Sosyal Medya Hukuku

Okuma Süresi: 5 Dakika

Makalemizde SOSYAL MEDYA HUKUKU konusunu inceleyeceğiz.

GİRİŞ

21. yüzyıl teknolojisiyle birlikte alışverişten, bankacılığa; sağlıktan, eğitim hizmetlerine kadar hayatımızın hemen hemen her alanına hâkim olan internet nimeti birçok kolaylık sağlarken bu kadar çok alanda hakimiyet sürmenin verdiği etkiyle kolaylıkların yanında elbette pek çok hukuki uyuşmazlığa da zemin hazırlamaktadır.

İnterneti en çok kullandığımız alanların başında da pek tabii sosyal medya gelmekte. Sosyal medyaya gösterilen yoğun ilgi ve katılım beraberinde pek çok çeşitli hukuki olay, olgu ve uyuşmazlığı da beraberinde getirmektedir. Medeni hukuktan, bilişim hukukuna; fikri mülkiyet hukukundan, ceza hukukuna pek çok çeşitli alanda kullanıcılarına belirli sorumluluklar yüklemektedir. ( sosyal medya hukuku, bilişim hukuku )

A. SOSYAL MEDYA VASITASIYLA İŞLENEN SUÇLAR

Sosyal medya günümüzde artık bir iletişim aracı olmanın ötesinde toplumsal bir mekân halini almış olduğu görülmektedir. İnsanın ve toplumun olduğu her yerde çatışma ve uyuşmazlık olduğu gibi bu uyuşmazlıklara çözüm olarak hukuki düzenlemelerin bulunması da elzemdir.

Sosyal medya üzerinden işlenen suçlar internet üzerinden işlenip maddi bir varlıkları bulunmadığı için diğer suç tiplerine nazaran daha soyut varlıkları bulunduğundan ötürü, bu suçlar tespiti ve tasnifi bakımından diğer suç tiplerinden bazı noktalarda ayrılmaktadır. Sosyal medya suçları bilişim suçları başlığı kapsamında tasnif edilmektedir. ( bilişim hukuku )

Sosyal medya; ‘’tek taraflı bilgi paylaşımında bulunulan çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya ortamıdır.’’ İfade özgürlüğünün kullanılmasına çok geniş bir ortam hazırlayan sosyal medya ağları, kullanıcılarına bu özgürlüğün yanında hukuki düzenlemelerin çizdiği belli sorumluluklar da yüklemiştir.

Twitter, Instagram, Facebook, Linkedln vb. gibi birçok sosyal medya ağı kullanıcılarına paylaşım hizmeti sunarak isimlerini, yaşantılarını, düşüncelerini, sosyal ortamlarını ve daha birçok kişisel verisini diğer kullanıcıların görüşüne ve yer yer kullanımına açmaktadır. Bu da kötü niyetli kullanıcıların elinde suiistimale açık hale gelerek hukuki uyuşmazlıklara ve hatta bazen bazı suçlara konu olabilmektedir.

Türk Ceza Kanunun ’da sosyal medya aracılığıyla işlenen bazı suçlar tanımlanarak müeyyideye tabii tutulmuştur. Bunlardan bazıları; [Atasoy, 2015]

● Haberleşmenin gizliliğinin ihlali TCK 132,
● Haberleşmenin engellenmesi TCK 124,
● Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması TCK 133
● Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK 134)
● Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (TCK 135)
● Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme (TCK 136, 137)
● Bilişim Sistemleri Aracılığıyla Dolandırıcılık (TCK 158-1/f)
● Hareketler (TCK 225),
● Müstehcenlik (TCK 226)
● Ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (TCK. 239)
● Bilişim Sistemine Girme (TCK 243)
● Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması (TCK 258)
● İftira (TCK 267),
● Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması (TCK 268).

