Sanal Gerçeklik ve Artırılmış Gerçeklik Uygulamalarının Hukuki Boyutu

Okuma Süresi: 6 Dakika

Sanal Gerçeklik Ve Artırılmış Gerçeklik Uygulamalarının Hukuki Boyutu

1. GİRİŞ

Modern dünyada hızla gelişen teknolojik yenilikler ve yapay zeka uygulamaları ile birlikte insan hayatına yeni kavramlar dahil olmaktadır. Bu teknolojik yeniliklerin beraberinde getirdiği yenilikçi uygulamalar  her geçen gün daha da sistematikleşerek hemen hemen her alana yayılmakla birlikte insan hayatının vazgeçilmez unsurları olma yolunda ilerlemektedir. Giyilebilir teknolojiler ve sanal gerçeklik cihazları bu kapsamda önem arz eden örneklerdendir. Ayrıca bu kullanımlar, endüstriyel üretimde de oldukça fayda sağlayabilecek alt yapıyı oluşturmaktadır.  Bilim ve teknolojinin her geçen gün yeni uygulamalar üreterek kullanıma sunması her ne kadar insan hayatını kolaylaştırarak çok daha yenilikçi ve modern  bir dünyaya zemin hazırlasa da, hukuki açıdan bir takım soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Son yıllarda gelişme gösteren ve yeni projeleriyle ismini sıklıkla duyuran sanal ve artırılmış gerçeklik kavramları da bu kapsamda tartışmalara sebebiyet vermektedir.

Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik uygulamalarının hukuki boyutunun tartışılmasının ve beraberinde getirebileceği hukuki sorunların gündeme gelmesinin en büyük sebebi şüphesiz ki çok yeni projeleri içerisinde barındırmasıdır. Bu uygulamalar tüm dünyada adını duyuran en yeni teknolojilerdir. Dolayısıyla mevcut hukuk sistemlerinin bu uygulamalara ne kadar hazırlıklı olduğu ve bir ihlal ile karşılaşıldığı takdirde buna hazırlıklı olup olmadığı sorusu akla gelmektedir. Zira yeni uygulamalar karşısında yaşanabilecek belirsizlikler, bunların olağan bir sonucudur. (sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik AR VR)

2. Sanal Gerçeklik (Virtual Reality)

Sanal gerçeklik kavramını en temel mantığıyla,  hayal ve gerçeğin birleşimi olarak tanımlamak mümkündür. Bu birleşimde gerçek bir ortamın kopyalanması ve bunun ışığında hayali bir dünyanın yaratılması söz konusudur. En temel anlamıyla, gerçek dünyanın yerine tasarlanıp canlandırılan yeni bir dünyanın varlığından söz etmek mümkündür. Sanal gerçeklik dünyasının yaratılması esnasında ses,görüntü ve diğer duyumların aktarılması  son derece önem arz etmektedir. Zira burada gerçek hayatı kopyalayan tamamen sanal ve üç boyutlu bir dünya oluşturulmaktadır. Kullanıcılar, sanal gerçeklik teknolojisi ile kendi evlerinde otururken yurt dışına seyahat etmeyi, uçağa binmeyi veya paraşütle atlamayı deneyimleyebilirler. Bu teknoloji ile birlikte sürükleyici deneyimler kazanılabilir ve farklı farklı şehirlere, ülkelere ziyarete gidilebilirler. Hatta kullanıcılar gerçekten nerede olduklarını dahi unutarak, eşsiz deneyimler kazanabilirler. Aynı zamanda sanal gerçeklik uygulamalarının  profesyonel iş dünyasında da kullanılabilecek alanları vardır. Şöyle ki ; örneğin,  mimarlar , tasarladıkları evlerin ve ofislerin iç dizaynını yahut binaların dış yapısını müşterilerine sanal olarak gezdirebilme imkanına sahip olabilmektedir. Pilot adaylarına ise uçuş eğitimleri sanal ortam üzerinden verilerek pratik yapabilme olanağı sağlanabilmektedir.

