Uzay Faaliyetlerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yargılamasının Önemi Ve Yeri
Giriş
Bu çalışmada sizlere tahkim yargılamasının ne olduğunu, uzay hukukunda nasıl uygulanması gerektiğini, uzay tahkiminin uzay faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıklar sonucundan nasıl uygulandığını incelenecektir. Zira tahkim yargılaması kısa zamanlı, nihai nitelikli ve daha az maliyetli bir yargılama türüdür. Bu nedenle uzay faaliyetleri için kısa zamanlı olması nedeniyle önem arz etmektedir.
Tahkim Nedir?
Tahkimin ne olduğu ile ilgili birçok tanım var ancak ana hatları aynıdır. O tanımlara bakacak olursak;
1) Tahkim, taraflar arasında var olan ya da var olabilecek hukuki uyuşmazlıkların devlet mahkemeleri yerine hakem ya da hakemler kurulu tarafından nihai olarak çözümlenmesidir.
2) Tahkim, yerel mahkemelerde görülen davalara benzer ancak yerel mahkemede yer almak yerine hakemlerin huzurunda gerçekleştirilir.
3) Tahkim, kanunun belirlediği çerçeve içinde yer alan konular olmak şartıyla, tarafların arasında var olan ya da olabilecek hukuki uyuşmazlıkları devlet yargısında çözülmesi yerine hakemler aracılığıyla kesin olarak çözülmesidir.
Tahkime gidilen ya da gidilecek olan kararların niteliğine bakacak olursak hakem ya da hakem kurulu tarafından verilen kararların niteliği aynı devlet mahkemeleri tarafından verilen kararlar gibi ilam niteliğinde olduğundan benzer sonuçlar doğurmaktadır.
Tahkim, ulusal tahkim ve uluslararası tahkim olmak üzere ikiye ayrılır. Ulusal tahkim 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda (MTK) ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) yer almaktadır. MTK anlamında yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yeri Türkiye olarak belirlenen uyuşmazlıklar ulusal tahkimin bağlı olduğu kurallara tabidir. Uluslararası tahkim, devlet sistemlerinden bağımsız olduğu kadar devlet sistemleriyle de ilişkili bir yapıya sahiptir.
Tahkim, ulusal mahkemeler dışında da uyuşmazlıkların çözülmesi için imkân tanır ve sözleşmeye uyuşmazlık durumunda uyuşmazlık çözümünde uygulanacak hukuk, hakem ve yargılama usulüne ilişkin seçme özgürlüğü vermektedir. Bu özgürlük sonucunda verilen karara da rızaen uyulur ve uygulanır.
Uluslararası tahkim, taraflarca hakem ya da hakemler kurulunun önüne getirilen uyuşmazlık hakkında “tarafsız yabancı otorite” oluşturma fikrinin uygulamasıdır. Burada hakem veya hakem kurulu özel olarak seçilir ve hakem veya hakem kurulu kararlarını verirken tarafların seçtikleri usul kurallarına göre verirler.
Tahkimin hem diplomatik hem de yargısal ve hukuki özellikleri bulunmaktadır. Diplomatik özellik; önemli ölçüde tarafların tahkim kurulunun görev ve yetkilerini teyit etmede ve verilen kararı yerine getirmesi anlamına gelmektedir. Yargısal ve hukuki özellik; tahkim yargılaması sonucu verilen kararın nihai ve bağlayıcı olmasıdır.
Taraflar tahkime gitmek için aralarında tahkim sözleşmesi yaparlar. Tahkim sözleşmesi, taraflar arasında var olan ya da var olabilecek hukuki uyuşmazlıkların tamamının ya da bir kısmının hakem ya da hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları yazılı anlaşmadır.
Tahkimin Gelişimi
Uluslararası tahkim ilk 1920’lerde başlamış, 2. Dünya Savaşı sonunda da hız kazanmıştır. Dünya çapında o kadar yaygın hale gelmiştir ki White & Case ve QMUL tarafından yapılan 2021 International Arbitration Survey’ e göre; “Uluslararası tahkim, tek başına veya arabuluculuk gibi diğer alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ile birlikte katılımcıların %90’ı için uluslararası nitelikli uyuşmazlıkların çözümünde tercih edilen yöntem.”