B. SOSYAL MEDYA VE KİŞİLİK HAKLARININ KORUNMASI

Sosyal medya kullanıcısı kişilerin, sosyal ağlar aracılığıyla özel hayatlarına dair görüntülü ve sesli içerikler diğer kullanıcılar tarafından ‘etiketleme’ işlemiyle üçüncü kişilerin görüşüne zaman zaman açık hale getirilmektedir. Ayrıca bizzat bu ağların, kullanıcılarından topladıkları ad soyad, adres, email ve telefon numarası gibi bilgiler toplanarak bu ağlar tarafından başka şirketlere ticari amaçlar doğrultusunda çıkar amaçlı satılarak kullanılmaktadır.

Türk hukukunda kişilik hakları; 4721 s. Türk Medeni Kanunu mad. 23,24,25 hükümleri ve 6098 s. Türk Borçlar Kanunu mad. 58 hükmü ile özel hukuk bağlamında güvence altına alınmıştır. Ayrıca, Anayasa mad. 20/f.3 hükmü ve 6698 s. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu da kişisel verilere özgülenmiş bir düzenleme niteliğini taşımaktadır. TMK 23 kişinin kendi rızası dahilinde girdiği hukuki işlemlere karşı kişilik hakkını korurken, TMK 24 kişiyi rızası dışında gelişen saldırılara karşı koruma sağlar. TMK 25’te ise kişilik haklarına karşı üç farklı tür dava açılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Bunlar; saldırının durdurulması, saldırının önlenmesi ve saldırının tespiti davalarıdır. Bunun yanında kişi maddi veya manevi zarara maruz kalmışsa bunu da tazminat davası açarak tazmin edebilir. Sosyal medyada meydana gelmiş olan somut olayda, kişilik hakkının ihlaline yönelik ciddi bir tehdit varsa; saldırının önlenmesi, kişilik hakları halen ihlal edilmeye devam ediliyorsa saldırının durdurulması davası açılabilir. [Yılmaz, 2016;273] Kişilik hakkının ihlalinin aynı zamanda bir haksız fiil oluşturuyorsa, kişi TBK 58 kanun hükmüne dayanarak manevi tazminat isteminde bulunabilir.

Manevi tazminat talep edilebilmesinin şartları; kişilik hakkına aykırı bir saldırının gerçeklemiş olması, kişide bu saldırı sebebiyle manevi bir zarar oluşmalı, zarar ile saldırı arasında illiyet bağı bulunmalı ve saldırıyı gerçekleştirenin saldırıda kusuru bulunmalıdır.

C. SOSYAL MEDYA VE KİŞİSEL VERİLERİN İHLALİ

Sosyal medyanın günümüzde her alanda işlerimizi kolaylaştırıyor olması aynı zamanda her alanda mevcut olması sonucunu da yanında getiriyor. Sosyal medyanın bu kadar geniş bir kitle tarafından aktif olarak kullanılıyor olması kişisel verilerimiz açık hale getirerek kullanıcılarını kötüniyetli kişi ve ağların hatta siber saldırganların odağı haline getirmekte.

Kişisel veri kavramına gelecek olursak; 6698 sayılı kanunda tanımlandığı üzere kişisel veri; gerçek kişiyi belirlenebilir kılan her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Bunlar kişinin adı, iletişim bilgileri, anne adı, tıbbî bilgileri, cinsel yönelimi, dini, ırkı gibi her türlü bilgiyi dahil edebiliriz. Bu bilgilerin elde edilmesi, kaydedilmesi, paylaşılması gibi işlemler de kanuna göre “kişisel verilerin işlenmesi” tanımıyla izah edilmekte.

Sosyal medya üzerinde kullanıcıların bizzat paylaşmış oldukları ses, görüntü, ad soyad, adres ve konum bilgisi dahil bu ve benzer bilgilerin hukuka aykırı şekilde paylaşılmasının önüne geçmek için bu veriler kanunda aranılan şartlar gerçekleştirilerek işlenmelidir. Aksi takdirde kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesi söz konusudur. Türk Ceza Kanunu madde 135 hükmünde kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi şu şekilde hüküm altına alınmıştır; ‘’Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır”, TCK 136. maddede ise “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükümlerini içermektedir.