Tüm bu anlatılan faydalı ve sürükleyici deneyimlerin yanı sıra, sanal gerçekliğin yeni bir kavram olması dolayısıyla akla gelen hukuki sorulara da değinilmelidir. Hukuki pencereden bakıldığında, tartışılması gereken önemli hukuki sorunlardan birinin fikri mülkiyet hakları ile ilgili olduğundan bahsetmek mümkündür. Zira dijitalleşen dünyada fikri mülkiyet hakları ile ilgili bir takım yeni fikirlerin ve soruların gündeme geldiği görülür. Sanal dünyaya bakıldığında, zaten çevrimiçi içeriklerin çok hızlı bir şekilde yayımlandığı gözlemlenmektedir. Bu sebepten, bir eserin kısa sürede çok sayıda kullanıcı tarafından kolaylıkla kopyalanabilmesi de mümkündür. Bu da beraberinde fikri mülkiyet hukuku açısından bir takım sorunların varlığını getirecektir. Sanal gerçeklik uygulamalarının sahip olduğu görsellerin fikri mülkiyet hukuku açısından bir ihlale sebebiyet verip vermediği de bu kapsamda bir tartışma konusudur. Hangi koşullar gerçekleştiğinde bunun bir ihlal olarak değerlendirileceği veya sanal karakterlerin patentinin alınması gibi hususlar daha çok yeni tartışma konuları olduğundan çok fazla örneğe rastlanılmamakla birlikte bu uygulamaların yaygınlaşmasıyla birlikte cevaplanabileceği öngörülmektedir. Ayrıca sanal eylemlerin hukuka aykırılık teşkil etmesi veya tehlikleli unsurlar barındırması durumunda uygulanabilecek yaptırımların neler olacağı da hukuk sistemleri tarafından çözümlenmesi ve netlik kazanması gereken başlıklardandır. Çünkü bir eylemin sanal dünyada gerçekleşiyor olması ona sınırsız bir özgürlük alanı çizmeyecektir, hukuk kuralları temelinde sınırlandırmalar ve uyulması gereken hukuki normlar varlığını sürdürecektir.

Yapay zeka teknolojisinin geliştirdiği sanal gerçeklik örneklerinden biri de,  insanların sanal ortamda görüntülerinin (yüzlerinin) değiştirilebilmesine imkan sağlayan ve  bu şekilde fotoğraflar ve videolar hazırlanabilen uygulamalardır. Bu şekilde bir kişinin söylemediği bir şey, o kişi söylemiş gibi gösterilerek içerik hazırlanabilmektedir.Bu uygulamalar, kötüye kullanıma açık olduğundan ve kullanıcılar tarafından sahte içeriklerin oluşturulabilme ihtimali yüksek olduğundan, söz konusu eylemlerin bilişim hukuku mevzuatına ve özellikle Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”)’na uygunluğunun denetlenmesi son derece önemlidir. Zira internette paylaşılan verilerin de birer kişisel veri olduğu düşünüldüğünde, internet ortamında paylaşılan fotoğrafların, videoların ve ses kayıtlarının da mevzuat hükümlerine aykırı olmaması ve suç teşkil etmemesi gerekmektedir. Bu tip uygulamaları veri sahibinin aleyhine kötü niyetli olarak ve üçüncü kişileri aldatma amacıyla kullanan kişiler açısından öngörülecek olan yaptırımlar caydırıcı özellik taşıyacaktır. Bu hususla ilgili olarak Türk Ceza Kanunu’nun 135. maddesinde, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verileceği düzenlenmiştir.  Ek olarak, aynı kanunun 136.maddesinde, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkasına veren,yayan veya ele geçiren kişinin, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

Tüm bu anlatılanlardan bahisle, sanal gerçeklik teknolojisi ile ortaya çıkan sanal eylemlerin hangi durumlarda yaptırımlarla karşılaşacağı hususu hukuki açıdan önem arz etmektedir. Zira bu eylemlerin sanal platformda gerçekleşiyor olması, ilgililere sınırsız bir özgürlük alanı çizmeyecektir. Bu uygulamalar vasıtası ile kişilik hakları zedelenen, kişisel verileri kötü niyiyetli olarak kullanılan ve bu eylemlerden zarar gören bireylerin haklarının korunması gerekmektedir. Günden güne yeni bir uygulama ile karşılaşıldığından ve sanal gerçeklik uygulamaları insan hayatına dahil olarak her alanda kendini gösterdiğinden,  bu kapsamda ortaya çıkabilecek ihlaller karşısında zaman zaman mevzuat hükümleri yetersiz kalabilmektedir. Bu sebepten  teknolojik gelişmeler bağlamında yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulabilmektedir.

