ChatGPT Kullanan Avukata Yaptırım Kararı
Chatgpt Kullanan Avukata Yaptırım Kararı Üzerine Değerlendirmeler: Mata v. Avıanca
I. GİRİŞ
Yapay zeka (YZ) teknolojileri artık hayatımızın her noktasında vazgeçilmez bir hal almıştır. Özellikle üretici[1] YZ teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte yazı, görsel ve ses işleme gibi alanlarda benzersiz ilerlemeler kaydedilmiş ve yeni kavramlar, yeni ihtilaflar ve yeni alışkanlıkları beraberinde getirmiştir. Birçok farklı sektörü derinden etkilemiş olan üretici YZ uygulamaları, hukuk sektöründe de kendini farklı şekillerde göstermektedir. Üretici YZ uygulamalarına yöneltilmiş hukuki taleplerin yanı sıra, hukuk meslekleri üzerinde üretici YZ uygulamalarının kullanılması, mesleğimizin kimi yönlerinde duyulan insan gücüne talebin ortadan kalkması gibi kökten değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişim, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kendini duyurmaktadır. Bu açıdan, Ulusal Yargı Ağı Projesinin (UYAP) mesleğe sunulmasından bu yana, hukuk meslekleri ve yargı süreci tekrar teknoloji odaklı bir değişim yaşamaktadır. Bu yolda, veriye ulaşma, veriyi değerlendirme veya yorumlama gibi konularda eskiden süregelen alışkanlıklar tekrar değişmekte ve bu değişim sürecinde de kimi sorunlar yaşanmaktadır.
Her alanda olduğu gibi, bu alanda da ne yazık ki gelişmeler Türkiye dışında gerçekleşmektedir. Geçtiğimiz yıl sıradan bir dava olarak başlayan Mata v. Avianca, sıra dışı bir şekilde sonuçlanmış ve bir avukatın hukuki iş ve işlemlerinde ChatGPT’yi kullanmasının yıkıcı sonuçlarını gözler önüne sarmıştır. Bu yazımızda, Mata v. Avianca’nın gerekçeli yaptırım kararı incelenerek, içinde bulunduğumuz “yapay zeka” atmosferinde avukatın bulunması gereken konumu değerlendirilecektir.
II. MATA v. AVIANCA
Mata v. Avianca (1:22-cv-01461, S.D.N.Y.), 2 Şubat 2022 yılında Davacı Roberto Mata tarafından, New York Eyaleti Yüksek Mahkemesinde ikame edilmiştir. Davanın konusunu, Davacı’nın El Salvador – JFK Havaalanı uçuşu esnasında dizine çarpan metal servis arabasından dolayı uğradığı zararın tazmini yönündeki talebi oluşturmaktadır.
Davalı, Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme (Montreal Sözleşmesi) kapsamında vuku bulan bu taleplerin federal mahkemelerce çözülmesi gerektiğini ileri sürerek davanın usulden reddedilmesini ve görevli olan Birleşik Devletler New York Güney Bölgesi Bölge Mahkemesine gönderilmesini, ayrıca taleplerin Montreal Sözleşmesi kapsamında zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür. Dava, 22 Şubat 2022 tarihinde federal mahkemeye taşınmıştır.
Davacı taraf ise, Davalı’nın bu zamanaşımı iddiasına karşı 1 Mart 2023 tarihinde karşı beyan dilekçesi sunarak, Davalı’nın iflas sürecini başlattığını ve bu süreçte kendisinin tarafı olduğu tüm takip ve davalarla birlikte zamanaşımını da durduğunu ileri sürmüştür. Bu iddiasını destekleyecek bir dizi mahkeme kararına da atıf yapmıştır.