Kanun koyucu TCK135’te birinci fıkrada kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilesi şartını aramıştır fakat ikinci fıkrada bu şart gözetilmemiştir. Bu sebeple burada çıkarılması gereken sonuç; siyasi, felsefi, ırkçı söylemler ya da dini görüşlere ilişkin verilerin kaydedilmesi hukuka aykırılık şartı aranmaksızın her türlü suç kapsamındadır.

Sosyal medya hesapları üzerinden kişilerin kimlik bilgisi ismi, telefon numarası gibi bilgilerinin rızası dışında kaydedilmesi bu suçların kapsamı dahilindedir. Fakat belirtmekte fayda var ki; kişilerin Instagram, Facebook gibi platformlarda takipçilerinin görebileceği saklamaya gerek duymadıkları verilerini yayınladıklarında bunlar TCK 135 kapsamında bir suç teşkil etmez.

Fakat bu kişilerin kendi bilgilerini paylaşırken ki rızası o bilgi ve görsellerin yayılmasını kapsamaz. Bu sebepledir ki; kişinin rızası alınmadan alınan görsel ya da işitsel kişisel verilerinin yayılması her halükârda TCK 136 kapsamında suçtur. [Özocak, 2013;9]
Sosyal medya sitelerinin kullanıcılarından istediği telefon numarası email gibi bilgilerin paylaşılması kişiyi açık hedef haline getiriyor olsa da elbette ihtiyaç dahilinde paylaşılmasında sakınca yoktur.

Fakat bu tür suiistimale açık kullanılmaya elverişli verilerimizi paylaşırken mutlaka kullandığımız ağların KVKK aydınlatma metnini dikkatlice okumalı ve neye açık rıza verildiğinin farkında olarak paylaşım yapılmalıdır. Bir diğer çözüm önerisi olarak şahsi paylaşımları kimlerin görebileceğini belirleyerek ve kişisel hesapları gizli modda kullanarak kişisel verileri koruma altına almak mümkün. Bu konuda veri sorumlularına büyük sorumluluk düşerken, kullanıcılar da bilinçli ve kontrollü paylaşım ile kişisel verilerin hukuka aykırı işlenmesinin önüne geçebilir.

SONUÇ

Günümüzde sosyal medya, haberleşme ve iletişimin ötesinde her alanda yadsınamayacak derecede öneme ulaşmış durumdadır. Bu kadar çok alana hâkim olmanın bittabi sonucu olarak içerisinde birçok riski ve tehlikeyi de taşımaktadır. Sosyal medya zemininde hakaretten, kişisel verilerin ihlaline; özel hayatın gizliliğinden, dolandırıcılığa; nefret suçlarından, sosyal linçe kadar çeşitli suçların oluşmasına elverişli bir ortam oluştuğu görülmektedir.

Yeni ve henüz tamamlanması gereken içinde hukuki boşluklar barındıran ve sosyal medya hukuku olarak tabir edilen bu alan; ancak kullanıcılarının bilinçli ve kontrollü paylaşımlarının yanında, ulusal ve uluslararası ölçülü ve hakkaniyetli yasal düzenlemelerin varlığında söz konusu uyuşmazlıkların ancak çözüme ulaşması mümkün görülebilmektedir.

Yazar: Nurseda METİN / Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi – Hür Fikirler Topluluğu Üyesi

KAYNAKÇA

1. ATASOY, Kemal (2016). ‘’Kişilik Hakkı Kapsamında Sosyal Medyada Kişisel Verilerin Korunması ve Veri Sahibinin Rızası’’ Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 22(3), 265- 297.
2. ÖZOCAK, Gürkan (2013). ‘’Sosyal Medyada İşlenen Suç Tipleri Ve Suçluların Tespiti‘’. Yeni Medya Çalışmaları I. Ulusal Kongresi Bildiri Kitabı. Mayıs 2013. Kayseri.
3. YILMAZ, Berkay (2015). ‘’ Hukukta Yeni Bir Alan: Sosyal Medya Hukuku’’. Hukuk Gündemi. 46-49.