3. Artırılmış Gerçeklik (Augmented Reality)

Artırılmış gerçeklik, gerçek dünyadaki fiziksel ortamın,  bilgisayar kullanarak oluşturulan duyusal girdilerle daha canlı, dinamik ve gerçek zamanlı olarak hissedilmesini sağlar.  Yani, gerçek dünyadaki çevrenin bilgisayar tarafından üretilen ses, görüntü vb. verilerle zenginleştirilerek canlı veya dolaylı bir fiziksel görünüm meydana getirilmesidir. Esasen burada, “teknoloji vasıtasıyla gerçekliğin zenginleştirilmesi” işlevinin bulunduğu söylemek mümkündür. Sanal gerçekliğin aksine, artırılmış gerçeklikte ; sanal dünyanın, gerçek dünyanın tamamlayıcısı olarak  yer aldığı ve kullanıcının gerçeklikten kopmadığı gözlemlenir.

Ticari anlamda artırılmış gerçekliğin birçok avantajının olduğunu söylemek mümkündür. Artırılmış gerçeklik denilince akla ilk gelen örneklerden bahsetmek gerekirse : IKEA’nın tüketicilere sunduğu benzersiz satın alma deneyimleri bu kapsamda yerinde bir örnek oluşturacaktır. Tüketicilere sunulan bu deneyim fırsatı, onların satın almayı düşündükleri eşyaların evlerinde nasıl görüneceğini ya da bir giysi almak istediklerinde kendilerinde nasıl duracağını tecrübe edebildikleri bir sistemdir. Bir başka örnek ise turistik bölgelerde gezginlere, bulundukları yer ile ilgili bilgileri ve diğer detayları kamera görseli üzerinden gösterebilen bir akıllı telefon uygulamasıdır.  Bu teknolojik gelişmeler öyle bir boyuttadır ki, değişen ve dijitalleşen dünyada,  insana duyulacak ihtiyacı bile azaltacağı söylenmektedir. Örneğin, bahsi geçen bu telefon uygulamasının tur rehberlerinin yerini alabileceğine dair görüşler mevcuttur.  Ayrıca üretim, tamir ve montaj alanlarıyla ilgili uygulama alanlarında da artırılmış gerçeklik teknolojisinden yararlanmak mümkündür. Örneğin bir işçi, montaj aşamalarını taktığı gözlüğün ekranında video şeklinde görüp, öğrendiklerini uygulayabilir. Ayrıca  bozulan ve tamir edilmesi gereken bir ürünün tamir sürecini bu teknolojiyi kullanarak öğrenebilir.  Bu ve benzeri  uygulamalarla pazarlama, sinema, dekorasyon, turizm, inşaat, sağlık,eğitim ve oyun gibi birçok sektörde karşılaşılabileceği gibi  bir diğer önemli  ticari avantajının da reklam sektöründe öne çıktığını söylemek mümkündür.