Davalı taraf bunun üzerine, atıf yapılan mahkeme kararlarını “bulamadıklarını” Mahkemeye bildirmiş, Mahkeme Davacı tarafa, karşı beyan dilekçelerinde atıf yaparak alıntıladıkları kararları mahkemeye sunmalarını yoksa davanın reddedileceğini bildirmiştir. Tam bu noktadan itibaren Mata v. Avianca’nın seyri tamamen değişmiştir. İleride, haziran ayında yapılan yaptırım duruşmasında öğrenildiği üzere karşı beyan dilekçesini kaleme alan Av. Steven A. Schwartz, karşı beyan dilekçesini yazarken ChatGPT’yi kullanmış ve ChatGPT tarafından sunulan mahkeme kararlarını hiçbir şekilde araştırmadan ve gerçekliklerini kontrol etmeden dilekçesine eklemiştir.
Bunun üzerine, Mahkeme tarafından yapılan araştırma sonucunda, karşı beyan dilekçesinde “iflasın zamanaşımını durdurduğu” yönündeki kararlardan neredeyse hiçbirine ulaşılamamış, ulaşılan kararların da alıntılandığı gibi olmadığı anlaşılmıştır. Mahkeme, 8 Haziran 2023 tarihinde yaptırım duruşmasında vekilleri dinleyerek, 22 Haziran 2023 tarihinde, dilekçe yazmada ChatGPT kullanan Davacı vekili Schwartz ve LoDuca’ya 5.000$ değerinde yaptırım uygulamıştır. Bu yaptırımın yanı sıra, ChatGPT tarafından “uydurulan” mahkeme kararlarında, kararı veren hakimler olarak gösterilen hakimlere ve müvekkillerine durumu açıklayan birer mektup göndermelerini emretmiştir. Fakat, değinmekte fayda vardır ki Mahkeme, özür dilemelerini zorunlu tutmamış, Schwartz ve LoDuca’ya bırakmıştır. Zira, Mahkemeye göre özür içten geldiği sürece anlamlıdır.
ChatGPT’nin halüsinasyon sonucu hatalı bilgiler verdiği bilinen bir gerçektir. Özellikle gerçekte var olmayan kaynakları uydurma konusunda[2] ChatGPT güvenilir bir kaynak değildir. Mata v. Avianca açısından da aynı durum söz konusudur. ChatGPT, sorulan soruya karşı kaynak uydurarak bunun var olduğunu savunarak Schwartz’ı yanıltmıştır. Yine de Mahkeme, Schwartz’ın bu sunulan kaynakları teyit ederek dilekçesine eklemesi gerektiğini belirterek, bunu yapmamasını ihmal olarak değerlendirmiştir. Ayrıca, Mahkemeyi yanıltmaya çalışmasına da değinmiş, kararların gerçekte var olmadığını bilmesine rağmen Mahkemeye “gerçekte varlarmış” gibi sunulmasını, yanıltma saikinin varlığına gerekçe göstermiştir.
III. YAPTIRIM KARARININ HUKUKİ GEREKÇESİ
Federal Hukuk Muhakemeleri Yönetmeliği (Federal Rules of Civil Procedure) (Yönetmelik) kapsamında, aynı bizim Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzda (HMK) olduğu gibi mahkemeye sunulacak dilekçelerin tabi olduğu kimi şekil kuralları düzenlenmiştir. Bu şekil kuralları, HMK’de yer alan kurallara benzerlik göstermektedir. Özünde korunmak istenen menfaat, yargılamanın hızlı verimli ve diyalektik olmasının garanti altına alınmasıdır. Bu açıdan, “usul ekonomisi” terimi akla gelmektedir. Mahkeme özünde, yaptırım uygulanan vekillerin, avukatlık mesleğine yakışmayan tutumlarından dolayı Yönetmelik kapsamında düzenlenmiş yükümlülükleri ihlal ettiklerine kanaat getirmiştir.