Tahkim Hangi Konularda Yapılabilir?
Tahkim yoluna gitmek için aranan konulara bakacak olursak taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar dışında her türlü konu tahkim ile çözülebilir. Yani tahkim sadece tarafların iradesine bağlı konular için yapılabilir.
Uzay Tahkiminin Temel Özellikleri ve Tercih Edilmesindeki Nedenler
Werner Eyskens, üç nedenden dolayı böyle bir pazarın çok sayıda anlaşmazlık yaratacağını iddia etmektedir: 1) Kaynakların kıtlığı ve olayların çoğalması, 2) Potansiyel kayıpları mali tazminata çevirmek için tahkime başvuracak olan kısa vadeli ekonomik hedefleri olan özel kişilerin çoğalması, 3) Uzay faaliyetleri, frekans spektrumu, çevre, turizm vb. ile ilgili anlaşmazlıklara yol açabilecek birçok teknik alanı kapsar.
Werner Eyskens, eyalet mahkemelerine göre sunduğu avantajlar nedeniyle tahkimin bu ihtilafları çözmenin en uygun yolu olabileceğini belirtmiştir: 1) Bağımsız bir forum, 2) Yargılama dilini seçme ve uzman hakemler tayin etme imkânı, 3) Gizlilik, 4) Kontrollü bir belge üretim süreci, 5) Taraflara kendi uzmanlarını ortaya çıkarma fırsatı.
Öte yandan Dr. Jan Frohloff, uzay tahkiminin üç önemli özellik sunduğunu vurgulamıştır: 1) Uydular ve roketler ikili kullanımlı mallar olduğundan ve sektördeki bazı kilit oyuncular hala uzay ajansları olduğundan, uzay anlaşmazlıkları politik hale gelebilmesi, 2) Uzay faaliyetleri büyük ölçüde kamu hukuku konularını içerir: yurtdışına uydu satışı, ihracat kontrol izinleri gerektirir ve bir uydunun yörüngede işletilmesi, ilgili yörüngedeki frekansı kullanma hakkını gerektirir. Bu kamu hukuku meseleleri düzenli olarak uzay tahkimine giden bir yol bulunması gerekliliği, 3) Bu endüstrinin doğası gereği, uzay tahkimlerinin çoğunlukla gizli olmasıdır.
Uzay Faaliyetlerinden Doğan Hukuki Uyuşmazlıkların Çözümü
Uzayın kullanılmasıyla uzay faaliyetleri her geçen gün artmaktadır. Uzay faaliyetlerinin artmasın sonucunda uzay faaliyetlerinden doğan ya da doğabilecek uyuşmazlıkların nasıl çözüme kavuşturulacağı da büyük bir önem arz etmektedir. Tabi uzay faaliyetleri sadece devletlerin değil şirketlerin de kullanmasıyla artmaktadır. Dolayısıyla uzay faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıklar sonucunda sadece devletlerin değil şirketlerin de tahkim yoluna dahil edilmesi gerekmektedir. Devletler bu uyuşmazlıklar sonucunda diplomatik yollara başvurabilmektedir ancak uzay faaliyetleriyle ilgilenen şirketler/ tüzel kişiler de artık uzay faaliyetlerinde aktif rol alması sebebiyle devlet-tüzel kişi ya da tüzel kişi-tüzel kişi arasında doğan ya da doğabilecek uyuşmazlıkların çözümü için çözüm yoluna ihtiyaç vardır.