Anlatılan bu avatanjların ötesinde, artırılmış gerçeklik ve benzer teknolojilerin mahremiyet ve gizlilik açısından bir takım hukuki sorunları da beraberinde getireceği öngörülmektedir. Örneğin artırılmış gerçeklik gözlüklerine yüklenebilen uygulamalar ile yüz tanıma yapılabilmektedir ve kişiler algılanarak isim, soyisim ve diğer bilgilerine de bu vasıtayla ulaşılabilmektedir. Bu durum kişisel verilerin ihlali ile ilgili çok ciddi problemlerin varlığını göstermektedir. Artırılmış gerçeklik uygulamalarının kaydettiği bilgiler aynı zamanda özel hayatın gizliliği ile ilgili de ihlallere sebebiyet verebilmektedir. Çünkü tüketicilere sunulan satın alma deneyimiyle ilgili yukarıda anlatılan örneğe bakılacak olursa,  bir kişinin evinde yer alan eşyalarla ilgili bilgilerin bu sistemlerde kayıtlı olması da özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilebilecektir. Artırılmış gerçeklik uygulamalarındaki teknolojileri kullanan kişilerin kişisel verilerinin kaydedilmesi ve işlenmesi bakımından da  ilgili mevzuat hükümlerine ve KVKK’ya uygunluğu, oluşabilecek olası tehlikeleri önlemek açısından önem arz etmektedir.

4. SONUÇ

Bilişim ve teknoloji alanında son yıllarda meydana gelen değişimler insan hayatına yeni kavramların dahil olmasına yol açmıştır. Sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojileri kullanılarak meydana getirilen uygulamalar her ne kadar insan hayatını kolaylaştırmayı, daha teknolojik ve daha modern bir sürece geçiş yapmayı hedeflese de, hukuki açıdan bilinmezliklere ve soru işaretlerine de sebebiyet verebilmesi dolayısıyla tartışmalara konu olabilmektedir.

Sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları hiç şüphesiz ki bireylere çok daha yenilikçi ve teknolojik bir yaşam biçimi sunmayı hedeflemektedir. Bu uygulamalar  bireylerin yaşantılarında ciddi kolaylıklar sağlayarak onlara benzersiz teknolojik deneyimler kazandırmayı amaçlamaktadır.  Ancak bu uygulamaların yeni olması dolayısıyla meydana gelebilecek olan belirsizlikler ve boşluklar, hukuk sistemleri açısından oldukça önemli sonuçlar doğuracaktır. Yeni teknolojik ve modern dünyada her geçen gün yeni bir bilgi ve buluşla karşılaşıldığından sergilenecek olan tutumların belirsizliği kaçınılmaz olacaktır. Sanal dünyanın daha çok yeni bir kavram olması dolayısıyla bu konuda, eski kavramlar kadar net bir düzenleme bulunmadığından ötürü oluşan hukuki boşluklar, hak ihlalleri açısından bir takım sorunların ortaya çıkabileceğinin öngörülmesine sebep olabilecektir.

Bireylerin kişisel haklarının, kişisel verilerinin ve özel hayatının gizliliğinin korunması hukuk sistemleri açısından önem arz etmektedir. Zira hukuk sistemlerinin, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak, onları olası hak ihlallerine ve tehlikelere karşı korumak gibi yükümlülükleri bulunmaktadır. Tüm bunlardan bahisle teknoloji alanındaki gelişmeler yakınen takip edilmelidir ve hukuki boşlukları doldurabilmek adına gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Av. Ali ERŞİN’in Metaverse ve Bilişim Hukuku isimli yazısını bağlantıdan okuyabilirsiniz.

Sinan AYDIN’ın NFT Türleri ve Önemli NFT Projeleri yazısını okumak için bağlantıya tıklayınız.

KAYNAKÇA

Doç.Dr. ŞİŞMAN,Burak. Bilim Kurgudan Gerçeğe : Artırılmış Gerçeklik,Sanal Gerçeklik ve Karma Gerçeklik https://bilimteknik.tubitak.gov.tr/system/files/makale/3_teknoloji.pdf

Arş.Gör. MEDİN,Burak “Dijitalleşen Dünyada Fikri Haklar Sorunu” Dergipark. Temmuz 2017 / Cilt: 7, Sayı: 2 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/335522

“Türk Ceza Kanunu”. mevzuat.gov.tr

“Kişisel Verilerin Korunması Kanunu”.  mevzuat.gov.tr

https://www.endustri40.com/artirilmis-gerceklik-augmented-reality/

https://thinktech.stm.com.tr/tr/artirilmis-gerceklik-ve-gizlilik-riskleri