Mata v. Avianca bakımından Mahkeme, Yönetmelik m.11(b)’ye dayanmıştır. Madde 11(b) kapsamındaki yükümlülük dört bent halinde düzenlenmiştir. Bu yolda Yönetmelik m.11(b) uyarınca mahkemeye sunulan dilekçenin veyahut başkaca bir belgenin, (1) saldırma, yargılamayı uzatma veya daha masraflı bir hale getirme amacıyla sunulmaması, (2) içerdiği hukuki görüşün, temelinin olması gerektiği; mevcut hukuku değiştirmemesi, genişletmemesi, tersine çevirmemesi veya yeni hukuk yaratmaması, (3) vakıa temelli içeriğin delillerle gerekçelendirilmesi veya yapılacak bir araştırmayla gerekçelendirilebilir olması, (4) vakıa temelli içeriğin reddinin, delille gerekçelendirilmesi veya makul bir inanca yahut bilgiye dayanıyor olması kurala bağlanmıştır.
Bu açıdan Mahkeme, m.11(b)(1) kapsamında kast mevcut olmadığı kanaatine varmış olsa da m.11(b)(2) açısından vekilleri farklı ihlallerden kusurlu bularak m.11(c)’deki süreci işletmiş, taraflara gerekçe göstermeleri için süre verilmiş ve duruşma yapılarak neticesinde yukarıda bahsetmiş olduğumuz yaptırımlara karar vermiştir.
Schwartz, karşı beyan dilekçesini kaleme alırken ChatGPT tarafından sunulan mahkeme kararlarını kontrol etmediği, yeterli araştırmayı yapmadığı gerekçesiyle; LoDuca ise mevcut durumdan haberdar iken Schwartz’ın işlemlerini kontrol etmeksizin hareket ettiği gerekçesiyle yaptırıma tabi tutulmuştur.
IV. KARARIN İNCELEMESİ & DEĞERLENDİRMELER
A. Genel Olarak
Avukatlık mesleği, Eski Yunan ve Roma’dan bu yana köklü bir tarihe sahip[3] onurlu bir meslektir. Tarihsel süreçte kendine yer edinmiş avukatlığın, binlerce yıllık[4] geçmişi boyunca farklı şekillerde tanımı yapılmış ve bu tanımlar doğrultusunda avukatlığın, vatandaşların haklarını kullanabilmeleri açısından hukuk mesleklerinin vazgeçilmez bir parçası olduğu gözler önüne serilmiştir. Günümüzde, Türk hukuku bakımından avukatlık mesleğinin tanımına ulaşmak için 1136 s. Avukatlık Kanunu (AvK) m.1’e bakmak gerekir. Buna göre avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı temsil ed[en] ve kamu hizmeti niteliğinde serbest bir meslek[] erbabı kimsedir. Avukatlık mesleğinin amacı ise aynı kanunun ikinci maddesinde kurala bağlanmıştır.
Özünde avukat, hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder. Bu yolda avukatın iş ve işlemlerini yürütürken görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde (…) avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uyma yükümlülüğü mevcuttur (AvK m.34).
Anlaşılacağı üzere avukat, müvekkilinin hukuki sıhhatini sağlarken müvekkiliyle arasındaki hukuki ilişkiden doğan yükümlülüklerinin yanı sıra AvK ile de kimi davranış yükümlülükleri altındadır. Özen, doğruluk ve onur yükümlülüğünün yanı sıra, avukatlık unvanından gelen bir saygı ve güvene uygun davranma yükümlülüğü de mevcuttur. Ayrıca, AvK yollamasıyla TBB Meslek Kurallarına (TBBMK) da uygun davranmak avukatın ödevleri arasındadır.
