişkin olarak, Sözleşme kurumları, bir bireyin kamuya açık bir yerdeki eylem ve hareketlerinin görsel verileri kaydetmeyen bir kamera kullanılarak izlenmesinin kendi başına özel hayata müdahale teşkil etmediği görüşünü benimsemiştir. Bununla birlikte, bu tür kişisel verilerin, özellikle de kimliği belirlenmiş bir kişinin resimlerinin sistematik veya kalıcı bir kaydı ortaya çıktığında, özel hayata ilişkin hususlar ortaya çıkabilmektedir. Bir kişinin görüntüsü, kişinin benzersiz özelliklerini ortaya koyduğu ve kişiyi benzerlerinden ayırdığı için kişiliğinin başlıca niteliklerinden birini oluşturur. Dolayısıyla, her bir kişinin imajını koruma hakkı, kişisel gelişimin temel bileşenlerinden biridir ve bu imajın kullanımını kontrol etme hakkını gerektirir.
AİHM daha önceki kararlarında, yetkililer tarafından belirli kişiler hakkında veri toplanmasının ve depolanmasının, bu veriler yalnızca kişinin kamusal faaliyetleriyle ilgili olsa bile, örneğin hükümet karşıtı gösterilere katılım bu kişilerin özel hayatlarına müdahale teşkil ettiğine karar vermiştir
AİHM ayrıca, kamuya açık bir yerde veri toplanmasına ilişkin aşağıdaki örneklerin kişilerin özel hayatlarına müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir: bir polis karakolunun kamuya açık bir alanında bir sorgunun kaydedilmesi; halka açık bir yerde CCTV kameraları tarafından kayıt yapılması ve daha sonra video görüntülerinin medyaya ifşa edilmesi; bir polis karakolunda video görüntülerinin kaydedilmesi ve daha sonra ceza yargılamalarında kullanılması; bir kişinin arabasına takılan GPS cihazı aracılığıyla o kişinin kamusal alanda bulunduğu yer ve hareketlerine ilişkin verilerin toplanması ve depolanması; bir kişinin adının, o kişinin tren veya hava yoluyla yaptığı hareketlere ilişkin bilgileri otomatik olarak toplayan ve işleyen bir polis veri tabanına kaydedilmesi; ve bir devlet üniversitesindeki üniversite amfitiyatrolarının video ile gözetlenmesi
Sözleşmenin 8. Maddesi Yönünden Yapılan İncelemede;
AİHM, başvuranın kişisel verilerinin, yüz tanıma teknolojisinin kullanılması da dâhil olmak üzere ilk olarak, Telegram’da yayınlanan fotoğraflardan ve videodan kimliğini belirlemek ve ikinci olarak, daha sonra Moskova metrosunda seyahat ederken yerini tespit etmek ve tutuklamak için aleyhindeki idari suç işlemleri çerçevesinde işlenmesinin, Sözleşme’nin 8. maddesi anlamında özel hayatına saygı hakkına bir müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır. Barışçıl protestolara katılımla ilgili bilgiler gibi siyasi görüşleri ortaya koyan kişisel veriler, yüksek düzeyde korumadan yararlanan özel hassas veri kategorilerine girmektedir.
Başvuranın, iç hukukun “hukuk kalitesi” gerekliliğini karşılamadığını iddia ettiği ölçüde, Mahkeme, yüz tanıma teknolojisinin uygulanması bağlamında, tedbirlerin kapsamını ve uygulanmasını düzenleyen ayrıntılı kuralların yanı sıra kötüye kullanım ve keyfilik riskine karşı güçlü güvencelere sahip olmanın gerekli olduğunu düşünmektedir. Canlı yüz tanıma teknolojisinin kullanımı söz konusu olduğunda, güvencelere duyulan ihtiyaç daha da artacaktır.
Son
AİHM bu kararlar yüz tanıma sistemlerine ilişkin bazı sınırları belirleyerek endişelere ışık tutmaya başlamıştır. AİHM bir gözetim teknolojisi olarak yüz tanıma sistemlerinin ‘demokratik bir toplumda gerekli’ sayılması için “yüksek” bir gerekçelendirme düzeyi, siyasi görüş verilerini toplamak için kullanıldığında en yüksek düzeyde hak koruması ve bireyler için güçlü yasal güvenceler gerektirdiğini vurguluyor. Bu, canlı yüz tanıma sistemleri için daha önemli bir şekilde geçerlidir. Ayrıca, AİHM, insanların ‘özel sosyal yaşamları’ olarak adlandırdığı kavramda kamusal alanda hareket ederken bile meşru bir gizlilik beklentisine sahip olduklarını önemli ölçüde yineliyor.
AİHM ayrıca yüz tanıma sistemlerinin diğer temel haklar üzerindeki etkilerinin de altını çiziyor; yüz tanıma sistemlerinin diğer haklar üzerinde caydırıcı etkiler yaratmakla beraber ayrıca bir hukuk devleti demokrasisinin ‘idealleri’ ve ‘değerleri’ ile de uyuşmuyor.
Ancak söz konusu kararın derinlemesine inceleme içerdiğinden bahsetmek pek mümkün değildir. AİHM dosyayı Sözleşme m.8/2 kapsamında veri işlemenin haklı olup olmadığıyla ilgili olarak dar bir alanda incelemiştir.
Zeynep Ebrar KAYA’nın Dünya’nın İlk Robot Avukatı isimli yazısını okumak için bağlantıya tıklayınız.
Hukuk ve Bilişim Dergisi’nin 13. Sayı’sındaki “Metaverse’te Kişisel Verilerin Korunması” isimli yazıyı bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Yazar: Av.Zeynep Ebrar KAYA
KARAR:
https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22sort%22:[%22kpdate%20Descending%22],%22itemid%22:[%22002-14142%22]}