Uzay faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıkların çözümü için ilk kez 1972 tarihli Uzay Cisimlerinin Verdiği Zarardan Dolayı Uluslararası Sorumluluk Hakkında Sözleşme uyarınca Zarar Komisyonu kurulması öngörülmüştür. Sözleşmenin ilgili maddelerine bakacak olursak;
- a) 8.maddeye göre; “Zarara uğrayan veya hakiki veya hükmi şahısları zarar gören bir Devlet, bu zarardan dolayı Fırlatan Devlete tazminat talebinde bulunabilir. Uyrukluğunda bulundukları Devlet tazminat talebinde bulunmazsa, başka bir Devlet, topraklarında bulunan hakiki ve hükmi şahısların gördükleri zarar nedeniyle, Fırlatan Devletten tazminat talebinde bulunabilir. Ne uyrukluğunda bulundukları Devlet ne de toprakları üzerinde zarar meydana gelen Devlet tazminat talebinde bulunmaz veya bu yöndeki talebini belirten bir bildirimde bulunmazsa, başka bir Devlet, toprakları üzerinde devamlı oturan kişilerin uğradıkları zarar nedeniyle Fırlatan Devletten tazminat talebinde bulunabilir.”
- b) 9.maddeye göre; “Fırlatan Devletten tazminat talebi, diplomatik kanallardan yapılacaktır. Fırlatan ilgili devletle bir üçüncü devlet arasında diplomatik ilişki bulunmuyorsa bu durumda diplomatik girişimler Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği aracılığıyla da talep edilebilir.”
- c) 10.maddeye göre; “Fırlatan Devletten, tazminat talebi zararın meydana gelmesinden veya sorumlu olan Fırlatan Devletin belirlenmesinden itibaren bir yıl içinde yapılabilir. Eğer bir Devlet, zararın meydana geldiğinden haberdar değilse veya sorumlu Fırlatan Devleti tespit edememişse, söz konusu fiilleri öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde talebi kabul olunur. Ancak, hiçbir durumda, bu süre, söz konusu Devletin gerekli özeni göstermesi halinde fiillerden haberdar olabileceği tarihten itibaren bir yılı geçemez. Bu maddede belirtilen süreler zararın kapsamının tam olarak bilinmediği durumlarda da uygulanır. Ancak böyle bir durumda, Talep Eden Devletin belirlenen tarihin ötesinde, zararın boyutlarının kesin olarak belirlendiği andan itibaren bir yıllık sürenin bitimine kadar, talebini yeniden gözden geçirme ve ek belgeleri sunma hakkı vardır.”
- d) 14.maddeye göre; “Eğer Talep Eden Devletin Fırlatan Devlete, talebine dayanak oluşturan belgeleri sunduğunu bildirdiği tarihten itibaren bir yıl içinde IX. madde uyarınca tazminat talebi diplomatik görüşmeler yolu ile bir sonuca bağlanmazsa, taraflardan herhangi birinin talebi üzerine, ilgili taraflar Zarar Komisyonu kurarlar.”
- e) 18.maddeye göre; “Zarar Komisyonu, tazminat talebinin haklılığı ve gerekiyorsa tazminat miktarı üzerinde karar verir.”
Madde hükümlerine bakacak olursak zarar gören devlet, fırlatan devletten zararın meydana gelmesinden veya sorumlu devletin tespit edilmesinden veya zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl içinde zararın tazminini diplomatik yollar aracılığıyla talep edebilir. Eğer diplomatik yollarla uyuşmazlık çözümü bir sonuca varılmazsa taraflar bu durumda Zarar Komisyonu kurarlar. Zarar Komisyonu masrafları 20.madde uyarınca devletler arasında eşit bir şekilde paylaştırılır.
Zarar Komisyonu tahkimi yargılaması ilk defa Kanada-SSCB arasından doğan uyuşmazlık sonucunda yapılmıştır. Söz konusu uyuşmazlık Sovyet yapay uydusu COSMOS 954’ün 24 Ocak 1978 tarihinde Sovyet nükleer enerjili gözetleme uydusu olan COSMOS 954’ün Kanada’nın kuzeybatı topraklarına düşmesi sonucunda zarara uğramısıyla ortaya çıkmıştır. COSMOS 954’ün Kanada’nın kuzeybatı topraklarına düşmesi 124.000 kilometrekarelik radyoaktif sızıntısına sebep olmuştur zira COSMOS 954 isimli Rus uydusu nükleer ve radyoaktif elementler taşıyan bir uydu olma niteliği taşımaktadır.