TBB Meslek Kuralları kapsamında [a]vukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürüt[mekle] (TBBMK m.3), mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak[la] (m.4), savunma için gerekli olmadıkça davanın uzaması sonucuna varacak isteklerden kaçın[makla] (m.22) ve [a]vukat, zamanının ve yeteneklerinin erişemediği bir işi kabul etme[mekle] (m.38/2) yükümlendirilmiştir. Bahsi geçen tüm bu ödevler, eldeki kararın değerlendirilmesi bakımından önem arz etmektedir. Zira Mahkeme, gerekçesinde bu hususlara atıf yaparak; ChatGPT’den aldığı cevapları kontrol etmeden dilekçesine ekleyen avukatın bu davranışının, Yönetmelik m.11’i ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
B. Kararın İçeriği & Türk Hukukundaki Karşılığı
Kararın içeriği, Türk hukuku açısından değerlendirildiği vakit HMK’de düzenlenen disiplin para cezasına benzer bir disiplin yaptırımı içermektedir. HMK’de yer alan disiplin yaptırımları, Yönetmelik aksine vekile değil tarafa uygulanmaktadır. Fakat Yönetmelik, yaptırımları kural olarak vekile de yöneltmektedir. Kabaca Yönetmelik kapsamında yasaklanmış fiili kim gerçekleştiriyorsa o yaptırım tehlikesiyle karşılaşmaktadır. HMK kapsamında durumu bir örnekle açıklamak gerekirse, m.329: “kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı halde dava açan taraf”tan bahsetmekte ve bu kimselere yargılama giderlerinden başka yükletilecek masraflardan ve ücretler ile yaptırımlardan söz etmektedir. Buna karşı, Yönetmelik m.11(b): “vekil veya kendini vekil ile temsil ettirmeyen taraf”tan (an attorney or unrepresented party) söz ederek yaptırımın kural olarak bu kimseleri bağladığını belirtmektedir.
Bu açıdan, avukata yönelik böyle bir “disiplin yaptırımının” (sanction) Türk hukuku açısından karşılık bulmadığını söylemek mümkündür. Fakat, AvK m.134 uyarınca, [a]vukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, meslekî çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında AvK m.135 kapsamındaki disiplin cezaları uygulanır. Bu açıdan, her ne kadar Türk hukuku açısından eldeki gibi bir disiplin yaptırımı (sanction) uygulamak mümkün olmasa da disiplin cezası uygulamak mümkündür.
Eldeki olayda, Schwartz’ın, AvK m.34 kapsamında Mata’nın verdiği görevi, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen[le]yerine getirmediği ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranma[dığı] kabul edilebilir. Bunun yanı sıra, eldeki karardan anlaşılıyor ki (Karar §6, §21) Schwartz, TBBMK m.38/2 uyarınca (…) yeteneklerinin erişemediği bir işi kabul et[miş]; zira, kendisi daha evvelden federal dosyalar yürütmemiş ve iflasın zamanaşımına etkisi üzerinde çalışmamıştır. Bunlara ek olarak, Schwartz’ın bu tutum ve davranışlarının sonucu olarak TBBMK m.3 uyarınca mesleğin itibarı zedelenmektedir. Mahkeme, Schwartz’ın bu davranışının ihmal boyutunda kaldığını göz önünde tutarak yargılamayı uzatma kastının bulunmadığı kanaatine varmıştır. Bu yolda, Türk hukukundaki karşılığı olarak TBBMK m.22’de yer alan yükümlülüğün mukayeseli olarak ihlal edilmediği yorumu yapılabilir. Ayrıca, istemin yargılamayı uzatacak nitelikte olmadığı fakat dilekçe içerisine ihmalen eklenen atıf ve alıntıların yargılamayı uzatacak nitelikte olduğu sonucuna varılabilir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, eğer ki benzer bir olayın Türkiye’de yaşanmış olması halinde; AvK m.34, TBBMK m.3 ve m.38/2’nin ihlal edildiğini ve bu yolda, AvK m.134 atfıyla, AvK m.136 kapsamında en az kınama disiplin cezasından söz etmek mümkün olacaktır.
Bunun yanı sıra avukatın, kamu hizmeti yürüttüğü (AvK m.1) ve ceza kanunu bakımından kamu görevlisi olduğu[5] dikkate alındığında, Türk Ceza Kanunu (TCK) m.257’den söz etmek de ayrıca mümkündür. Bu halde, ChatGPT’den almış olduğu yanıtı kontrol etmeksizin dilekçeye ekleyerek dosyaya sunan ve bu suretle – gerçekte hukuki bir dayanağı olmayan – argümanı savunarak davanın reddine sebep olan davacı vekilinin, görevinin gereklerini (ki bunlar başta AvK m.34 olmak üzere TBBMK m.3, m.4 ve m.38/2’dir) yapmakta ihmal gösteren avukat (kamu görevlisi), müvekkilin mağduriyetinin oluşması (veya kamu zararına neden olunması yahut kişilere haksız bir menfaat sağlanması) halinde üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilir.
Avukat ile müvekkil arasındaki sözleşmesel ilişki, mevcut yazımızın konusu olmadığından bunun üzerinde bir inceleme yapılmayacaktır. Müvekkili ile arasında vekalet ilişkisi olan avukatın, bu ihmalinden dolayı müvekkiline karşı tazminat yükümlülüğü olacağını değinmekle yetiniyoruz.
C. Kararın Şekli Bakımından
Karar, dört temel bölümden oluşmaktadır: (1) Başlıksız bir giriş kısmı, (2) Sabit Görülen Vakıalar (Findings of Fact), (3) Hukuki Sebepler (Conclusion of Law), ve (4) Hüküm (Conclusion).
Kararın gerekçe metni, Türk yargısında verilen hükümlerde alışık olmadığımız düzeyde akademik ve edebidir. Hukuk yapmanın nasıl gözüktüğü konusunda Türk uygulayıcıları için örnek teşkil etmektedir. Kararda, vakıalara ilişkin her cümle dosya içerisindeki ilgili belgeye atıfla bitmektedir. Yargı kararlarından tırnak içerisinde cümle alıp sonuna künye eklemekten öte, atıf yapılan cümleler, kararın kendi cümleleri içerisine kaynaştırılmakta ve okuyucu için bir birlik sağlanmaktadır.
Ayrıca, özür konusunda bir emir vermeyerek bu tercihin gerekçelendirilmesi (Karar §33 son cümle) de takdire şayan bir yaklaşımdır. Bu açıdan hakimin vicdani tutumu ve özrün yaptırım uygulanan kişilere bırakılması yönündeki yaklaşımı bir hukukçuya yakışır biçimde karar metnine eklenmiştir.
Bunun yanı sıra, vurgulanmak istenen noktalarda, “hayatın olağan akışına aykırıdır” benzeri basmakalıp cümleler tercih edilmemiş, her cümle için ayrı ayrı akademik atıflar veya içtihat alıntılarına yer verilmiştir. Bunun yanı sıra, §41’de yer alan 12 numaralı dipnotta, Schwartz’ın, yeterli araştırmayı yapmamasına dikkat çekmek için Alice Harikalar Diyarında kitabından atıf gerçekleştirilmiştir. Bu açıdan hâkimin, entelektüel birikimini karara yansıtması, sığ hukuki bir analizden öte; derin bir analiz gerçekleştirdiğini göstermektedir.
Buna benzer bir gerekçeli kararın Türk uygulamasında, mahkemeler tarafından hiçbir şekilde kaleme alınmadığına dikkat çekmekte fayda vardır. İçtihat oluşturmanın, yalnızca Yargıtay’a bırakıldığı ülkemiz hukuku için benzersiz bir örnek olan Mata v. Avianca yaptırım kararı, içtihada konu “hukuki görüşün” nasıl kaleme alınması gerektiği yönünde çarpıcı bir tablo çizmektedir.
Dayanaktan yoksun, karmaşık, alışılagelmemiş terimlerle uzatıldıkça uzatılan, hatta on üç, on dört satır boyunca devam eden cümleler kurmak ile “içtihat” terimini eş gören Yargıtay açısından da bir hayli önemli bir metin olduğuna değinmekte fayda vardır. Zira, farklı dairelerin kararlarını birleştirmek veya ilk elden birbirini tekrar eden “yerleşik içtihatlara” atıf yaparak bir hatayı yıllarca tekrarlayan, anlamsız derecede uzun ve nokta yerine virgül kullanan yargı kararlarımız karşısında bu gerekçeli karar metni ufuk açıcı düzeydedir.