Kanada topraklarındaki radyoaktif sızıntısının temizlenmesi için ABD ile Kanada arasında yapılan Sabah Işığı Operasyonu olarak bilinen temizleme çalışması Ekim 1978’e kadar devam etmiştir. Kanada Nükleer Güvenlik Komisyonu’na (Atom Enerjisi Kontrol Kurulu) göre COSMOS 954’ün güç kaynağının yaklaşık %0.1’ inin geri kazanılmasıyla sonuçlanmıştır. Temizleme çalışmalarına SSCB’nin de katılma talebi olsa da Kanada hükümeti bunu reddetmiştir. SSCB ise temizleme çalışmalarının istihbarat alma çalışması olduğunu iddia etse de geçerlilik kazanmamıştır.
SSCB, COSMOS 954 uydusunun aktif olarak çalışmadığını, bozulduğunu ve yörünge dışına çıktığını savunmuş olsa da bu savunma komisyon tarafından kabul edilmemiştir. Kanada hükümeti bu durumdan SSCB’yi sorumlu tutmuştur ve tahkim sonucunda 3 milyon Kanada dolarına hak kazanmıştır.
30 Mayıs 1975 tarihinde kurulan ESA’nın (Avrupa Uzay Ajansı), bünyesinde bulunan üye devletler arasında da tahkim açısından önemli rolü vardır. Ancak söz konusu çözüm yoluna gidilmemiştir. ESA sözleşmesinin 17. maddesine göre, üye ülkeler arasındaki ya da üye ülkeler ile Ajans arasındaki uyuşmazlıkların, taraflardan herhangi birinin talebiyle tahkim yargılamasının yapılabileceği düzenlenmiştir. Yargılamanın konusu Ajansın sebebiyet verdiği zararlar sonucunda oluşan uyuşmazlıklarda ve Ajansın sözleşme dışı sorumluluklarında da uygulanabilmesini içermektedir. Tahkim yargılaması, ilgili maddede yazan kurallarla bağlayıcıdır.
ESA tahkimi bir Ad hoc tahkimdir. Ad hoc tahkimin tercih edilmemesinin en önemli sebebi üye devletlerin ortak bir çıkar için üyelik sözleşmesi imzalayarak ajans bünyesinde ortak faaliyetlerde bulunmak suretiyle anlaşmış olmalarıdır. Üyelik sözleşmesi, oluşabilecek herhangi bir uyuşmazlıkta diplomatik yollarla daha kolay ve daha hızlı çözüme açık hale getirmektedir.
ESA’nın tahkim yargılamasına iki ayrı yaklaşımı vardır. Birinci yaklaşım, ESA ile başka bir uluslararası tüzel kişilik arasında oluşabilecek uyuşmazlıklarda tahkim yargılamasının zorunlu olması. İkinci yaklaşım, ESA ile üye devlet arasında oluşan ya da oluşabilecek uyuşmazlıkta diğer alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ile birlikte tahkim seçeneğinin de mümkün kılınmasıdır. Görüldüğü üzere üye devletler ile oluşan uyuşmazlıklarda daha hızlı çözüme kavuşması amacıyla alternatif çözüm yollarının açık tutulduğu (diplomatik yollar vb.), uluslararası tüzel kişiliklerle oluşabilecek uyuşmazlıklarda ise tahkim yargılaması zorunlu tutulmuştur.