Kararın kendi içerisinde, dosya içeriğine ve üçüncü kaynaklara yönelttiği atıflar ile cümle yapılarına kadar okuması keyifli ve akıcıdır. Bu açıdan, kararın içeriği açısından bir ilk olması bir kenara, Türk uygulamasındaki kararlara alışık olan uygulayıcılarımız için ilginç bir deneyim teşkil etmektedir.
V. SONUÇ
Mata v. Avianca, alanında bir ilk olarak emsal teşkil etmektedir. Türk hukuku bakımından tam anlamıyla karşılığı olmayan “disiplin yaptırımı” (sanction) kurumu açısından da kıymetli bir mukayese aracıdır.
Gerek içeriği gerekse de şekli bakımından Türk uygulayıcıları için faydalı olan Mata v. Avianca kararının, özellikle Türk hakimleri için bir yol gösterici olmasını umut etmekten öteye geçemiyoruz. Zira, bu vakıa Türkiye’de olsaydı nasıl olurdu, sorusu sorulduğunda akla ilk gelen cevap ne yazık ki: fark edilmezdi, şeklindedir. Fark edilseydi dahi, mevcut sıkışık yargı düzeninde hiçbir şekilde kendine yer edinmeyecek, belki TBB Disiplin Kurulu Kararları arasında anılacaktı.
Bununla birlikte, bir avukatın yapay zeka araçlarından faydalanmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Önemli olan, avukatın mesleğinin gerektirdiği özenle, yapay zeka araçlarının çıktılarını kontrol etmesidir. Yakın gelecekte, avukatların yapay zeka araçlarını kullanma konusunda kendilerini geliştirmeleri, mesleki yükümlülüklerinin bir parçası olacaktır. Avukatlar, veri toplama, argümanları test etme, yazım denetimi gibi konularda yapay zeka yardımıyla işlerini hızlandıracak ve uzun saatler süren araştırma ve veri toplama gibi süreçlerde yapay zekadan destek alarak mesleğin yaratıcı yönlerine daha fazla odaklanabilecektir.
Bu karar, avukat ile mesleği kapsamında kullandığı yapay zeka araçları arasındaki ilişkinin sınırlarını çizmektedir. Her ne kadar federal hukuk muhakemeleri kuralları açısından değerlendirilme yapılmışsa da eldeki yazımızda mukayeseli olarak incelenmiş ve Türk hukuku açısından yeri tespit edilmiştir.
Türk hukuku açısından, yapay zeka araçlarını gerektiği gibi kullanmayan veya yapay zeka araçlarından aldığı cevabı teyit etmeden dosyaya sunan avukatın, disiplin cezası ile cezalandırılabileceği fakat HMK’de düzenlenen disiplin yaptırımlarına tabi tutulamayacağı, bunun yanı sıra TCK m.257 kapsamında suç işlemiş sayılabileceği ve müvekkili ile arasındaki sözleşme (vekalet) ilişkisinden dolayı maddi ve manevi tazminat talebiyle karşılaşabileceğinden söz etmek mümkündür.
Hukuk ve Bilişim Dergisi’nin Yeni Sayı’sını okumak için bağlantıya tıklayınız.
Yapay Zeka alanındaki tüm Blog yazılarımızı bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Yazar: Av. Bora Can ALCAN
KAYNAKÇA
Ejder, Y. (1995). BİR MESLEK OLARAK DÜNDEN YARINA DOĞRU AVUKATLIK. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi(44).
Gökcan, H. T. (2009). Yeni Türk Ceza Kanunu Hükümleri Karşısında Avukatlık Mesleği. Ankara Barosu Dergisi, 67(2), 152-156.