Uluslararası Hukuk Derneği 1978 yılında uyuşmazlıklar için çalışma başlatmış ve 1984 yılında uzay faaliyetlerinden kaynaklanan ya da kaynaklanabilecek uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin taslak düzenlemiştir. En son hali ise 1998 yılında “Uzay Faaliyetlerine İlişkin Uyuşmazlıkların Çözümüne Yönelik Gözden Geçirilmiş Sözleşmenin Nihai Taslağı” kabul edilmiştir. Sözleşmenin amacı uzaya ilişkin yürütülen faaliyetler sonucunda olan ya da olabilecek uyuşmazlıkların çözümünde etkin bir yol oluşturma ve uyuşmazlıkların uzun zamana yayılmasını önlemek olduğu ifade edilmiştir. Sözleşmede yer alan bağlayıcı olmayan uyuşmazlık çözüm yollarının yanında bağlayıcı nitelik taşıyan uyuşmazlık çözüm yolları da belirtilmiştir. Bunlar; Uluslararası Uzay Hukuk Mahkemesi, Uluslararası Adalet Divanı Yargılaması, Tahkim Divanı Yargılamasıdır.
Devletler dışında tüzel kişilerin de uzay faaliyetlerinde yer alması nedeniyle tüzel kişileri de kapsayacak, mevcut olan ya da olabilecek durumda olan uyuşmazlıkların çözümünün mümkün kılınması gereken çözüm yollarının da bulunması gerekmektedir. PCA (Permanent Court of Arbitration/ Daimi Tahkim Mahkemesi) 2009 yılında uzay faaliyetleri sebebiyle oluşabilecek uyuşmazlıklara yönelik tahkim kurullarının oluşturulması için özel bir proje yönetmeye başlamıştır. Bu proje ile PCA, uzay faaliyetlerinde oluşacak uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözüm kurallarını da 6 Aralık 2011’de bünyesine katmıştır. Buna göre tahkim yargılaması sadece devletlerarası uyuşmazlıklara değil, milletlerin tüzel kişiler nezdindeki uzay faaliyetlerini de kapsamaktadır. Söz konusu kurallar 2010 UNCITRAL tahkim kurallarına dayanmaktadır. Kuralların amacı uzay faaliyetlerinden oluşacak uyuşmazlıklara alternatif uyuşmazlık çözümü bulmaktır.
Son olarak 1995 yılında Paris’te Uluslararası Hava ve Uzay Hukuku Tahkim Mahkemesinin kurulduğunu da belirtmek gerekir.
Sonuç
Günümüzde artan uzay faaliyetleri ile uzay faaliyetlerinin ne kadar önemli ve maliyetli olduğunu görmekteyiz. Ancak bunların yanında uzay faaliyetlerinden doğabilecek uyuşmazlıkların hızlı ve makul bir sürede çözülmesi gerekmektedir. Günümüzde devlet mahkemelerinde yargılamanın maliyetli ve uzun sürmesi sebebiyle alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından en makulü ve en çok tercih edileni olan tahkim yargılamasının yaygın hale gelmesi ve aktif bir şekilde kullanılması şarttır. Bu nedenle yukarıda ifade ettiğimiz nedenler, özellikler, somut olaylar ve hukuksal gelişimlerle birlikte uzay tahkiminin yaygın hale gelmesi şarttır.
Yazarın diğer yazılarını bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Hukuk ve Bilişim Dergisi’nin ilk sayısını okumak için bağlantıya tıklayınız.
Kaynakça
https://www.international-arbitration-attorney.com/tr/what-is-international-arbitration/
https://www.aycaakkayanyildirim.com/dunden-bugune-uluslararasi-tahkime-genel-bir-bakis/
https://aydinveyildirirhukukburosu.com/dava-ve-tahkim-hukuku/dava-ve-tahkim-hukuku-nedir
Ayşe Öz, Hava ve Uzay Hukukunda Tahkimin Gelişimi, Yayın 2015
https://www.canada.ca/en/health-canada/services/health-risks-safety/radiation/radiological-nuclear-emergencies/previous-incidents-accidents/cosmos-954.html
https://www.jaxa.jp/library/space_law/chapter_3/3-2-2-1_e.html
https://space-arbitration.com/what-is-space-arbitration/
https://space-arbitration.com/space-law-and-arbitration-new-horizons/
https://space-arbitration.com/outer-space-needs-arbitration/