Korkusuz, M. R., & Korkusuz, M. H. (2022). Avukatlık Hukukuna Giriş. Bursa: Ekin Yayınevi
REFERANSLAR
Alcan, B. C. (2023). Türk Hukuku Kapsamında Yapay Zeka Halüsinasyonundan Doğan Hukuki Sorumluluk: Walters v. OpenAI. Hukuk ve Bilişim Dergisi(15). https://www.hukukvebilisimdergisi.com/turk-hukuku-kapsaminda-yapay-zeka-halusinasyonundan-dogan-hukuki-sorumluluk-walters-v-openai/ adresinden alındı
C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi (2023). CHATBOT UYGULAMALARI ve CHATGPT ÖRNEĞİ. https://cbddo.gov.tr/SharedFolderServer/Genel/21.Chatbot-Uygulamas%C4%B1-ve-ChatGPT-%C3%96rne%C4%9Fi-De%C4%9Ferlendirme-Raporu.pdf adresinden alındı
[1] Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, ChatGPT hakkında yayımladığı araştırma raporunda “generative artificial intelligence” için “üretken yapay zeka” terimini karşılık olarak kullansa da çağrışım açısından “üretici” tabirinin daha doğru olduğu kanaatini taşımaktayız. Zira “üretken”, “çok fazla üreten”, “üretme halini alışkanlık haline getirmiş” gibi anlamları çağrıştırmakta ve bu da bilinçli bir hale tekabül etmektedir. Fakat generative AI uygulamaları bilinçsiz biçimde üreten, temelinde bilinçli bir davranış örüntüsünü barındırmayan modellerdir. Bu sebeple, “sürekli olarak üreten” veya “üretmek için üreten” çağrışımına daha yakın olan “üretici” terimi tercih edilmiştir. Belirtmekte fayda vardır ki “üretken” yahut “üretici” terimleri uygulamada veya hukuk oluşturma sürecinde bir fark yaratmayacaktır. Yalnızca “generative” teriminin Türkçeleştirilmesi açısından bir tartışma boyutunda kalacaktır. Bu sebeple, “üretici” veya “üretken” terimlerinden herhangi birinin tercih edilmesinde bir önem yoktur. Bu yolda terimin çıkış kaynağı olan Rapor’a ulaşmak için lütfen bkz. https://cbddo.gov.tr/SharedFolderServer/Genel/21.Chatbot-Uygulamas%C4%B1-ve-ChatGPT-%C3%96rne%C4%9Fi-De%C4%9Ferlendirme-Raporu.pdf (erişim 18 Temmuz 2023)
[2] Bu konu hakkında örnekler için lütfen bkz. “Türk Hukuku Kapsamında Yapay Zeka Halüsinasyonundan Doğan Hukuki Sorumluluk: Walters v. OpenAI”, Hukuk ve Bilişim Dergisi 14 (2023): Şekil 9’da ChatGPT’nin “kaynak uydurmasına” bir örnek verilmiştir.
[3] Yılmaz, E. “BİR MESLEK OLARAK DÜNDEN YARINA DOĞRU AVUKATLIK”. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 44 (1995).
[4] M. Refik Korkusuz, M. Halit Korkusuz, Avukatlık Hukukuna Giriş, 6. Bs. (Bursa: Ekin Yayınevi, 2022), s.3
[5] H. Tahsin Gökcan, “Yeni Türk Ceza Kanunu Hükümleri Karşısında Avukatlık Mesleği”. Ankara Barosu Dergisi (67)2 (2009).

Hukuk ve Bilişim Dergisi ve Blog kısmımızda,
Bilişim Suçları
Blockchain ve Dijital Paralar
Yapay Zekâ ve Robot Hukuku
Elektronik Ticaret Hukuku
İnternet Hukuku
Kişisel Verilerin Korunması Hukuku
Start-Up Hukuku
E-Spor Hukuku
Fikri Mülkiyet Hukuku ve benzer teknoloji hukuku alanlarında yazılar okuyucularımıza sunulmaktadır.